Bugün çoğumuzun Japonların çılgın intihar saldırısı olarak bildiği bu kelimenin tarihi aslında çok daha eskiye dayanmaktadır. 13. yüzyılda dönemin Moğol imparatoru Kubilay Han, Japon imparatoruna bir mektup yazar. Mektupta Kubilay Han açıkça kendisine biat edilmesini buyurmaktadır. Bu açık tehdit karşısında dönemin çocuk yaştaki Japon imparatoru danışmanlarının tavsiyelerine uyarak mektubu yanıtsız bırakır. Nitekim bu durum Kubilay Han'ı oldukça kızdırmıştır ki 5 Ekim 1274'te Tsuşima adasına büyük bir ordu ve donanma ile yanaşır. Başlayan bu savaşta ilk başta Japonya oldukça büyük bir hezimete uğrar. Hatta savaşın sonucu nereden bakılırsa bakılsın bellidir. Ancak savaşın ilerleyen günlerinde aniden bastıran bir kasırga Moğol gemilerinin büyük bir kısmını batırır. Bu kasırga, sonradan Japonların "tanrısal rüzgar" diyecekleri o kasırgadır. Takip eden yıllarda Moğollar bir kere daha Japonya'ya ilerlemeye çalışırlar ancak durum yine aynıdır. Tanrısal rüzgar yine kendini göstermiştir. O zamana kadar Japonlar bu tarz kasırgalara Çincede "büyük rüzgar" anlamına gelen "tayfun" kelimesini kullanırlardı. Bu olaylardan sonra bu kasırgalara kendi dillerinde tanrısal rüzgar anlamına gelen "kamikaze" kelimesini kullanmaya başladılar.

 Elbette o dönemde bu yeni kelimenin Türkçeye uğraması oldukça zordu. Bu kelime ile esasen dünyanın tanışması II. Dünya Savaşı ile mümkün olmuştur. Bu büyük savaş esnasında Japon İmparatorluk Donanması'nın komutanı bu tanrısal rüzgarı yeniden canlandırmak istedi. Donanmanın komutanı, savaş süresinde birçok pilota intihar görevi verdi. Ancak bu yeniden canlandırma Moğollardaki gibi bir etki göstermedi. Nihayetinde II. Dünya Savaşı Japonların şartsız teslimiyeti ile sonuçlandı.

 Bugün sözlüğümüzde yer alan bu kelime, bizlere bizden çok uzaklarda yaşayan insanların kültürüne götürmektedir. Bir kelimenin böylesine derin bir yolculukla birçok dünya diline kendini tanıtması, içinde barındırdığı sayısız ölümü de düşününce oldukça trajik geliyor.