Patriarşinin Hegemonyası: Oidipus Kompleksi

Patriarşinin Hegemonyası: Oidipus Kompleksi
  • 4
    0
    0
    0
  • Psikanalizin kurucusu Sigmund Freud’un teorisindeki en radikal ve keskin fikirlerden biridir Oidipus kompleksi. İsterseniz önce bu kompleksin isminin nereden geldiğini inceleyelim.

    Sophokles (MÖ 495-406) Yunan tragedyasının en önemli yazarlarından biridir. Kral Oidipus eseri ise Yunan tragedyasının en güçlü örneklerinden biri sayılır. Hikâye şöyle başlar: Labkados’un oğlu Laios, Thebai’de kraldır. Karısı İokaste bir çocuk doğurur. Tanrı Apollon ise kahinler aracılığı ile çocuğun babasını öldürüp annesi ile evlendikten sonra şehrin kralı olacağını bildirir. Bunun üzerine kral ile karısı çocuktan kurtulmak için çocuğun ayaklarını bağlatıp Kithairon dağına attırırlar. Bir çoban çocuğu bulur, bir aile çocuğu sahiplenir ve aile bulduklarında ayakları bağlar yüzünden şişmiş olan bu çocuğa Oidipus adını verirler. Bir gün bir tartışma esnasında Oidipus’a ‘’uydurma evlat’’ diye hakaret edilince Oidipus’ un içine bir şüphe düşer ve kâhine gider. Kâhin ona kimin oğlu olduğunu söylemez ancak babasını öldürüp annesi ile evleneceğini söyler. Neyse biz sözü uzatmayalım en sonunda Oidipus yazgısına yenik düşer ve kâhinin söyledikleri olur (Sophokles, Ç.N.,2018)

    Şimdi tekrar Freud’a dönelim Freud kişiliğin gelişimini psikoseksüel gelişim dönemleri olarak adlandırdığımız bölümlere ayırır. Bu bölümler sırası ile oral, anal, fallik, gizil ve genital dönemlerdir. Oidipus mitinden esinlenilen dönem ise psikoseksüel gelişimin en önemli dönemi olan ve yaklaşık 3-6 yaş arasına denk gelen Fallik dönemdir. Bu dönemde haz bölgesi cinsel organlardır (Burger,2016) Çocuk Fallik Dönem’de karşı cins ebeveyne yakınlık duyar ve aynı cins ebeveyni kendisine rakip olarak görür. Bu dönemde özellikle erkek çocuk aynı cinsten ebeveyne karşı bir korku da geliştirir psikanalitik teoriye göre bunun sebebi ise çocuğun aynı cins ebeveyninin çocuktaki bu ilgiyi fark ettiğini ya da edeceğini düşünmesidir. Freud bu Oidipus kompleksini şu cümle ile destekler: ‘’ Kendimi anneme aşık ve onu babamdan kıskanıyor buldum’’. Bu dönemin sonucunda ise çocuk aynı cins ebeveyn ile özdeşleşerek kompleksin üstesinden gelebilmektedir (Schultz ve Schultz,2007). Yeri gelmişken söylemekte fayda var Freud kız çocukları için uyarlanan ‘’Elektra Karmaşası’’ terimini reddetmektedir bu daha sonra kurama eklenmiştir (Donovan,2013)

    Şimdi gelelim bu dönemin o radikal kavramına. Erkek çocuk anneye karşı olan arzularını babasının öğrenmesinden korkup babasının penisini keseceğini yani kastrasyona uğrayacağını düşünür. Buna psikanalitik terminolojide iğdiş edilme (kastrasyon, hadım edilme) kompleksi adı verilir. Eğer erkek çocuk bu dönemde kız kardeşinin cinsel organını görürse, kız kardeşinin hadım edildiğini yani korktuğu şeyin kız kardeşinin başına geldiğini düşünür. Kız çocuklar ise erkek cinsel organını gördüğünde ‘’penis kıskançlığı’’ yaşarlar (Burger,2016). Freud bu kastrasyon durumunun ilk örneğinin anal dönemde dışkıdan sevilen biri adına feragat edildiğinde yani kendi bedeninden bir parça ile feragat edildiğinde ortaya çıktığını düşünmektedir (Freud,2016).

