Her Daim Genç Kalan Şair: Arkadaş Z. Özger'in 5 Şiiri

Her Daim Genç Kalan Şair: Arkadaş Z. Özger'in 5 Şiiri
  • 2
    0
    0
    0
  • [caption id="attachment_171885" align="aligncenter" width="873"] ''ağlamak acıların yontulmuş biçimidir
    hüzünse bir çocuğun gökyüzünü sevmesidir''[/caption] Onun yaşamı bir sayfayı dolduramayacak kadar kısa fakat kalın bir romanın hüzünlü kahramanı olabilecek kadar da uzun sürdü. Genç yaşına rağmen kelimelerine yaşlı bir denizcinin sakalları dökülüyordu. Onun asıl adı Zekai Özger'di. Şiirlerinde ise Arkadaş olmayı tercih etti ve şiirlerini bu isimle kaleme aldı. Selanik göçmeni yoksul bir ailenin çocuğu olarak 8 Ocak 1948'de Bursa'da gözlerini dünyaya açtı. Üniversiteye kadar da doğduğu şehir olan Bursa'da yaşadı. Daha sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın ve Yayın Yüksek Okulu Radyo Televizyon Bölümü'nü kazandı ve mezun oldu. Arkadaş Z. Özger'in ilk şiiri kendisinin çıkardığı Kent 16 dergisinde yer alan, ''Niye Kapalı Kapılarınız - Bulamıyoruz'' oldu. Daha sonra; Soyut, Forum, Papirüs, Yordam, Dost, Yansıma gibi dergilerde ve Ulus gazetesinde şiirleri ve yazıları ile okuyucularının karşısına çıktı. Yaşamının kısalığı, yarınların yetmezliği onun çok istediği şiir kitabını yayınlamasına olanak tanımadı; ancak o çoktan yayımlayamadığı kitabının ismini, '' Ne zaman yayımlarsam yayımlayayım adı ''Sakalsız Bir Oğlanın Tragedyası olacak!'' diyerek duyurmuştu. Onun ölümünün ardından şiirleri Tekin Sönmez tarafından 'Şiirler' adıyla yayımlandı. İkinci basımı ise 'Sevdadır' ismiyle yayımlandıktan sonra şairin ölümünden kırk yıl sonra 'Sakalsız Bir Oğlanın Tragedyası' olarak yayımlanabildi.

    Sakalsız Bir Oğlanın Tragedyası

    charles chaplin bir savaşta yitirdim sakalımı çıkmazlığın grev sesi umutlarımı vururken yendirdim bıyıklarımı papağan kuşkulara biraz elma şekeriyle kazıdım sakalımı lohusa şerbetiyle kazıdım sakalımı yanaklarım paprika lahmacun ister misiniz al işte sana böyle yüze böyle güz demeyin deseniz de sakal yok ya ucunda bu güz vermedi tarla seneye bıyık kerim ben ettim siz etmeyin sakal veririm size iğne iplik elimde bıyık dikerim size yanaklarım taşlıtarla kurabiye yer misiniz

    Sayın bayan dursanıza gözünüze kuş kaçmış bu bıyık hiç gitmemiş sesinizin rengine sakalınız uzamış inmiş ta belinize at kuyruğu yapınız ya da örgüleyiniz kedinizin bıyığını usturayla kesiniz yanaklarım bileytaşı ispirto sever misiniz yoksul ve utangaç bir müşteriyim ben sizde güneş bulunur mu biraz/kaktüs alıcam saksılarım yeşersin üç beş bulut verin de çok üşüdü güneşten şizofreni olucak çabuk olun lütfen dikenleri solucak yanaklarım gobi çölü soğuk su içer misiniz yüzüm eski bir artist yaşlandıkça shirley temple elimde bir baş soğan bir baş sarımsak ah ne kadar şakacısınız hiç hamlet oynamadınızmı olmak ya da olmamak bütün sorun bu yanaklarım yul bryner şimşir tarak istermisiniz

