İzlerken Karanlığa Doğru Çekileceğiniz İki Filmiyle Lars Von Trier

İzlerken Karanlığa Doğru Çekileceğiniz İki Filmiyle Lars Von Trier
  • 1
    0
    0
    0
  • Lars von Trier'dan bahsederek başlayalım. 1956 Kopenhag doğumlu bir yönetmen Lars von Trier. Film serüveni kendisine küçükken hediye edilen kameranın etkisiyle başladığı söylenebilir. Trier'ı göre film bizi her daim rahatsız edecek ve kendini hatırlatacak bir şey olmalı. Kendisi toplumsal yargılar ve genel kabul gören doğrular konularına yoğunluk veren bir yönetmen. Bunları eleştirirken hayatımızı sorgulatıyor bize.

    Dogville

    Eleştiri yazıma Dogville ile başlamak istiyorum. Önce filmin konusu ile ilgili izlemeynelere de bir bilgi verip sonra SPOİLER ALERT kısmına geçmek istiyorum. Dogville filmi adını hikayenin geçtiği kasabadan alıyor. Grace'in(Nicole Kidman) mafyadan kaçarak kasabaya gelmesiyle başlıyor film bir arabadan saklanan bu kadına Tom'un yardımsever tutumu ile kasabada saklanabileceğini söylemesiyle başlıyor her şey. 

    SPOİLER ALERT!!! İZLEMEDİYSENİZ VE SPOİLER ALMAKTAN HOŞLANMIYORSANIZ LÜTFEN BURAYI OKUMAYIN!!!

    Tom aslında bir yazar kendi söylemiyle kasabanın en iyi evlerinden birinde oturuyor. Ancak biz filmin çekim tekniği olarak tiyatro gibi mekanlar kullanılmadan herkesi aynı anda görebildiğimiz bir çekim açısıyla çekilmiş. Bu çekim açısı filme tanrısal bir göz ile bakmamızı sağlıyor. Mekan sınırları ise yerdeki plan izlerini görebilirsiniz. Film 9 bölüme ayrılmış ilkinde Grace ve Tom'un karşılaşmasına kadar olan kısım. İkinci kısımda ise:  Tom yazı yazmaktan kaçmak için halkı bazı konularda bilgilendirmek için kilisede toplantılar düzenliyor ve bu toplantılardan birine getiriyor Grace'i. Durumu anlatıp Grace'e burada bir iş bularak kalabileceği konusunda halka 15 gün süre tanınarak 15 gün sonra Grace'in kalıp kalmaması konusuyla ilgili toplanmak üzere dağılıyorlar. Bu 15 günün başında Grace herkese gidip yardım edebileceği bir şey olup olmadığını soruyor ve kimsenin yardıma ihtiyacı olmamasıyla kasabaya tutunamayacağını düşünerek korkuyor. Daha sonra ilk defa bir ''yardım'' teklifi kabul edildikten sonra başlıyor her şey. Herkes yavaş yavaş Grace'in kendisine yardım edebileceği bir konu olduğunu fark ediyor. Kiminin kardeşinin tuvalete gitmesine yardım ediyor, kiminin yalnızlığına çare olmay açlışıyor, kiminin bahçesini düzenliyor, gündüz çocuklara ders veriyor çok farklı yardım da bulunuyor Grace bu kasabaya. 

    Üçüncü kısımda Grace'in kendini tutamayıp yaptığı yanlış görülebilecek bir hareket ve kilisedeki toplantı ile devam ediyor. bir kişi bile istemese Grace'in gitmesiyle sonlanacak oylamada herkes onun kalmasını kabul ediyor. Burada Grace'in de artık bir Dogvilleli gibi olduğunu hissediyor önce Tom'un aptal bulduğu biblolardan yardımlar karşılığı aldığı maaşıyla bir koleksiyon yapmaya başlıyor. Tom'la duygusal bir yakınlık içerisine giriyorlar. Daha sonra 4 Temmuz günü(bağımsızlık günü) olan yemekte gelen polis arabası ile Grace'i arandığına dair polis memuru gelip en son buralarda görüldüğünü söylüyor herkes tedirgin oluyor ve yeni bir toplantı düzenleniyor işte burası her şeyin değiştiği herkesin gerçek yüzünün gözükmeye başladığı nokta 4. bölüm burada başlıyor.