    Fallik dönemde Freud’un yapısal kuramında id-ego-süperego üçlüsünden süperego gelişme göstermektedir. Süperego diğer adı ile üstbenlik, toplumun, bilhassa anne babaların değer yargıları ve standartlarını temsil etmektedir (Burger,2016). Süperego ile kişi birtakım ahlaki eylemlerden kaçınır bunu bir iç ses gibi düşünebiliriz (Erikson,2014) Süperegonun otoriter olduğunu söyleyebiliriz. Socius ve süperegonun bütünleşik bir censor vitae’dir (yaşamın yargılayıcısı) aslında. Süperego bilinçdışında bir duruşma salonu kurar ve hep yargıçtır.

    Freud süperegoya ‘’saf bir ölüm içgüdüsü kültürü’’şeklinde bir tanım getirmektedir (Zupancic,2018) Bunu her şekilde kendine dönen bir kültür olarak düşünebiliriz çünkü hakikat yok olmaktır.

    Süperego oldukça dar kafalıdır, bu iç sesin kelime dağarcığı oldukça sınırlıdır ve aynı şeyleri tekrar eder. Bir futbol hakemi gibi de her zaman haklıdır (Phillips,2017) Süperegoyu temellendiren şey ise anna-babayı içselleştirme yoluyla şekillenen ahkali yaşamdır (Tüzünoğlu,2004).

     

    Lacan, Deleuze&Guattari, Sloterdijk ve Odipal Karmaşa

    Lacan’a göre Oidipusa giren çocuğun arzusu anneyle bütünleşmek, onda eksik olan şeyin yerini almak, onun arzusunun nesnesi olmaktır. Çünkü Lacan’da arzu, ötekinin arzusunu arzulamaktır. Kastrasyon korkusu Lacan için sadece imgesel bir boyutta bir ‘’penis kesme’’ tehditi değildir; ‘’Fallus’’ olmaktan yani her iki cins için de Öteki’nin arzusunun nesnesi olmaktan yoksun olmaktır. Kastrasyon da cinsel kimlik sorunsalı olarak karşımıza çıkar. Lacan’ın terminolojisinde Odipal duruma geçiş simgesel kültürel düzene geçişle aynı anlamı taşır. Artık kültür kodları devreye girmektir. Bu şekilde baktığımızda dil ve onun getirdiği söylem kültür yasası oluşturur ama kültür yasası bir ‘’Babanın Yasası’’dır. Aslında gerçek bir babaya da ihtiyaç yoktur simgesel bir baba işlevi, bir ‘’babanın adı’’ yeterlidir. Lacan’da önemli olan Oidipussuz kültürün mümkün olmadığıdır çünkü kültür kendi taşıyıcı faillerini Oidipus yoluyla aktarır, kültürel düzenin simgesel bir karmaşa olan Oidipus Karmaşası’dır. Bunun sonucunda birey toplumsal bir üye haline dönüşür (Tüzünoğlu,2004)

    Görüldüğü gibi Lacan’da Oidipus Karmaşası ile beraber ‘’Patriarşinin İlk Hegemonyası’’ da çocuğa nüfuz eder. Kültür kodlar taşır, Patriarşiye dayalı kültürlerde simgesel kodlar sembolik formlarda hep bir baba formuna sahiptir, bunu Bourdieu terminolojisi ile düşünürsek sembolik şiddet olarak da nitelendirebiliriz.

    Deleuze ve Guattari’ye göre ise Oidipus mitinin psikanalizdeki işlevi paradoksal bir şekilde kanun ve düzeni tesis etmektir, çünkü çocuk babaya, ataya karşı gelir onu ortadan kaldırmak ister, patriarşik hegemonyada düzen devir daim etmeli, karşı gelen bastırılmalıdır. Deleuze ve Guattari için Odipal Karmaşa anne-baba-ben üçgeninde bu üçgendeki farklılaşma çizgilerini ve onları betimleyen dışlayıcı alternatifleri izlemediği takdirde ben’in (çocuğun) , farklılaşmamışın karanlık gecesine düşeceğini söyler. Diğer yorumlardan farklı olarak Deleuze ve Guattari, oğlu ödipalleştiren kişi paranoyak baba olduğunu öne sürmektedirler. Suç, oğul tarafından deneyimlenen içsel bir his olmadan önce baba tarafından yansıtılmış bir fikirdir. Psikanalizin ilk hatası da, olaylar çocukla birlikte başlamış gibi yola koyulmasıdır (Deleuze ve Guattari,2017).

