En Güçlü Tehdit: Sosyal Medya

En Güçlü Tehdit: Sosyal Medya
  • 5
    0
    0
    0
  •  Netflix'in son zamanlarda hangi amaçla olduğu pek anlaşılmasa da sosyal medya ve internete dair yapmaya çalıştığı bilgilendirme amaçlı içerikleri birer kullanıcı olarak izliyoruz. The Social Dilemma da bunlardan birisi. Belgesel, sosyal medya platformlarının gerçek ceoları ve mühendis girişimcileriyle collab olarak yapılmış ve aynı zamanda günlük hayatlarının sergilendiği karakterlerin de olduğu bir senaryo da dahil edilmiş.

      Film aslında belgesel türünde olduğu için incelemeye açık değil (şahsen) ama izleyiciye, kendi yaptıkları oyunları ve manipülatif projeleri çıplaklıkla anlatan belki hayatlarımıza bizden çok hakim olan ama hiç isimlerini dahi duymadığımız yaratıcılar, girişimciler, yapımcılar -ne dersek diyelim- konuştukça ve anlattıkça tüylerim diken diken oldu. Nasıl bu kadar veriye sahip olmalarını legalmiş gibi göz göre göre seyrediyoruz ve belki de izin vermeye meyilliyiz ? Bence filmden ziyade kendimizi eleştirmemiz şart..

     

    Ne zamandan beri canlı olmayan ve insan imalatı bir product olan ''internet'' i hayatlarımızın asıl ilahı yaptık? Yazdığımız ödev metinlerinin klasik konusudur; internetin faydası mı çok zararı mı?.. Evet, bilgi haznemize yeni şeyler katıyoruz ama kattığımızdan belki de daha fazla kendi etik/ahlak değerlerimizden de kaybediyoruz.

                                                                             

    Öteki insanların belki de robotların beğeni algısına, adalet ve vicdan doğrularına göre kendimizi bir nevi olgunlaştırıyoruz (!) Var olduğumuz kişiyi belki de öldürüp bambaşka birisi haline çeviriyoruz. Farkında olmadan o kadar hakimiyet altındayız ki lavaboya giderken bile yanımızdan eksik etmediğimiz en önemli şey telefon oldu...

     

    İkna teknolojilerinin, algı stratejilerinin ve dikkat çekmek için konulan algoritmaların etkisi ve yönetimi altında ezilip gidiyoruz hatta köleleşiyoruz..

    Gizlilik politikaları ne kadar koruyor bizi? Nasıl bu kadar özel hayatımızı rahatça açabiliyoruz var olmayan sanal bir dünyaya? 

    Baskı ve eleştiriler altından kalkamayıp hayatına son veren birçok insan mı aciz yoksa bu platformların işleyişine ilüzyona uğramışçasına ayak uyduran bizler mi aciziz?

    Evet, teknoloji ilerledikçe anlaşılmayan ve sorgulayacak çok konu var ve biz sadece dürtülendikçe düşünüyoruz bunları...

                                                                       

    Sübliminal mesajların bilinçaltımızı yönettiği, gerçek ve fake ayrımını ayırt edemediğimiz bir çağda ''popülarite'' kazanmak mı bizi onurlandırıyor gerçekten? İdrak edemiyoruz belki ama dışarıdan bakınca aslında çok aşağılardayız ve gittikçe daha da batıyoruz ne yazıkki..

    Şahsi olarak ne kadar eleştirsem ve öfkelensem de, ben de bu akıma kapılan bir gencim ve ara ara bunun cezasını da çekiyorum.

                                                                     

    Yapılan kampanyalar ve söyleşiler ne kadar etkileyici bilemem ama ilk önce şahsi vicdanımızı ve hayatımızı eleştiri süzgeci dediğimiz klişe kavramdan geçirmek gerek bence. Lütfen olmak istemediğimiz insan olmayalım, yanlışlarımız ve doğrularımız kendi zihnimizin sahip olduğu etik algısına göre oluşsun.. Kimse için 'bir şey' olmaya uğraşmayalım. Hislerimizden korkmayalım, zevklerimizden utanmayalım.. Güçlü olan BİZİZ, internet değil..

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.