Seneler önce okuduğum ve dün tekrar bir solukta bitirdiğim bir kitaptan bahsetmek istiyorum sizlere.
Gogol'un ünlü "Palto" adlı eseri.
İlk okuyup bitirdiğim zamanı hatırlıyorum. Bende sersemlik etkisi yaratmıştı bu kitap. Lise yıllarımdı, okuyup bitirdiğim zaman uzun süre üstünde düşünmüştüm. Bir insana nasıl bu kadar değersiz gözüyle bakıldığını anlayamamıştım. Şuan daha iyi anlıyorum ki, insanın iyiliği ve karakterinden önce etiketler ve mevkiler konuşurmuş.
Gogol'un bu kısa hikayesi, Akakiy Akakiyeviç adında sıradan bir kalem memurunun başından geçen bir olayı anlatıyor. Akakiy Akakiyeviç, ömrü boyunca yazıları temize çekme işini yapan ve bu işe tutkuyla bağlı bir memurdu. Yazısı oldukça düzgün ve yazıları hatasız şekilde temize çekerdi. Dış görünüşünde dikkate şayan bir yan yoktu. Kısa boylu, kel ve cılız bir adamdı. İş arkadaşları tarafından sevilmeyen ve alay edilen bu adamın tek konuşulan yanı eski püskü paltosuydu. Hayatı tamamen aynılıklarla akıp giderken, başına gelen bir olay onun önce hayatını renklendirip sonra da tüm renklerini solduracağından habersiz, paltosunun tamir edilmesi gerektiğinin farkına varıp, terzinin yolunu tuttuğunda öğrendi bunu. Terzisi Petroviç, artık paltosunun dikiş tutamayacağını ve yamanamayacağını söylediğinde bu cılız kalem memurunun aklından aldığı azıcık maaş ile bunu karşılayamacağı geçti. Kenardaki bir miktar parasını düşünerek bunun eksik olan kısmını aldığı bayram ikramiyesi ve kısa süreli yoklukla biriktirmeyi başardı. Bu yoklukta tek hayal ettiği şey yeni paltosuydu ve onu giyeceği gün yaklaştıkça heyecanı iyice artıyordu. Sonunda Petroviç, paltosunu bitirip ona teslim ettiğinde, işe üstüne mükemmel şekilde uyan yeni paltosuyla sevinç içinde gitti. İş arkadaşları yeni paltonun haberini alıp, vestiyere koştu bakmak için. Akakiy Akakiyeviç, bu durumdan biraz utansa da paltosunun ilgi çekmesi hoşuna gitti. Ta ki iş arkadaşları bu yeni paltonun ıslatılması gerektiği konusunda Akakiy Akakiyeviç'e ısrar etmeye başlayana kadar, bu durumdan nasıl kurtulacağını düşünürken bir arkadaşı kendi evinde hepsini çaya davet etti ve Akakiy Akakiyeviç bu teklifi geri çeviremedi. O akşam davete gitmek için uzun bir süre yürüyen Akakiy Akakiyeviç, sonunda arkadaşının evine vardığında herkesin çoktan gelip, eğlencenin başladığını odanın içinden yükselen seslerden anladı. Onu fark eden arkadaşları tekrar paltosunu inceleyip, biraz sohbet ettikten sonra yine oyunlarına döndüler. İnsanoğlunda "ilgi" denilen şey çabuk dağılıyor değil mi?
Uzun bir geceden sonra Akakiy Akakiyeviç, biraz alkollü ve geç bir saatte eve dönmek zorunda kalmanın rahatsızlığıyla karanlık sokaklarda yürümeye başladı. Bu tenha ve soğuk sokaklardan geçerken içini korku kapladı. Beraberinde kötü bir şey olacak hissi de tüm bedenini sarmış şekilde yürürken karşısına iri yarı adamlar çıktı. Akakiy Akakiyeviç, ne yapacağını şaşırmış haldeyken adamlar paltosunu çalıp, onu hırpalayıp kaçmışlardı. Olayın şoku ve soğuk onu bir süre yerde tuttu. Daha sonra avazı çıktığı gibi bağırsa da adamlar yok oldu. Daha sonra olan olaylar Akakiy Akakiyeviç'in o eski paltosuna mahkum edip, hiçbir polisin ya da mühim kişinin yardım etmemesi yüzünden ateşler içinde hastalanıp ölümüne sebep oldu. Onu öldüren şey soğuğa dayanamayan cılız bünyesi miydi? Yoksa değersiz ve aşağılanmış hissetmenin verdiği ağırlık mı?
Akakiy Akakiyeviç, o mühim kişi kadar mühim biri değil miydi? Bu yüzden mi ölmek zorundaydı. Bunu ne yazar açıklayabilmiş ne de şuan biz açıklayabiliriz. Bu sıradan, önemsiz memurun ölümünden sonra gelişen bir fantastik olay da vardır ki bu memurun hortlayıp, geceleri insanların üstündeki paltoları çaldığı yönündedir. Bu durumun da onun paltosunun çalındığında yardım etmeyip, onu aşağılayan mühim kişinin paltosunu çalana kadar devam etmiş. Akakiy Akakiyeviç, ona yapılan kötülüklerin intikamını belki de bu şekilde almıştı.
Gogol'un bu öyküsünü okuyan herkes, bir nebze de olsa etkilenmiş ve belki de rahatsız olmuştur. Yaşadığımız bu toplumda bir çok Akakiy Akakiyeviç var ve aklıma Dostoyevski'nin o meşhur sözü olan "Hepimiz Gogol'un Palto'sundan çıktık." geliyor.
Ve düşünüyorum da insan nedir?
Hayatı boyunca acı çekmek için yaratılmış olan mı yoksa bu acılarla harmanlanıp serpilmiş olan mıdır? Gelişebilmiş midir insanoğlu? Asıl soru da insan olabilmiş midir? Toplumda bir yer edinmek için aynı Akakiy Akakiyeviç gibi çırpınmıştır insan, kimi zaman hiç fark edilmemiş de sırtında palto değil de bir kaputla can vermiştir.
KAYNAKÇA
Gogol, N. V. (2014). Palto. İstanbul: Kolektif Kitap.
Okurken hissedilenleri mükemmel bir şekilde kaleme almışsın. Harika bir yazı olmuş.