    Toplantıdan sonra Grace'in kalmasına karar verilse de yeni şartlar koşuluyor zamanla Grace'in maaşı alınıyor. Polis bu süreçte tekrar gelmeye devam ediyor. o geldiçe Grace'in hayatı daha da zorlaşıyor. Önce maaşı elinden alınıyor. İnsanlar tarafından hor görülmeye başlanıyor. Çalışma saatleri arttırılıyor hatta Grace daha çok çalışabilmesi için günü 1 saatlik dilimlerle çalan çan yarım saatlik dilimlerle çalıyor ve Grace günde herkese iki defa gidebilmesi sağlanıyor. Bu şekilde çalışma saati artmadan ona iyilik yaptığını iddia edebiliyor tam hala. 6. bölüm boyunca Grace'e yapılan işkenceleri izliyoruz. Her seferinde bu kadar da değildir dediğim ama hep daha kötüsünün olduğu şekilde ilerledi. Grace tecavüze uğruyor ve kocasını baştan çıkarmakla suçlanıyor. Emeklerle aldığı 7 biblosu ilkini kırdığında ağlamadan durabilirse diğerlerine zarar vermeyeceğini söyleyerek kırılıyor. Grace çocukluğundan beri ilk defa oarda ağlıyor ve tüm biblolarının kırılmasını izliyor.

    7. bölümde kaçmaya çalışan Grace'in dolandırılmasını izliyoruz, dolandırılıp, Tecavüze uğrayıp kasabaya geri bırakılıyor. Bu sefer kaçamasın diye ayağına zincir bağlan Grace'in hayatı kabustan daha kötü hale geliyor. Zinicr ve ağırlığıyla her yere sürükleyerek giden Grace Tom'a inanıyor hala temzi kalbiyle güzel bir yere ulaşabileceğine inancını sürdürmeye çalışıyor. Tom son bir toplantı yapıp Grace'in başına gelenleri anlatmasını istiyor bu toplantıdan sonra her şeyin değişeceğine inandırıyor Grace'i. 8. bölümde bu toplantı ile başlıyor Grace her şeyi anlatıyor ancak yaptıkları kötülüklerin duyulmasından rahatsız olan halk iftira olduğunu iddia ederek Tom'a bir taraf seçmesini istiyor. Garce'in yanına gelerek onu seçeceğini söyleyerek onunla birlikte olmaya çalışıyor Grace ise kasabanın tüm yükleri omzundayken değil her şey kurtulduktan sonra istediğini söyleyince Tom da taraf değiştiriyor. Filmin ilk kısmında Grace'in kaçtığı gangsterlerin numarasına sahip olabn Tom Grace'e cezasını onlarıbn vermesini uygun bularak arıyor. Grace ertesi sabah uzun zaman sonra dinlenmiş uyanıyor ve b,ir gariplik fark ediyor kimsenin ona iş buyurmadığını. 9. bölümde araç geliyor Tom Grace'e nasıl işkence ettiklerini göstermek isterken gangsterin Grace'in babası olduğunu Grace'in insanlara zarar vermemek için akçtığını öğreniyoruz önce Grace kasabayı savunmaya çalışıyor çıkıp Tom'la konuştuğunda bir aydınlama yaşıyor ve bu kasabanın yok olmasını istediğine karar veriyor babasının adamlarına emir veriliyor her yer yakıp yıkılıyor. Biblolarını kırarken ona söylediğini çocukları için uygulatıyor kadına eğer ağlamazsa çocuklarının diğerlerinin öldürülmeyeceğini. En son Tom'dan kendi intikamını kendi alıyor. Burada yerlerdeki çizgilerin silindiğini görüyoruz. Evlerin yıkıldığını anlatmak için güzel bir yöntem. 

    Filmi özetledikten sonra yorumlayacak olursak Filmde pek çok gönderme mevcut kapitalizme. Emek sömürüsünden beden sömürüsüne uzanan yolculuğu gözlemliyoruz.  Grace karakterinin gerek ismi gerek davranışlarıyla bir İsa göndermesi olduğu da söyleniyor sana bir kötülük yapana öteki yanağını dön felsefesiyle yaşadığını görüyoruz Grace'inde. 7 biblo 7 ölümcül günahı simgeliyor. Köpeğin adının Musa olması ve onun tasmasının Grace'e takılması yine hristiyanlık göndermesi. Dogville kasabasına olan borcunu ödeyememesinin insanın Tanrı'ya olan borcunu ödeyemesini simgeliyor. Filmi ziledikten sonra kesinlikle birkaç okuma yapmak gerekli. Bazı şeyleri fark etsek de aydınlanmalar yaşatan bir çok metin mevcut.

    Film boyunca ise en çok sorguladığımız soru ahlak felsefesindeki insan kötülükle mi doğar sorusunu akılara getiriyor film sonrası Trier anti-hümanizmle oldukça suçlanmış kenidini inanmadığı şeylerin filmini çektiğini söyleyerek savunmuş daha sonraki açıklamalarıyla buhna pek inanmasak da şimdilik bu konuyu geçiyorum . Film çekim süreci boyunca Nicole Kidman'la ciddi sorunlar yaşanmış o nedenle ikinci filmde daha bu filmin çekimleri sırasında Nicole Kidman yer almayacağını açıklamış. İkinci filmi Manderlay izlemek isterseniz diye bırakıyorum.

