Din Adamlarının Halkı Sömürmesini Engelleyen Kral Urugakina Ve Kanunları

Din Adamlarının Halkı Sömürmesini Engelleyen Kral Urugakina Ve Kanunları
  • 11
    0
    0
    1
  • Çivi yazısını bularak tarihi devirlerin başlamasına sebep olan Sümerler (M.Ö.4000- M.Ö.2000), kent devletleri şeklinde örgütlenen bir Mezopotamya uygarlığıdır. En önemli kent devletlerine örnek verecek olursak eğer; Ur, Uruk, Lagaş, Umma, Kiş, Nippur, Eridu ve Erek’i sayabiliriz. Bunlara genel adlarıyla “site”, başlarında bulunan yöneticilere ise “ensi” denilir.

    Sümerler, coğrafyalarında kalıcı olabilmek için ilk aşamada bataklıkları kurutarak tarlalara dönüştürdüler ve bu tarlaları sulamak adına büyük kanallar açtılar. Bununla birlikte nehirlerin taşmasını önlemek için setler oluşturdular. Ekonomik faaliyetlerin yanı sıra dinsel konulara da fazlasıyla önem verip, sırf tanrılarına (Enlil, Enki, Anu) daha yakın olabilmek için “ziggurat” isimli yüksek tapınakları inşa ettiler. Bu zigguratları; tahıl ambarı, kütüphane, arşiv, okul ve rasathane olarak da kullanmalarından dolayı astronomi alanında geliştiler. Saat, gün, ay, yıl hesaplamaları yapıp “Ay Yılı Esaslı Takvimi” icat etmeyi başardılar. Ayrıca sözlü gelenek noktasında dünya tarihine damga vurmuş olan Gılgamış, Yaratılış ve Tufan destanları da onlara aittir.

    Sümerlerle ilgili biraz daha detaya indiğimizde, en önemli kent devletlerinden birisi olan Lagaş’ın kralı Urugakina (M.Ö.2750) ile karşılaşıyoruz. Ur-nanşe hanedanlığına karşı ayaklanarak tahta oturan Urugakina, kendisinden önceki krallardan oldukça farklı görünüyor. O; haksızlığa gelemeyen, çıkarları uğruna yoksul insanları ezenlere karşı nefret kusan ve özellikle dünya tarihinin ilk yazılı kanunlarını hayata geçirmesiyle ünlü olan reformist bir kral...

    Başa geçer geçmez tapınaklarda görevli olan din adamlarının insanları sömürdüğünü fark ederek onlara karşı sert bir savaş açtı. Yıllarca Ur-nanşe hanedanının baskısı altında zorlama bir hayat sürdüren halk, Urugakina’ya bir can simidi gibi sarılıp onu sonuna kadar desteklemeye kararlı idi. Nitekim kral Urugakina, kanun talimatnamesinde; kendisinden önceki Lagaş kralı ile din adamlarının iş birliği yaparak halktan nasıl ağır vergiler aldıklarını, vergisini vermeyenlerin mallarının tapınak görevlileri tarafından nasıl zorla tahsis edildiğini şöyle anlatıyor:

    "Tanrıların sığırları, krala ait tarlaların sulanmasında kullanılıyordu. En iyi tarlalar kralın dostlarına veriliyordu. Semiz eşeği ve sığırı tapınak görevlileri alıyorlardı. Bu görevliler mahsulleri kralın dostlarına taksim ediyorlardı. Herhangi bir tapınağın görevlisi, bir fakirin annesinin bahçesindeki ağaçları kendisi için kesiyor ve meyvelerini alıyordu. Mezara bir ölü gömülürse, tapınak görevlisi kendi içkisi için 7 testi bira, kendi yemesi için 420 ekmek ve 120 ölçek arpa, bir elbise, bir oğlak ve bir yatak alıyordu.''