    TRT Ankara Televizyonu'nda kurgucu olarak çalışan şair, 28 Nisan 1973 akşamı TRT'deki programını izlemek için dışarı çıktı. Bir süre televizyon izledikten sonra eve dönerken, Meşrutiyet Caddesi'nin merdivenli bölümünün sağ tarafındaki dar ve karanlık bir sokakta düşmüş, ancak sabah saatlerinde bulunarak hastaneye kaldırılabilmiştir. Yaşam mücadelesini 5 Mayıs 1973 tarihine kadar sürdürebilmişse de 25 yaşında aramızdan ayrılmıştır. Ölüm nedeni beyin kanaması olarak kayıtlara geçen şairin ailesi ve arkadaşları buna neden olan olayın 24 Ocak 1971 tarihinde SBF yurduna yapılan polis baskınında, Arkadaş Z. Özger'in maruz kaldığı ağır darbeler ve işkenceden kaynaklandığını açıklamıştır. O günleri anlatan kaynaklarda Arkadaş Z. Özger'in de adı geçer. Arkadaşları tarafından Şair olarak bilinen Arkadaş, yurt baskını sırasında içeride kalmayı tercih eden öğrencilerdendi. Yaşanan bu baskın sonunda  şair ile kız kardeşi arasında geçen diyalog o gün Arkadaş'ın çektiği acıyı tarif eder: “Biliyor musun, bir gün dayanılmayacak kadar ağrıyor. Sanki kafamın içi sallanıyor, boşalıyor gibi. Acaba kötü bir şey mi var?” Şair o günü ''Adak'' başlıklı şiiriyle anlatır.

    1.

    Nasıl anlatsam

    değil, nasıl başlatsam

    o şanlı günü

    gecenin oynayışını

    çılgın güruhu

    kanlı düşmanı

    2.

    biz üçyüz yurtseverdik

    üçyüz antlı yurt bekçisi

    umutla beslerdik kanımızı

    yediğimiz al alma

    içtiğimiz nar suyu

    her birimiz bir çiçek

    büyütürdük, görevimizdi bu

    sevgiyle sökerdik ayrıkotlarını toprağın

    sevgiyle ayıklardık yaramaz kurtlarını

    açsın diye en güzel çiçek

    3.

    biz üçyüz yurtseverdik

    bir gün sularken çiçeklerimizi

    üçbin kişilik düşman ordusu

    ve onun paralı sivil askerleri

    saldırdılar yurdumuza

    birden bastırıldık

    kötü bastırıldık

    ikinci güneşi vururken yüreklerimize

    ve onunla beslerken çiçeklerimizi

    ama andımız vardı üçyüz çiçeğe

    vermiyecektik onu açtıran toprağı

    bu yurdu, büyütüp gövertten gövdemizi

    silahımız çiçeklerdi

    cephanemiz yüreğimiz

    sayımız azdı ama

    korkumuz yoktu

    kaç saat vuruştuk

    kaç yüzyıl saat

    sayımızın azlığına

    düşmanın çokluğuna bakmadan

    kan tutmuş üçbin düşmana

    üçyüz yurtsever

    daha da vuruşurduk

    daha kaç yüzyıl saat

    ah aymaz gece, oynaş gece

    iğrenç karanlığıyla gelince

    yurdumuzun yarısı düşman eline geçti

    üçyüz yurtsever yarısı düşman eline geçti

    gözü dönmüi, kan tutmuş

    çılgın güruh

    kanlı düşman

    öfkesini tutsak ettiklerinden alırken

    direnmek onları feda etmek demekti

    ah kalleş gece, kancık gece

    sonunda teslim olduk işbirlikçi karanlığa

    ama kul aşkına söylemeli

    iyi direndik düşmana

    üçyüz açılmış çiçek aşkına

    iyi dayandık üçbin düşmana

    4.

    düşman ordusunun küçükbaşlarından biri

    elinde bir aygıtla bağırıyordu

    -söz veriyoruz, namus sözü

    namus sözü, kimseye dokunulmıyacak

    kimseye vurulmıyacak, hiçkimse dövülmiyecek

    teslim olun namus sözü

    biliyorduk hepimiz

    geçersek ellerine

    korkunç dövülme ve işkenceler...

