''Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!'' W. S.
William Shakespeare denilince onun eserlerine büyük ölçüde hakim olamasak bile en azından hemen herkesin aklında onun bir portresi ya da bir oyun adı canlanır kuşkusuz. Hamlet, Macbeth, Richard III, Venedik Taciri, On İkinci Gece, Othello ve dahası... Peki hiç bu olağanüstü oyunların, sonelerin yazıldığı dönemleri düşündünüz mü? Her dönemin kendine has şakşakçıları olabilir, ''Yav bu sene de Noel kutluyorlar!'' amcaları, ağabeyleri, teyzeleri olabilir, sinir bozucu her konuya karışan siyasetçileri de olabilir, işte bu dönemin de nesi var diyecek olursanız Püritenleri var.
Bilindiği gibi William Shakespeare 16.-17. yy'da yaşamış bir şair ve oyun yazarı. Oyunlarının bir kısmı I. Elizabeth yani Elizabethan zamanına denk gelirken bir kısmı ise I. James yani Jacobean dönemine denk geliyor. Özellikle Elizabethan döneminde Püritenlerin çok güçlü olduklarını biliyoruz.
I. Elizabeth
Yukarıda da bahsettiğim üzere yağmurun başladığı 30. saniyede etrafta beliren ''yağmura şemsiyeciler'' gibi ya da günümüz sosyolojik birer vaka olarak incelenmesi gereken her yılbaşı kutlaması zamanı yaklaştığında ortaya çıkan ''Noel'e hayır'' dayıları gibi bu dönemde de tiyatroya birçok nedenden karşı olan canımız ciğerimiz Püritenlerimiz var. Tiyatroyu o kadar sevmiyorlar ki bir de şöyle bir sözleri var: '' We would live in a much better life if we hadn't theatre.'' Yani adeta diyorlar ki ''Ritim ve dans dersleri Müslüman-Türk toplumu kültürü ile bağdaşmıyor, kaldırılsın'' (Akit, 2020). Biraz tanıdık bir hava var, siz de seziyor musunuz?
Sevmeme nedenleri de günümüz sanatsevmeyenlerinin sevmeme nedenleriyle çok da farklı değil aslında. O dönemde sahnede kadın oyuncu görmek zaten mümkün değil, bu nedenle kadın rollerini de erkekler kadın kıyafetleriyle oynuyorlar. Hatta kadın rolleri için özellikle ergen ve sesi henüz ''cracked'' olmamış yani çatlamamış erkek çocuklarını tercih ediyorlar. Aslında hemen hemen her dindeki itirazlar gibi, bunda da cross-dressing olayına Püritenlerden tepki geliyor diyebiliriz. Erkeklik-kadınlık stabil kategoriler halinde kalmıyor, isteyen kişi bunu sahnede değiştirebiliyorsa niçin gerçekte de değiştiremesindi? E işte baya baya tartışılan toplumsal cinsiyet bu yüzyılda da karşımızda fark ettiniz mi? ''Bunlar toplumun ahlakını bozuyor'' amcaları geldi mi gözünüzün önüne? Heh süper. Bir diğer neden ise tiyatroların gündüzleri öğlen 2-3 gibi olmasından kaynaklı olarak çırakların vs. işten kaytarmalarını da öne sürdüklerini bir dersimde dinlemiştim. Tiyatroların bunu meşru kıldığını ve normalleştirdiğini düşündükleri için Püritenler bunu bir tehdit olarak görüyorlar kısacası.
Bunun yanı sıra I. Elizabeth'in tiyatroyu çok sevdiğini de eklemek gerekir. Ona göre tiyatrolar halkın nefes almasına olanak sağlayan eğlendirici etkinliklerdir. Yine de tiyatrolar özellikle din veya politika gibi alanlarda bu kadar serbest ve kafalarına göre hareket edemiyorlar çünkü o dönemde de günümüz RTÜK'ü gibi bir sansür mekanizması mevcut bkz: Master of Revels. Bu kişinin onayına göre sahneleniyor, eğer politikse sahnelenmiyor. Püritenler kısa dönemler de olsa tiyatroların kapatılmasını başarmışlar. Dahası zaman zaman kapatılıp yeniden açılan tiyatrolar yüzünden aktörler de seyyar aktörler olarak seyahat ediyorlar oyunlarını sergileyebilmek için.
Biraz düşünüldüğünde aslında her dönem sanatın bir sansüre, sanat üretenlerinse baskıya maruz kaldığını görebiliriz. İçinde bulunduğumuz şartları düşünürsek de Elizabethan dönemi ile bazı paralellikler gözümüze çarpabilir.
Buraya kadar okuduysanız teşekkürler,
Sizin de okudukça içinize bir sıkıntı geldi mi? Sanatta sansür olmaz deyip bir süre tavanı izlemeye geri dönüyorum, mutlu haftasonları.
Yorum Bırakın