Türkiye 2017'de Blutv tarafından yayınlanan Masum ile birlikte internet dizileriyle tanıştı. O güne kadar televizyondan iki saat ve üzeri sürelerde dizi izlemeye alışmış bünyelere 40-50 dakikalık ve toplamda 8-10 bölümlük diziler sunmak riskli bir işti yapımcılar için. Fakat alınan risklere değdi! Üç sene gibi kısa bir zamanda hatrı sayılır bir kitlenin internet dizilerine olan ilgisi arttı. Netflix'in yaygınlaşması ve akabinde Türk yapımlarına imza atması ile her yeni Türk yapımını iple çeker olduk; Türk dizi sektörüne olan umutlarımız arttı da arttı. Gelelim Türkiye'nin internet dizileri tarihinde en çok konuşulan yapımlara.
Masum
O bir öncü! O bir cast seçimi şahanesi!
İlk sırada elbette 2017 yapımı Masum olacaktı. Senaryosunu Berkun Oya'nın yazdığı, yönetmenliğini Seren Yüce'nin yaptığı dizi oyuncu kadrosuyla dikkatleri üzerine hemen çekmişti zaten. Haluk Bilginer, Ali Atay, Okan Yalabık, Tülin Özen, Serkan Keskin ve Nur Sürer gibi usta isimler şahane bir seyir keyfi sağlıyor.
Oyuncu kadrosunun ardından Masum'la ilgili beni en çok etkileyen şeylerden biri şüphesiz jeneriğiydi. Selda Bağcan'ın ">Katip Arzuhalim şarkısının Okan Kaya tarafından düzenlenmiş versiyonu ile beraber yayınlanan jenerik, kalbimi Masum'a ilmek ilmek bağladı. Dizi ve jeneriğin birbirine olan gizemli uyumu, "introyu atla" butonuna haset ettiriyordu.
Çekim planları, renkler, inceden inceye verilen o hafif kasvet ve durağanlık seyir zevkini ikiye katlıyordu. Kurgusal olarak bazı mantık hataları inkar edilemez belki ama gizem ve merak duygusunu daima diri tuttu. Anlayacağınız, dizi gerek sinematografik gerek kurgusal açıdan tatmin ediciydi. Kendisinden sonra pek çok dizi yapılmasına rağmen Masum, taht kurduğu kalbimdeki yerini hiçbirine kaptırmadı.
Şahsiyet
Tüm internet dizilerimiz arasında en çok ses getireni diyebiliriz Şahsiyet için. Sonuçta kendisi Haluk Bilginer'e Emmy ödülünü kazandırdı. Gerçekten de Türkiye'de yapılmış en kaliteli yapımlardan biriydi. Bizleri Onur Saylak'ın yönetmenliği ile tanıştırdı (2017 yapımlı Daha'yı henüz izlemeyenleri). Çok da sevdik Onur Saylak'ın yarattığı sinematogrifiyi; sanırım en çok da renklere bayıldık.
Oyuncu kadrosu ise oldukça başarılıydı. Başrolleri Haluk Bilginer ve Cansu Dere paylaşıyordu. Haluk Bilginer'i zaten anlatmaya gerek yok...görüyorsunuz. Cansu Dere'ye gelirsek... Kim ne derse desin, kendisini Ezel'den beri severim, bence oldukça iyi iş çıkarmıştı Nevra rolüyle. Metin Akdülger, Şebnem Bozoklu, Hüseyin Avni Danyal, Şenay Gürler gibi isimlerle beraber, bir de Hümeyra ve Müjde Ar vardı ki artık daha da ne olsun!
Halkımız Şahsiyet'i çok sevdi, çok izledi. Pantene Altın Kelebek Ödülleri'nde "En İyi İnternet Dizisi" ödülü Şahsiyet'e verildi. Şahsiyet'in Masum'a kıyasla daha çok izlenmesi hem ücretsiz bir platformda yayınlanması, hem de internet dizilerine daha açık olunduğu bir zamanda ortaya çıkmasıyla ilgili olabilir. Fakat sebebi ne olursa olsun, senaryonun da, oyuncuların da, yönetmenliğin de çok beğenildiği aşikar.
Fi
Fi, oldukça iddialı bir şekilde yayın hayatına başladı. Oyuncu kadrosu güçlüydü. Senaryosu aynı adlı kitaptan uyarlanmıştı. Yine bölüm süreleri ve bölüm sayısıyla Türk dizi sektörü için yeni bir biçime alışma sürecimizde önemli rol oynadı. Mert Baykal'ın yönetmenliğini beğendik. Cem Öget tarafından bestelenen müzikler ve Akın Sevgör'e ait olan"> jenerik oldukça başarılıydı.
