"Pickpocket" Fransız yönetmen Robert Bresson'ın 1959 yılında çektiği dram filmidir. Hayatını yankesicilik yaparak sürdüren Mıchel, filmin odak noktasıdır. Bresson, 80 dakikalık bir zaman dilimine Mıchel'ın başkaldırısını ve gelgitlerini sığdırıp yaşanılan çağdan bir tür anti kahraman sunar bizlere.
Sanatsal ve dünya görüşleri açısından Bresson'a uzak bir tutum takınan Godard, film için, "Sürekli Pickpocket'tan etkilendiğim gibi etkilenmek isterim. Düşünüyorum da böyle bir şey yapılabiliyormuş." demiştir. Filmi en beğendiği filmler arasına almış, kendi sineması için ilham kaynağı bulmuştur. Bu açıdan filmin "yeni dalga" ürünü olmayıp "yeni dalga"ya yön veren bir film olduğunu söyleyebiliriz.
Soğukkanlı bir yankesici, müphemliğe doğru giden bir yaşam... İşini gelgitler içerisinde sürdürür film boyunca Mıchel. Yankesiciliğin etik olup olmadığı pek de umrunda değildir. Hayatta olan tek ebeveyni olan annesi hastadır fakat Mıchel yankesiciliğe odaklanır, ilgilenmez onunla. Çevresindekiler bir işe girmesini isterler ama o bunu reddeder. Bu hamlesi çağın atmosferine olan tepkisinden ötürüdür. Annesi ölür ama o hayatına kaldığı yerden devam eder.
Annesini hayattayken ziyaret ettiği sırada tanıştığı bakıcı kız Jeanne ile yaşamaya başlar bir süre. Jeanne onu sever. Duygusal olarak mesafelidir Jeanne'e karşı ama hayata dair sorgulamalarını onunla birlikte yapar. Mıchel; inanca, ilişkilere, topluma mesafelidir. Yaptığı eylem bir bakıma başkaldırısıdır. Bu şekilde tutunur yaşama, var olur. Farklı yerlerde, farklı kişilerin üzerinde sürdürür işini. Ve sonunda bir gün düzen bulur onu. Bunun sonucunda seyahate çıkar Mıchel. Dünyanın çeşitli yerlerinde dolanır, ortalığın yatıştığını düşünerek döner ait olduğu yere.
Döndüğünde Jeanne bıraktığı yerdedir, karşılar onu. Ama yalnız değildir, kucağında bir bebeği vardır artık. Mıchel'ın en yakın arkadaşından hamile kalmış, onunla evlenmeyi reddetmiştir. Mıchel, onların bakımını üzerine almaya karar verir, bir sorumluluk kaynağı bulur kendine. Yeniden başlar eylemine ama düzen bu sefer daha çabuk bulur onu, hücreye tıkılır. Hücre yaşamında ziyarete gelir onu Jeanne. İkisinin de kimsesi yoktur artık yeryüzünde. Hayatı boyunca sevgiden kaçan Mıchel, yaşama devam etmenin çözümünü sevgide bulur.
Bir tür "Suç ve Ceza" uyarlaması olduğu söylenen film, belli açılardan romanla örtüşür. Para uğruna yapılan eylem, topluma başkaldırı, insan ilişkileri... Mıchel, Raskolnikovvari bir karakterdir. Aynı zamanda Albert Camus'nün 1942 yılında yayımladığı romanı "Yabancı"daki Mersault karakteriyle de benzer nitelikler taşır. İkisinde de hayata bütüncül mesafe ve başkaldırı görülür. Her iki karakter de çeşitli suçlardan ötürü hücreye düşer. Mıchel kurtuluşu sevgide bulurken Mersault müphemliğe hapsolur.
Bu üç eser de kuşkusuz kendi alanlarında birer başyapıttır. Perdede olayın, yaşamın derinliğini hissettirebilmek kelimelere kıyasla çok daha zor. Bunu en iyi başaran yönetmenlerden Bresson'ın bir sözüyle noktalamak istiyorum yazımı: "Bir filmi anlamadan önce hissetmenizi tercih ederim."
Yorum Bırakın