    Film duyguyu inanılmaz iyi veriyor film boyunca gerçekten bu kadar kötü olunamayacağı bir kabus kurgulasam bundan daha az kötülük çereceğini düşündüm. Kalbim sıkıştı nefesim daraldı uzun zamandır hiçbir filmden bu kadar etkilenmemiştim. Ve özellikle tek mekanda bir tiyatro sahnesinde çekilmesi etkileyiciliğini azaltacağını düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz aksine kabus deneyimini daha derinden hissetmenize yardımcı oluyor.

    Melancholia

    Melancholia ile ilgili spoiler uyarısı yapmayacağım. Çünkü ilk sahnede Melancholia isimli gezegenin Dünya'ya çarpacağını görerek başlıyoruz. bu filme dair en sevdiğim şey yaptığı Ophelia göndermesi. İlk sahnede Justine'in gelinlikle suya uzandığı bir anı görüyoruz ve ilerki sahnelerden birinde de kitaplıkta Ophelia'nın olduğu sayfayı açık bırakıyor. 

    Düğünle felaketin aynı anda bir filmde olacağını düşünür müydünüz her şey Justine'in düğünüyle başlıyor. İlk Bölüm Justine'in ruhsal bunalımını gördüğümz bir kısım. İlk bölümün adı Justine bu filmi sanırım Dogville kadar uzun anlatmayacağım daha az diyalog daha az olay sahneleri görerek hissedeceğiniz çok duygu var. 

    Justine'in düğün günü ile başlıyor her Justine kendi düğününe geç kalıyor ancak bu durumu çok umursamıyor hatta iki saat geç kalmış olmasına rağmen atını görmeye gidiyor. Düğünü ablasının ve organizasyoncunun Justine'e sinir olmasıyla başklıyor kendi düğününe geç kalan sürekli ortadan kaybolan bir gelin. Justine ciddi bir depresyonla mücadele ediyor hayatında işinde başarılı olsa bile bundan keyif almıyor düğün boyunca kaçıp tek başına kalmak için çaba harcamısından ve o zamandan bile yüzünden eksik olmayan sahte gülümsemesinden anlayabiliyoruz. Düğününde de yolunda olmayan bazı şeyler var tabi ki ama her düğünde olur denecek seviyede olduğunu düşünüyorum annesi evliliğini çok fazla destklemiyor babasını görünce anlayacaksınız. İşinde çok başarılı olduğundan patronu düğün hediyesi olarak terfi ettiriyor ancak kendi düğününde bile rahat vermeyerek peşine bir eleman takıp Justine'in peşinde koşturtuyor. Düğünün sonunda Justine yapamayacağını anlayarak damatı terk ediyor. 

    Buradan sonra Claire bölümü başlıyor Claire kardeşine göre daha ''normal'' biri. Kardeşinin yanında olmak için elinden geleni yaptığı kısmı görüyoruz. Justine günlerce yataktan çıkamıyor. Kendini toparlayamıyor. Ta ki Melancholia'ın Dünya'ya çarpacağını öğrenene kadar. Claire'in kocası çarpmayacağını ve küçüleceğini kanıtlamak için oğluyla yaptığı basit bir buluş var tehlike geçtikten sonra olduğunu düşündüğü bir anda onla kontrol edip gezegenin çarpacağını anlayıp intihar ediyor. Claire Melancholia'nın Dünya'ya çarpacağı bilgisi, oğlu ve kız kardeşiyle Dünya'da baş başa kalıyor. Bu noktadan sonra Justine sakinliğini korurken Claire kendini kaybediyor. Ancak bir noktada kabullendikten sonra mutlu bir şekilde ölümü kurgularken Justine'den bunun yapmacıklığıyla ilgili bir darbe yiyor. Son zamanlarda yeğeninin istediklerini yaparak zamanlarını geçiren Justine Claire ve Leo Justine'in yaptığı mağarada(!) ölümü karşılıyorlar. 

    Öncelikle Dogville'e oranla daha az iç karartıcı bir film şahsen. Masum ve iyi bir insanın tamamen sömürülmesi ve kullanılması beni Dünya'nın yok olmasından daha çok rahatsız etti. Film boyuca karakterlerle empati yapma imkanı tanıyor. Sahnelerden alacağınız kareler tablo niteliğinde. Ve filmin sonuna doğru garip bir huzur hissettiriyor. Her şeyin bitişi sona gelmiş olmanın ve yapcak hiçbir şey olmamasının verdiği huzur inkar edilemez.

    Lars von Trier bu film Cannes'ta gösterimi yapılırken söylediği ''Hitler'i ve yaptıklarını anlayabiliyorum'' söylemiyle büyük tepki çekmiş filmin gösteriminden ayrılanlar olmuş. Bu filmin gelebileceği noktanın altında klamasının nedeni Trier'ın bu gafı. Şimdi bu tarz söylemlerde bulunan bir adamın çektiği filmlerdeki karanlığı anlamlandırmak artık o kadar da zor olmuyor tabi.

    Kaynakça

    1 2 3 4 5


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.