İtalyan heykeltıraş, ressam, mimar ve şair Michelangelo di Lodovico Buonarroti Simoni hiç şüphesiz gelmiş geçmiş en büyük sanatçılardan biri. Yaşadığı dönemde “Il Divino (ilahi olan)” olarak anılıyordu. Leonardo da Vinci ve Raphael ile birlikte Yüksek Rönesans döneminin üç devinden biri olarak kabul edilmektedir.
Henüz çocukken bile sanata büyük ilgisi vardı fakat önündeki en büyük engel babasıydı. "Hiçbir Buonarroti sadece ellerini kullanarak hayatını kazanmayacak." diyerek oğlunun sanatçı olmasını engellemeye çalışsa da küçük Michelangelo’nun ısrarlarıyla onu bir ustanın yanına çırak olarak verir. 4 ay boyunca her gün saatlerce 5 metre yüksekliğinde bir mermer parçasına bakan üstada ne yaptığını sorduklarında ise “Sto lavorando(çalışıyorum).” der. Babasının sözlerinden dolayı olacak ki sanatını ellerini kullanmadan icra etmeyi öğrenmiştir ve 3 yıl sonra o mermer parçası ustanın başyapıtı olan Davut heykeline dönüşecektir.
13-14 yaşlarındayken Floransa’da dönemin hükümdarı olan Lorenzo de Medici tarafından keşfedilmesi hayatındaki en önemli dönüm noktasıydı. Sanata ve sanatçılara verdiği değerle bilinen Muhteşem Lorenzo onu sarayında ağırladı ve dönemin ünlü heykeltıraşı Bertoldo di Giovanni tarafından eğitim almasına olanak sağladı.
Michelangelo, yaşamının büyük bir kısmını insan vücudunu inceleyerek geçirdi; çünkü ona göre vücut ruhun fiziksel temsiliydi. Katolik Kilisesi’nden aldığı özel izinle kadavraları inceleyerek anatomi öğrendi ve bu anatomik bilgiyle sanatsal yeteneğini birleştirerek estetik bir harmoni yakaladı.
“Eğer insanlar ustalığımı elde edebilmek için ne kadar çalıştığımı bilseydi, bu onlara o kadar da harika gelmezdi.” -Michelangelo16. yüzyılın ikinci yarısında Rönesans karşıtı sayılabilecek maniyerizm akımı gelişmeye başlar. Diğer adı "üslupçuluk" olan bu akım klasik sanat anlayışına karşı çıkarak özgün tarzlar oluşturmayı amaçlamıştır. Rönesans sanatçıları bilimsel ve gerçekçi ögeler kullanırken maniyeristler deformasyona uğraşmış orantısız formlarla ilgilenir. Michelangelo tam olarak maniyerist addedilemez ama maniyeristler üzerindeki etkisi büyüktür ve hayatının sonlarına doğru sanat anlayışında bu çizgiye kayan eserler vermiştir. Sistina Şapeli’ndeki "Son Yargı" freski, çoğu kişi tarafından maniyerist akımın ilk eserlerinden biri olarak kabul edilir. [caption id="attachment_42652" align="aligncenter" width="959"] Son Yargı[/caption] "Hala öğreniyorum." demiş Michelangelo 87 yaşındayken. Dehasıyla sadece Rönesans’ı aydınlatmakla kalmadı ve dünya sanat tarihine damgasını vurmayı başaran nadide bir isim oldu. Müzikte Beethoven, edebiyatta Shakespeare ne ise Michelangelo da Rönesans sanatında oydu. "Herkes gibi yaşamak ve düşünmek istemiyorum. Fabrikasyon bir yaşamın dayatılması rahatsız ediyor. Kendim olmalıyım. Şartlanmış beyinlerin ürettiği kavram, fikir ve davranışlardan arınmalıyım. Yıllardır uğradığım imge bombardımanından sıyrılıp en sade olana yönelmeliyim." diyen bu sıradışı sanatçının en ünlü başyapıtlarına bir göz atalım.
Yorum Bırakın