    ama namus sözü verdi bir baş

    dokunulmıyacaktı kılımıza bile

    düşmanın namuslusu

    itin kudurmuşu

    ah şaşıyorum nasıl ölmediğimize

    üçbin kişilik düşman ordusu

    ve onun paralı sivil askerleri

    azgın düşman

    çılgın güruh

    kan mı tuttu sizi

    vurdular, kötü vurdular

    ne savaş kuralları

    ne insanlık onuru

    kara tarihlerinin

    iğrenç bir zaferini daha

    gövdemize kazıdılar

    gayrı bu kazıyla büyüyecek gövdelerimiz

    biliyerek öfkeli keskinliğini

    5.

    bu vuruşmada ölü vermedik

    ama ant içtik üçyüz yaralı

    başlatmak için büyük savaşı

    çoğaltıcaz üçyüzleri

    açıncaya kadar en güzel çiçek

      Onun kelimelerini yalnızca okumadık. Şiirleri bestelendi kulaklarımıza doldu, yüreğimizde açtı tomurcukları. 'Pencere' isimli bestelenen şiiri baharı taşıdı yanımıza.

    pencereyi kapama gök dolabilir içeri sen neyi görebilirsin ıslak bir bulutun ağışını mı

    pencereyi kapama kuş dolabilir içeri sen neyi taşıyabilirsin kırık bir dalın yükünü mü

    Pencereyi aç Soluğun çıksın dışarı sen büyütmedin mi ciğerinde onu Kokusu hayatı yıkasın diye

    Pencereyi aç Sesin sarsın dünyayı Duyulur elbet ta ötelerden Yürek kendini tanır

      Merhaba diyerek tanıttı kendini bizlere. Merhaba Canım şiiriyle tanıdık onun genç yüreğini. ben az konuşan çok yorulan biriyim şarabı helvayla içmeyi severim hiç namaz kılmadım şimdiye kadar annemi ve allahı da çok severim annem de allahı çok sever biz bütün aile zaten biraz allahı da kedileri çok severiz hayat trajik bir homoseksüeldir bence bütün homoseksüeller adonistir biraz çünki bütün sarhoşluklar biraz freüdün alkolsüz sayıklamalarıdır siz inanmayın bir gün değişir elbet güneşe ve penise tapan rüzgarın yönü çünki ben okumuştum muydu neydi biryerlerde tanrılara kadın satıldığını ah canım aristophones barışı ve eşek arılarını hiç unutmuyorum ölümü de bir giz gibi içimde ölümü tanrıya saklıyorum ve bir gün hiç anlamıyacaksınız güneşe ve erkekliğe büyüyen vücudum düşüvericek ellerinizden ve bir gün elbette zeki müreni seveceksiniz (zeki müreni seviniz) Acılarını anlattığı şiirleri de oldu; haykırdı yalnızlığın karanlık yanını. Bir el beklediği zamanlar da umut dolu düşlerini sayıkladı güneşi doğururken kalemi. Ve bir şiir yazdı duyulmasını istediğinden, Hüznün Mevsimi dedi buna.

    Gece bir tabut gibi çöker omuzlarıma bir ölünün iç çekmesi olur rüzgar hüzünle düşünürüm uzaktaki bir evi

    yıldızlar sayılmaz: hasret uzakta hasreti bir ben bilirim

    bir de gecenin gözlerindeki baykuş baykuş kötü kuş baykuş çirkin kuş onu hüznümle güzelleştiririm. hüznümle süsler. bir damın üstüne oturturum süsler. Damımın üstüne oturturum

    -sizi hiç bu kadar yakından görmedimdi

    yıldızlar sayılmaz: hasret uzakta

    abimin acıyla yontulmuş yüzü yaşlı bir güvercin gibi düşer avuçlarıma dağılır ses olur acısı ezberlediğim bir öğüdü yineler bana

    -çocuğum üşütme yüreğini şimdi hüzün mevsimidir bütün şiirleri gezen

    ben doğma büyüme evciyim göç benim harcım değil hasret bana çabuk dokunur yalnızken karanlıktan korkarım

    mesela mevsim kışsa yağmur yağıyorsa mesela annem de yoksa yanımda mesela, şimşek de çakıyorsa ben çok korkarım ağlarım