Senaryosu herkese hitap etmeyebilecek bir diziydi. İkinci sezonun yarısından itibarense dizinin kimyası daha da değişti. Gerilimin dozu son dört bölümde artırıldı ve apar topar bir final yapıldı. Her ne kadar bu bölümler dizinin genel seyrinden ayrıksı dursalar da, bana sorarsanız dizinin en başarılı bölümleriydi. Finaliyle ise beni tatmin etmedi, Can Manay'ın hak ettiği cezayı bulduğuna asla ikna olamadım.
Duru karakterinin değişim ve gelişiminin iyi verildiğini düşünürken, Bilge gibi en "bir yerlere varması gereken" karakterin hikayesinin neredeyse yarım bırakılması talihsizdi. Yan rollerdeki Sadık Murat Kolhan ve Özge karakterleri başarılı denebilecek şekilde işlenerek kendilerine has bir hayran kitlesi yarattı. Can Manay belasını bulamadı, Deniz ise Deniz'liğini yapıyordu yine.
Fi'den geriye aklımızda bir bardak su, ">Güzel Bir Gün Ölmek İçin ve "Sadık Bey siz kafanıza göre buraya gelemezsiniz." kaldı.
Hakan Muhafız
Eveet... İlk Netflix dizimiz, hem de fantastik. Bin umutla izlemeye başladığımız Hakan Muhafız hangimiz için hayal kırıklığı olmadı ki? Bir şeyler eksikti hep, mesela mantık gibi; bir şeyler fazlaydı hep, "Saçmalama Hakan, ben geliyorum" gibi. Tamam, İstanbul görüntüleri, yabancı bir platformda bunların yer alması falan güzeldi ama bazı efektler vardı ki çook amatördü. Senaryonun yabancıların elinden çıktığı çok belli oluyordu, diyaloglar hiç de bize ait değil gibiydi. Hakan öyle dürtüsel, öyle mantıksız davranıyordu ki günün sonunda hepimiz kötü adam rolüyle Okan Yalabık'ı daha çok sevdik Hakan'dan. Ne yapacağını bilen bir ölümsüz, dünyadan bihaber bir muhafızdan daha iyiydi.
İlk sezona ait kusurlar göz ardı edilebilirdi belki ama diğer sezonlarda da durum telafi edilemedi. 4.sezonuyla yayın hayatına veda eden Hakan Muhafız'dan geriye aklımızda pek bir şey kalmadı. Yine de kendisine öncü olduğu için teşekkür etmeliyiz.
Atiye
Yine fantastik türde olan ikinci Netflix dizimiz Atiye'yi heyecanla karşıladık. Uzun süredir bir projede yer almayan Beren Saat'in başrol olacak olması diziyi ilgi çekici kılan detaylardan biriydi. Göbeklitepe'yi konu alan dizide bu kez Şanlıurfa, Adıyaman, Nevşehir gibi şehirlerimizde gezindik, tarihe doyduk. İlk sezonun genel olarak sevildiğini söylemek mümkün. Gerilimi, müzikleri, oryantal ögeleriyle beğenimizi kazandı.
Eleştirdiğimiz yerler olmadı mı, oldu elbette. Senaryoya yine, tıpkı Hakan Muhafız'da olduğu gibi yabancı yazarların eli değmişti ve bazı diyaloglarda bu çok belli oluyordu. Bazılarındaysa tam tersine buram buram Türk diyaloğuna dönüşüyordu. Oyunculuklar da eleştirildi. Metin Akdülger ve Melisa Şenolsun'un oyunculuğu genel olarak beğenilirken Beren Saat ve Mehmet Günsür eleştirildi. Mehmet Günsür'ün her dizisinde aynı rolü oynadığını söyleyen çoktur. Bana soracak olursanız tek bir diyeceğim var; Günsür'ün oyunculuğu, rolleri gözüme batmıyor, beni rahatsız etmiyor. Beren Saat'e gelirsek, eleştirmeye gönlüm elvermese de oyunculuğunun yetersiz kaldığını, özellikle bazı kritik sahnelerde bunun göze battığını kabul etmem gerek.
Atiye ilk sezonuyla olumlu bir imaj çizerken, ikinci sezonundaki kör göze parmak sokan mantık hataları nedeniyle biraz gözden düştü. Yine de üçüncü sezona dair ümitlerimi koruyorum.
En çok konuşulan bu beş dizi dışında o kadar da bilinmeyen pek çok internet yapımımızın olduğunu fark ettim bu yazıyı hazırlarken. Belki de bir sonraki yazıda onları konu alırım. Peki siz bu beş diziden en çok hangisini sevdiniz?
Yorum Bırakın