    Urugakina'nın bu kirli düzene karşı oluşturduğu kanunların amacı, önceki iktidar döneminden kalma yolsuzluk ve huzursuzlukları kaldırmaktı. Bu sayede yoksullara yardım adı altında gerçekleştirilen sömürülere de son verilecek, yardım paraları krallığın otoritesi altında toplanmaya başlanacaktı. Ayrıca görevini kötüye kullanan memur ve din adamları azledilerek rüşvet çarkı tamamen durduruldu. Orta sınıf için ise adaletli bir fiyatlandırmayla birlikte yeni bir vergi sistemi belirlendi. Bunlar gibi pek çok yeniliğin ardından Urugakina, kanun talimatnamesinin son kısmına gelindiğinde, yaptığı reformlardan şu şekilde bahsediyor:

    "Enlil'in savaşçısı Ningirsu, Urukagina'ya krallığı verdiği zaman, o eski adetleri yeniden tesis etti. Beyaz bir koyun ve bir kuzu için verilen vergilere bakan müfettişi kaldırdı. Din adamlarının saraya getirdikleri vergilere bakan müfettişi kaldırdı. Artık Ningirsu’nun toprakları içinde hiçbir müfettiş yoktur. Mezara bir ölü konulursa, tapınak görevlisi kendi içeceği olarak 3 testi bira, yiyecek olarak 80 ekmek, bir yatak ve bir oğlak alacaktır. Hiçbir yerde din adamları artık fakirin annesinin bahçesine zorla giremez. Eğer kralın tebasının eşeği doğurursa, onun beyi ona “bunu senden alacağım” derse, eğer o, onunla satışa anlaşırsa, ona “istediğim parayı ver” der. Urukagina böyle düzenledi ve Lagaşlıları hırsızlık, katil ve kuraklıktan kurtardı. Hürriyeti yerleştirdi. Bundan böyle kimse dul ve yetimlere haksızlık yapamaz. Urukagina, Ningirsu ile bu antlaşmayı akdetti.”

    Bütün bunların yanı sıra asıl maddelerin içerisinde mülkiyet ve aile hukuku ile ilgili kanunlar da var. Özellikle boşanmış erkeklerin eski eşlerine ödediği ağır nafakaları kaldıran Urgakina; nafakaya gücü yetmeyen erkeklerin, karısının yeniden evlenmesine mani olamayıp çok kocacılık (poliandri) durumuyla karşı karşıya kalma sorununu kökten çözdü. Böylesine başarılı ve ileri görüşlü bir kralın pek tabii ki fazlasıyla düşmanı olurdu. Nitekim Urugakina’nın getirdiği özgürlüklerden rahatsızlık duyup kendi halkının ayaklanacağından korkan Umma şehir kralı Lugalzaggazı; Lagaş’a saldırarak kenti yakıp yıkacak, Urugakina’yı tahttan indirdikten sonra hem kutsal yerleri yağmalayacak hem de kanunların yazılı olduğu tabletleri büyük oranda tahrip edecekti. Bir daha ancak M.S. 1878 yılında bölgede yapılan kazılar neticesinde Fransız arkeologlar tarafından bulundu tabletler. Bulunduktan sonra ise yazıtbilimci Francois Thureau-Dangin tarafından çözülüp sümerolog Arno Poebel tarafından yorumlandılar. Bu yorumlar sonucunda da ilk yazılı kanunların Urukagina tarafından uygulandığı belirtilerek dünya tarihinde yeni bir pencere açılmış oldu.    

     

    Kaynak:
    Adem Işık, “İlk Şehirler ve Yazılı Medeniyete Geçiş”
    Ali Narçın, “Urugakina, Ur-nammu, Hammurabi Kanunları ve Çelişkiler”
    Emin Bilgiç, “Eski Mezopotamya Kavimlerinde Kanun Anlayışı ve Ananesi”
    Gürkan Gökçek, Faruk Akyüz, “Sümer Kanunları”


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.