    -ana bana kurşun dök. dua oku. üfle ana ana ben daha çok küçüğüm. bana ninni söyle ana

    yalnızım. bunu hep söylüyorum yalnızım. bunu hep söylüyorum

    geceyi çarmıha geriyorum kimseler tapmıyor hüznümü ölçeğe vuruyorum yüreğine sığmıyor her şey ne kadar olabilir meraklanıyorum yüzüme dokundukça tırnaklarım kanıyor yalnızlığımı hüznümle yoğuran gece öyle basitsin ki sen bütün şiirlerin içinde biliyorum. biliyorum bunu da biliyorum gökteki yıldızlar kadar dizeler yazılsa da kendime kendimden başka kendim yok ne utancımı kuşanan bir sevgi ne çirkinliğimi öpen bir kız

    yalnızlığımdan yalnızlığım yalnız

    -ana bana bir hal oldu. hep böyle titriyorum ana çok üşüyorum, ıhlamur ısıt bana

    yıldızlar sayılmaz: hasret uzakta ben sevgiye hasretim, sevgi uzakta

    ey insanlar ey gecede unutulmuşluğumun yargıçları iğrenerek öpüyorum parmaklarınızı iğrenerek. hepinizi kucaklıyorum ilkin ağzınızı dudaklarınızı dişlerinizi öpüyorum bilmiyorsunuz. ben kendimi öpüyorum

    cinsel bir çiftleşmedir çarşaflar ıslak bir gece en fazla kendini çoğaltır bir solucan vücuduna yeni bir halka ekler döllenir acı. sevişme daha da erselikleşir

    -hü'yü tanıdım size anlatmalıyım bir gün size bir gün mutlaka hü'yü anlatmalıyım

    geceyse tükenmişse güneşin güçlülüğü gök gözlerinin buğusunu yansıtır senin acın acıların ölümüne gebedir korkma yavrum ne gece ne geceler senin suçsuz mızıkçılığını küçültemez bir çirkini öpmek için uzattığın yüreğini

    güzelleşip bir sevginin göğsüne yatmak biraz biraz yorgun biraz korkak bir insan sevmek biraz dayayıp sırtını gecenin duvarına bir ölünün ağzını dudağını öpmek biraz

    yıldızlar sayılmaz: hasret uzakta ben sevgiye hasretim, sevgi uzakta

    ey kanımda tefler çalan mevsimle gelen sesimi çakallarla boğan gece hüznüme vur acımı soy beni de kuşat boris karlof kadar masum yüzümü karanlığınla frenkeştaynla çünkü artık büyütmeliyim içimde nefreti kalbim ki yıllardır iyiliğe abone nerde bir insan görse bırakır sevgi kuşlarını çünkü o bağışlar yargıçlarını kendi yasalarını kuramıyan yargıçlarını

    ey gecede unutulmuşluğumun suçluları ey yanlışlığımın yanlış yargılayıcıları suçum: nefreti öksüz bırakmak savunmam: sevgimi yüceltmek içindir sakalım yok biliyorum ama kötü değilim büyükleri sayarım küçükleri severim çocukları incitmeden severim. kadını öpmesini bilirim

    sizi de sizi de öpmesini bilirim

    -ana ben çok yalnızım. benim başka sevgim yok içimde utanç çiçeği gibi büyüyor hü

    kural tanımayan sevgim benim aykırım fizikötem doğaüstüm yanlışlığım aşkım. sevgili yanılgım benim başyargıcım nefretim nefretim nerdesin

    kalbim bir gün elbette sana hükmedeceğim

    elbet geçer bu hüzün mevsimi bir baykuş bir serçeyle arkadaş olduğu gün o gün size sevinci de anlatıcam bir solucan bir leylekle çiftleştiği gün o gün bahar mevsimidir size aşkı anlatacağım

    ve bir gün elbette yıldızları sayacağım

    -gelin kucaklayın beni. yıldızları sayamıyorum.

      https://www.veyayinevi.com/urun/sakalsiz-bir-oglanin-tragedyasi-arkadas-z-ozger3/  

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.