The Lobster (2015)

The Lobster (2015)
  • 0
    0
    0
    0
  • Gereksiz bir giriş cümlesi yazmadan inceleme yazmak istemiyorum.. Malum koronadan dolayı sinema çıkışında yapılan kahve + sonsuz kritik olayları aksadı..Neyse, filme ismini aldığı ıstakoz sembolünden bahsederek giriş yapmak istiyorum öncelikle. Aslında yönetmenimiz Yorgos Lanthimos -genlerinden olsa gerek- felsefik aurayı filmlerini çekerken yansıtmaya çalışıyor genelde. Mesela başka bir filmi olan ''Dogtooth'' u izlerken de bu izlenime kapılmıştım. The Lobster bence bir aşk ve romantizm klişesinden apayrı, çok derin bir dünya genelinde artan nüfus sonucu alınan sıkı kurallar ve bunların işleyiş mekanizmasının insanların hayat şartlarını kötü yönde evrimleştirerek mahvetmesini öne çıkaran bir film olmuş. Birçok insan ıstakoz olmak yerine dağ, taş olurdum diye düşünmüş olabilir ama baş roldeki kaliteli abimiz David (Collin Farrell) ıstakozu daha çok dünyada bulunmak amaçlı seçmiyor zaten bunu izledikçe idrak ediyoruz. Mesela başrolümüz (filmde tam tersi olsa da) ya çok şanslı ya da kurnaz.. Açıklamak gerekirse, ıstakoz aslında basit bir deniz mahsülü gibi geliyor kulağa ama birçok skilli olan bir canlı kendisi. Mesela filmle bağdaştırırsak, ıstakozlar soğuk bölgelerde hayatta kalabilen canlılardır ve malum otel de soğuk, nemli ve buhranlı bir konum olan İrlanda'da bulunuyor. Bu da David'imizin işine gelebilecek bir özellik -tabi metaforik olarak. Simge ve sembollerden ayrılıp filmin romantizm kısmının içerdiği üzücü kısım hepimizi etkilemiştir. Kimseyle çift olamayacağımızı hayatımızın bir noktasında insan olarak düşünmüşüzdür, David de tam bu noktadayken biraz klişe olsa da onun hayatını bu evreden tamtersine çevirecek bir kadınla tanışır; Short Sighted Woman. Evet senaristimiz ismini kült tutmak istemiş anlaşılan ama bence çok da absürd durmuyor. Kadının yaşadığı talihsiz olaylar ve David ile bu distopyanın kurallarını çiğnemeye çalışıp hüsranlı bir sona vardıklarını görüyoruz. Ben senarist olsam (aynen kardeşim kesin olursun dediğinizi duyuyorum!!!) mutlu bir son ekler miydim bilemiyorum. Çünkü karamsarlığın ve can sıkıcı dayatmaların etkisi altında filmi izleyen seyirci tamamen ümidini kaybediyor klişe mutlu sona olan.. filmin son sahnesinde izleyiciyi David'in yaptığı o büyük fedakarlık ile taçlandırmayı planlamışlar ama bence filmin felsefik atmosferine yakışacak olan olay, yaralayıcı bir son olurdu diyerek ruhsuzca bir yorum bırakıyorum buraya. Genel olarak filmi Letterbox izleyicisi olarak yorumlarsam 7/10 verirdim. Ama kurgu, görüntü, ses ve kamera kritiği yaparak Alexa SXT W kullanmış Yorgos abimiz ve hakkını da vermiş diyorum. Soundtrackte ise Nick Cave yer alıyor ve bence yakışmış.. e genel notlandırmamız 7.5/10 olsun (baya bi değişti cidden). Umarım incelemem hoşunuza gitmiştir, yazın birlikte ölümüne kritik yapalım ya sıkılıyoruz şu dönemler. İyi seyirler!


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.