    Deleuze ve Guattari’nin dediği gibi kanun ve düzen tesisi patriarşinin hegemonyası için temel parametrelerden biridir. Böyle bir kültürde ‘’bilge adam’’ bir ‘’ak sakallı dede’’ gibi hep haklı çıkar. Tıpkı Kral Oidipus’ta kâhinin haklı çıktığı gibi. Patriarkal bir yönetimin kodları da mikroiktidarlar vasıtasıyla atanın hep haklı çıktığı mitini nöronlara kadar ilmek ilmek işler. Bu anlam yaratan dilde ontolojik bir yapı kazanır ve baskın kültürel söylem oluşur.

    Alman Filozof Sloterdijk anne ve oğul çiftleşmesinin erotik bir sapkınlıktan çok daha fazlasını içerdiğini söyler. Bu ontolojik bir kudrete sahip uygunsuz bir evliliği simgeler (Sophokles’in yapıtına atıf yapıyor), özneyi hayatın konumsal düzeninden çekip çıkardığı için delilik, pişmanlık ve yoldan çıkmışlığı beraberinde getirir. Sloterdijk Freud’un Oidipus mitini yanlış yorumladığını düşünür ona göre bu mit kâhinin her zaman haklı olduğunu ispat etmek için kurulmuş bir dolaptır. Yunan rasyonellik kültürünün arifesinde yazgının karanlık haşmetini tekrar eski haline getirmek için bir karşı aydınlanma hilesidir. Eğer bir Oidipus Kompleksi varsa bile bu, çaresiz çocuğun hain babası tarafından öldürülmekten duyduğu endişenin sonucudur (Sloterdijk,2018).

    Ötekinin sembolik formları bilinçdışının putlarıdır (Uğur Yiğit Karataş).

    Kaynaklar ve İleri Okuma

    ·         Burger, J.M. (2016) Kişilik. İnan Deniz Erguvan Sarıoğlu (Çev.) İstanbul: Kaknüs

    ·         Deleuze, G., Guattari, F. (2017) Anti-Ödipus Kapitalizm ve Şizofreni 1. Fahrettin Ege, Hakan Erdoğan, Mustafa Yiğitalp (Çev.) Ankara: Bilim ve Sosyalizm.

    ·         Donovan, J. (2013) Feminist Teori. Aksu Bora, Meltem Ağduk Gevrek, Fevziye Sayılan (Çev.) İstanbul: İletişim

    ·         Erikson, E.H. (2014) İnsanın 8 Evresi. Gonca Akkaya (Çev.) İstanbul: Okuyanus

    ·         Freud, S. (2016) Bir Çocukluk Nevrozu Hikayesi. Dilman Muradoğlu (Çev.) İstanbul: Say

    ·         Phillips, A. (2017) Yasak Olmayan Hazlar. Saliha Nilüfer (Çev.) İstanbul: Metis

    ·         Schultz, D.P., Schultz, S.E. (2007) Modern Psikoloji Tarihi. Yasemin Aslay (Çev.) İstanbul: Kaknüs

    ·         Sophokles (2018) Kral Oidipus. Bedrettin Tuncel (Çev.) İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

    ·         Sloterdijk, P. (2018) Yeniçağın Kötü Çocukları. Şeyda Öztürk (Çev.) İstanbul: Edebi Şeyler

    ·         Tüzünoğlu, M. (2004). Lacan’da anne ve oğul’un baba ve oğul’a dönüşmesi.

    ·         Zupancic, A. (2018) Cinsellik Nedir? Barış Engin Aksoy (Çev.) İstanbul: Metis

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.