Yeşil
Bu renk adının bilinen ilk şekli esasında "yaşıl" şeklindedir. Buradaki yaş kelimesi sebzelerin tazeliği için kullanılan bir sıfattır. Kelimenin bu sebeple ya:şıl < *yaşsıl şeklinde oluştuğunu söyleyebiliriz. Kelime, taze bitkilerin renginden yola çıkılarak oluşturulmuştur. Toy Yazıtı yirmi yedinci satırda yaşıl renk adı, renk adı ve anlamıyla kaydedilmiştir.
*Taşıŋ subı yaşıl bolsa (taşın suyu yeşil olursa )
Yağız
Yağız kelimesi bugün Türkiye Türkçesinde karaya çalan buğday rengi anlamında bulunmaktadır. Bu kelime esasen çok eski bir Türkçe kelimedir. Öyle ki Kültigin Yazıtı'nda bile bu rengin kullanıldığını rahatlıkla görebiliriz.
* üze kök tel)ri asra yagız yer kılıntukda ekin ara, kişi oglı kılınmış (Üstte mavi gök (yüzü) altta (da) yağız yer yaratıldığında, ikisinin arasında insanoğulları yaratılmış)
Kaşgarlı Mahmut bu renk hakkında "Bu kızıl ile siyah arası bir renktir. Buna benzetilerek yeryüzüne yağız yer denir." demektedir.
Kara
Bu renk adının kökeni ise oldukça tartışmalıdır. Kimi dilbilimciler bu rengin kökenini Arapça gösterirken kimileri ise kökeninin şüphesz Türkçe olduğunu düşünmektedirler. Türkçe sözlükte ise kara Arapça karra' dan geldiği belirtilip "yeryüzünün denizle örtülü olmayan bölümü, toprak" biçiminde geçmektedir. Ancak Türkçenin bütün diyalektlerinde bu kelimenin varlığını göstermesi gibi bazı sebepler bizleri bu kelimenin kökeni konusunda düşünmeye itecektir.
Kelimeyi ilk defa Orhun yazıtlarında görmekteyiz. Ancak buradaki anlamı "yönetilen halk" şeklindedir. Bu noktada bazı araştırmacılar, bunun sadece bir eş seslilik olduğunu ve bu kara sözcüğünün ise Eski Persçe "ordu, savaşçı, halk" anlamına gelen kara'dan geldiğini savunmuşlardır. Ancak yine bu yazıtlarda geçen bir kara daha vardır. Bu kara ise şüphesiz renk adı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kara sözcüğü kara kum ve kara köl gibi bazı yer adlarından önce kullanılmıştır. Yazıtlar sonrası dönemde ise bu sözcüğün hep siyah anlamında kullanıldığını söyleyebiliriz.
Kırmızı
Bu kelime dilimize Arapçadan geçmiştir. Kelimenin kökü olan "kırmız" Akdeniz çevresinde yetişen kırmız meşesinin üzerinde yaşayan böceğe verilen bir isimdir. Bu böceğin dişisinin kurutulmuş bedeninden ise kırmızı rengin boyası elde edilir. Bu kırmız köküne Arapça aitlik bildiren -î eki getirildiğinde ortaya bu renk adı çıkmıştır.
Ak
Bu renk adı ise Eski Türkçeden günümüze kadar kullanılmıştır. Kökeni şüphesiz Türkçedir.
Eski Türkler beyaz kelimesinin karşılığı olarak daha çok "ürün" kelimesini kullanmışlardır. Bu ürün kelimesi Kaşgarlı Mahmut tarafından "Her şeyin beyazı; Oğuzlar ak derler." şeklinde açıklanmıştır. Ancak daha sonraları tarihsel süreçte ürün kelimesi yerine ak kelimesinin baskın olduğu görülür. Ürün kelimesi bugün sadece Türkiye Türkçesindeki bazı ağızlarda "süt ve süt ürünleri" anlamında, Yakutçada ise "hayvan burnundaki beyazlık" anlamında hayatını sürdürmektedir. Bu ak kelimesinin en yaygın türevi ise +Ar- ekiyle genişeyen "ağarmak" (ak-ar-) sözcüğüdür.
Ala
Bu kelime en eski Türkçe kelimelerden birisidir. Arapça kökenli âlâ kelimesi ile karıştırılmaması gerekir. Bu renk adını tuhaf yapan şey ise Türkçeden Farsçaya elâ şeklinde geçip sonradan şairler tarafından oldukça beğenilerek tekrar Türkçeye elâ olarak geri gelmesidir. Bu kelimenin Türkçe orijinali ise alabalık, alageyik gibi isimlerde hala yaşamaktadır.
KAYNAKLAR
Bayraktar, Nesrin (2014), “Türkçe Yeşil Renk Adının Biçim, Anlam ve Kavram Alanına Tarihsel Bir Bakış”, Journal of Language and Linguistic Studies. 10(1): 179-193.
ŞEN, S. (2007) Eski Türkçede Gök ile Yerin Adlandırılışında Renklere Dayalı Deyim Aktarmalarından Yararlanma ve ‘Kara’ Sözcüğünün Kökeni Üzerine, İlmî Araştırmalar,129-136.
USER, Hatice Şirin. Kültigin Yazıtı Notlar, (İstanbul: Bilge Kültür Sanat, 2019), 272.
USER, Hatice Şirin. Sözcük Hikâyeleri, (İstanbul: Bilge Kültür Sanat, 2019), 159-160.
https://www.nisanyansozluk.com
Yorum Bırakın