Şili'nin Karanlık Aynası: Tony Manero

Şili'nin Karanlık Aynası: Tony Manero
  • 1
    0
    0
    1
  • Dünyada Güney Amerika sinemasının son dönemdeki en önemli temsilcilerinden biri hiç şüphesiz Şilili yönetmen, senarist ve yapımcı Pablo Larraín. Sinemacı, City of God (2002) filmiyle tanınan ve büyük ses getiren Brezilyalı Fernando Meirelles’ten sonra bölgenin uluslararası arenadaki en bilinen temsilcisi olmuştu.

    2006 yılında ilk uzun metrajlı filmi Fuga ile yönetmenlik kariyerini başlatan Larraín, sektördeki asıl büyük çıkışını takıntılı bir orta yaşlı adamı odağına aldığı Tony Manero (2008) ile gerçekleştirmişti. Ülkesinin 2009 yılındaki Oscar adayı da olan yapım, aynı zamanda yönetmenin Post Mortem (2010) ve No (2012) ile devam eden Pinochet üçlemesinin de ilk adımını oluşturur.

     

    1978 yılında geçen filmde ana karakterimiz olan Raúl, bir dans ekibinde yer alan ve John Travolta’nın meşhur Saturday Night Fever (1977) filminde canlandırdığı Tony Manero karakterini kendisi için bir takıntı haline getiren ellili yaşlarda bir adamdır. Her fırsat bulduğunda sinemaya giderek filmi izleyen ve karakterle sağlıksız bir özdeşim yaşamaktadır. Ünlülerin taklit edildiği bir yarışma programında Manero’yu canlandırmaya hazırlanan adam, bu yolda önüne çıkan tüm engelleri ortadan kaldırmaya hazırdır.

    Pablo Larraín, General Pinochet'in Şili’nin başına geçtiği 1973 darbesinin yankılarını ele aldığı üçlemesinin bu ilk bölümünde bizi bir dans topluluğuna yaklaştırır. Raúl’ün merkezde olduğu bir karakter hikayesi izlerken aslında darbenin izlerinin gözle görülür şekilde hissedildiği bu ortamda, maddi ve manevi olarak çökmüş olan bir ülkenin trajik geçmişine de tanık oluruz. 

    Sinemacı kariyerinin sonraki adımlarında da gördüğümüz gibi politik açıdan sözünü sakınmazken bunu detayların arasına gizleyerek incelikli bir şekilde aktarmayı başarır. Böylece alıştığımız darbe altında ezilen ülke öykülerinden sıyrılarak taze bir bakış ortaya koyar. İzlediği yolda etrafındaki hiç kimseyi önemsemeyen saplantılı karakter, toplum ve ahlak normlarının hiçbirini önemsemez. Karakter, insanlara şiddet uygulamaktan sevgilisinin genç kızıyla beraber olmaya kadar herşeyi kendine hak görür. 

    Seyircilere hiçbir şekilde özdeşleşemeyecekleri, kendi ihtiyaçlarından başka birşeyi düşünmeyen birinin öyküsü anlatılır. İzlediği bu yolda insanlıktan çıkıp ‘hayvanlaşan’ Raúl, sadece en basit cinsellik ve şiddet güdülerini doyurmanın peşindedir. Her hangi bir karizmadan ve en ufak bir haklı yanından söz edilemeyeceği için bir anti kahraman da sayılamaz. Fakat duruma dışardan bakılıp üzerine düşünüldüğünde onun, giderek materyalistleşen ve kapitalizm şemsiyesi altında dibe çökerek yozlaşan toplumun marjinal bir yansıması olarak da kabul edilebilir. Bu noktada Tony Manero’nun bambaşka bir tarihte ve ülkede geçen Dan Gilroy’un başyapıtı Nightcrawler’la olan akrabalık bağları olduğu da pekala öne sürülebilir. Orada başarı için her şeyi göze alan gece muhabiri Lou Bloom ile Raúl değerlerin önemini yitirdiği, paranın ve bireysel başarı için herşeyin mübah görüldüğü toplumu yansıttığı için bakılmak istemenmeyen karanlık ve küflü aynalarına dönüşürler. Bunda Alfredo Castro ve Jake Gyllenhaal’un rollerindeki birbirinden eşsiz ve soğuk performanslarının da etkisi yadsınamaz.

    Finaldeki taklit yarışmasına giden engellerle dolu yolda karşılaştığımız diğer karakterler de darbe sonrasında Şili toplumunun panoromasını oluşturur. Çıkarları için en yakınlarını ihbar etmekten çekinmeyenler ve umutsuz insanlara sonu başarıya ulaşan renkli bir rüya vadeden eğlence sektörü bunlardan bazıları. Film boyunca Saturday Night Fever’dan Fanta’ya kadar irili ufaklı pek çok popüler kültür göndermesi de bazen altları fazla çizilmiş hissi yaratsa da toplumsal eleştirinin yansımaları olarak kullanılıyorlar.

    Pablo Larraín, bir darbeyi fon alan konvansiyonel (geleneksel) bir toplumsal gerçekçi öykü anlatmak yerine zoru seçerek seyircilere empati kurup yanında yer alacağı hiçbir karakter sunmamayı tercih eder. Film boyunca seyircilerden duygu sağmayı ve rahatlatmayı reddeder. Duygusal boşalım oluşturması beklenen ‘görkemli’ finalde de tahmini bizlere bırakır. Filmin rengarenk disko ışıklarıyla tezat oluşturan soluk renklerin hakimiyetindeki görüntü yönetimi de bu karanlık toplum portresinin görsel karşılığını oluşturur.  

    Tony Manero, 1973 Şili Darbesinin ardından her anlamda kararan bir toplumun alabildiğine sert ve yakıcı portresi. Aynı zamanda unutulmayacak bir sistem eleştirisi. 


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.