Yankı odası sizin fikrinizin sürekli olarak yankılandığı (tekrarlandığı) kapalı bir düşünce ekosistemdir. Bir topluluk kendi arasındaki doğruları tüm toplumun kabul ettiğini düşünüyorsa, konuştukları kavramlar konuştukça büyüyorsa ve kendilerine güvenleri artıyorsa o topluluk bir yankı odasına hapsolmuş olabilir.
Tabi bundan sadece fiziksel toplumlar nasibini almıyor. Sosyal medya, kullanıcılarının yaptıkları paylaşımları, beğenileri, yorumları ve bunun gibi tüm hareketleri kayıt altına alıyor ve kendi düşüncelerinize benzer şeyleri size sunuyor, bu durum sizin konuşmalarınızı yankılanarak kendinize geri gelmesini sağlıyor ve yankı odasının duvarlarını kalınlaştırıyor. Bu şekilde, kendi düşüncenizin en doğru düşünce olduğu gün boyunca sayısız kez onaylanıyor.
Kullanıcılar, algoritma yüzünden sadece kendi görüşlerini savunan insanları görüyorlar ve karşıt görüşlerden haberdar olamıyorlar. İnternette istediğiniz kadar bağırın, sesinizi duvarın diğer tarafına geçiremiyorsunuz. Ve bu ekosistem sizi her geçen gün dışarıdan etkileşim almamanız için her şeyi yapıyor.
Etkileşimli dijital alanlar “kişiselleştirilmiş” bir hizmet sunabilmek için sizi bir “Filtre Balonu”na hapsediyor ve sizi diğer görüşlerden uzaklaştırıyor. Sizi kategorize eden bu platformlar size gelen bilgileri filtreliyor ve karşıt görüşlerden habersiz mutlu mesut sitelerde gezinmenizi sağlıyor. Kendiniz ile “alakalı içerik” aldığınız için uygulamalardan hiç çıkmak istemiyorsunuz. Ve bu döngünün içine hapsolup kalıyorsunuz.
İletişim, insanların birbirlerini anlaması ve daha rahat anlaşabilmeleri için gerekli bir ihtiyaçtır. Yeni nesil iletişim teknolojileri bizi yankı odası ve filtre balonu ile birbirimizden uzaklaştırıyor. Bizi sadece belirli düşüncelerdeki sitelere yönlendirerek bakış açımızın daralmasına yol açıyor. Ne kadar geniş düşünebiliyoruz desekte aslında bu sadece kendi bildiğimiz, öğrendiğimiz şeylerle sınırlı kalıyor.
Bizi bu ekosisteme hapseden sosyal mecralara karşı birbirini çeken zıt kutuplar olmamızı diliyorum..
kaynak: 1
Yorum Bırakın