80’lerde Gary Moore dinlemiş kişileri oldukça şanslı görüyoruz. Çünkü 1990’dan itibaren üstadın ismi blues ile özdeşleşmeye başlayınca, yeni gelen heavy metal nesilleri Moore’un kendilerine hitap eden geçmişinden bihaber büyüdüler. Gary Moore hayatını kaybettiğinde de gençlerden ziyade, kırkından büyük ağır müzikseverler üzüntülerini dile getirdiler. Ama ilginçtir, ülkemizdeki rock ve heavy metal basınında, Gary Moore geçmişe yönelik olarak pek yer almamıştı. Moore aramızdan ayrıldı, bize ise yine kaçırdığımız sanatçıları onlar öldükten sonra tanımak ve anlatmak kaldı.
Göçle Başlayan Kariyer
Kuzey İrlanda’nın başkenti Belfast’ta, 4 Nisan 1952 yılında dünyaya gelen Gary, müzik yapmaya henüz sekiz yaşındayken, hırpalanmış bir akustik gitarla başladı. İlk düzgün gitarına ise 14 yaşında sahip oldu. Normalde solak olmasına rağmen gitar çalmayı sağlak şekilde öğrendi. 1968'de, 16 yaşında evinden ayrılıp güneydeki İrlanda’nın başkenti Dublin’e yerleşti. Bu genç yaşlarındaki dönemde Albert King, Elvis Presley gibi sanatçılardan etkilenmişti. Daha sonra doğduğu yer Belfast'ta Jimi Hendrix and John Mayall's Bluesbreakers'ı canlı izledikten sonra bugünkü meşhur tarzı olan blues-rock arasında bir tarzda çalmaya karar verdi.
1967 yılında Dublin’de Skid Row adında bir rock grubu kurulmuştu. Brendan Shiels, Noel Bridgeman, Bernard Cheevers ve Phil Lynott’tan oluşan gruptan Cheevers ayrılınca, o zamanlarda Dublin’de müzisyenlik arayışları içerisinde olan Gary Moore, Skid Row’a katıldı. Burada vokalist Phil Lynott ile iyi arkadaş oldu ve ileride beraber gerçekleşecek birçok performansın tohumu atıldı. Moore’un katıldığı 1969 yılında bir adet single yayınlandı, aynı yıl ise Lynott gruptan gönderildi. Shiels çaldığı bas gitarın yanına vokal görevini ekledi. Moore 1971’in son günlerine kadar grupta çalmaya devam etti.
[caption id="attachment_92261" align="aligncenter" width="961"] High Voltage 2010[/caption]
Ağır Yıllar
1980’lerde Moore’un kariyeri için artık yavaş yavaş taşlar yerine oturuyordu. İlk olarak G-Force’un kendi adını taşıyan albümü yayınlandı. Ama G-Force da The Gary Moore Band’in akıbetine uğrayarak çabucak dağıldı. Ardından ELP’nin L’si olan Greg Lake’in solo çalışmalarına katılıp 1981’deki Greg Lake ve 1983’teki Manoeuvres albümlerinde gitar çaldı. Bir yandan yine 1983’te yayınlanan Cozy Powell’ın Octopuss albümünde de yerini aldı. Burada biraz durup soluklanalım…
Bundan sonra nihayet rahat rahat kendi yaptığı işlerden konuşabileceğiz. Önceki yıllarda birçok farklı müzisyenle çalışıp çeşitli tarzlarda çalan Gary Moore 80’lerdeki solo kariyerini hard rock üzerine oturttu. 1982’de Corridors of Power, 1983’te Victims of the Future, 1984’te Dirty Fingers, 1985’te Run For Cover, 1987’de Wild Frontier ve 1989’da After the War adındaki stüdyo albümlerini çıkararak üretken bir dönem geçirdi. Bu albümlerde çoğu zaman işin ucu heavy metale kadar vardı.
Çocukluk Köklerine Dönüş
1990’lara geldiğimizde yine farklı bir Gary Moore kariyeri gördük. Heavy metal çizgisinde gittiği dönemlerde dünyanın çeşitli yerlerinde oldukça iyi tanınmasına rağmen, işler ABD’de beklediği gibi gitmiyordu. Moore’u da bu saatten sonra İngiltere’ye yönelik çalışmak kesmiyordu. Bu nedenle müziğini sorgulamaya başladı. Nihayetinde müziğe ilk başladığı yıllarda dinlemekten hoşlandığı, gitar çalmasını ilk etkileyen blues tarzına yönelmeye karar verdi. Bunun üzerine 1990 yılında meşhur Still Got the Blues albümünü çıkardı ve dünya çapında “blues gitaristi” deyince akla ilk gelen isimlerden biri oldu. Modern tarzda blues müziğini kariyerinin geri kalanı boyunca devam ettirdi. Elbette birtakım istisnalar haricinde. 1997’deki Dark Days in Paradise ve 1999’daki A Different Beat albümlerinde müziğine farklı denemeler kattı.
Gary Moore, 2000’lere önceki iki deneysel albümünün ardından blues müziğe geri dönerek başladı. 2001’de gelen Back to the Blues ile önceki müziğine kaldığı yerden devam etti. Ardından bir albümlüğüne Skunk Anansie basçısı Cass Lewis ile bir araya gelip önceki albümde beraber çalıştığı Primal Scream davulcusu Darrin Mooney’i de yanına alarak Scars adındaki grubu kurdu. 2002’de daha ağır ve alternatif ögeler taşıyan albümü yayınladı. Ondan sonrası 2004 ile 2008 arasında dört adet solo albümle, konserlerle devam etti. 6 Şubat 2011 günü ise İspanya’nın Estepona kentindeki bir otelde tatil yaparken sabaha karşı hayatını kaybetti. Gary Moore, oldukça çeşitli ve üretken müzikal yolculuğunun sonunda artık gitarını değil, kendisini ve müziğini seven kitleleri ağlattı.
Still Got The Blues
The Loner
Yorum Bırakın