Tutunmak Ya Da Tutunamamak

Tutunmak Ya Da Tutunamamak
  • 5
    0
    0
    3
  •           Doğum- anne karnını terk ediş- bu kaotik yere gözlerini açmak. En güvenli sığınağımızdan çıkıştır, bu çıkışa ilk tepkimiz ise bir çığlık-aynı zamanda ilk varoluş çığlığı- ve ardından ağlama. Heidegger bunu “fırlatılmak” olarak nitelendirir. Alman filozofun fikri. Desain, Dasein’ın fırlatılmış tasarı olduğudur (Dasein ist geworfener Entwurf). Bu fırlatılma aniden ve istemsiz gerçekleşir. Fırlatıldıktan sonra bir tutunma arayışı başlar bazen hayat boyu süren bir arayış…

    *

    Tutunmak ya da tutunamamak. İnsan neye tutunur? Nasıl tutunur ya da tutunamaz? Belki mesleğine belki alkole belki başarısına, peki ya bir insana? Bir insan her şeydir aynı zamanda hiçbir şey. “L'enfer, c'estlesautres” yani “cehennem ötekidir” demiyor muydu Sartre? Tutunamamak ise öteki cehennem. Bir de anayurdum yalnızlığı çamurlu ayakları ile kirletenler…

    *

                Tutunmak, tutunabilmek ya da tutunamamak bunlar yaşam anlam ve amacıyla da ilişkili ve tabi yalnızlıkla da. Bu arayış bir sarsıntıdır aynı zamanda “Yeryüzünün sarsılarak ayaklar altından çekildiği zamanki durumlar.” Tutunma istencinin sonu her zaman (sonu varsa bulabilenler için) bir anlama çıkmayabiliyor. Ve insan yalnızlığına sarılır yersizyurtsuz bir varoluşta. Nietzsche şöyle der bu yalnızlık mefhumuna dair “Ah, yalnızlık, anayurdum yalnızlık! Yaban ellerde çok uzun yıllar yaşadım bir vahşi gibi, şimdi gözyaşlarıyla sana dönüyorum. Anneler gibi, parmağınla korkut beni, gülümse bana annelerin gülümsemesi gibi ve de ki: “Bir zamanlar benden fırtına gibi uzaklaşan kimdi? Uzaklaşırken kimdi, yalnızlıkta çok uzun zaman yaşadım, susmayı unuttum, diyen? Artık bunu öğrendin mi? Ey Zerdüşt, her şeyi biliyorum, kalabalığın arasında daha terk edilmiş olduğunu, benden daha yalnız olduğunu. Terk edilmişlik başka, yalnızlık başka. Artık bunu öğrendin mi?”  Yalnızlıktan üşüyen ama bunu hissetmeyen Nietzsche kendini dikenli aforizmalarla sarar, bu onun artık kıyafetidir.

    *

    Tutunamamanın sonunda gelen yalnızlık bazen zihnin kalabalığını getirir beraberinde

    Yapayalnızdım

    Bir şehrin en ücra köşesinde kimselerin görmediği bir sokak lambası gibi

    Zihnimdeyse adım atacak yer yoktu

    Aynı şehrin en kalabalık meydanında bir tüccarın sesi sokak sanatçısının sesine karışıyordu

    *

    Sartre Bulantı’da şöyle diyor: “Var olmaya devam etmemiz için hiçbir, ama hiçbir sebep yok.” Çünkü zaten Sartre’a göre temelde hiçlik var ve insan çelişkili. Aslında bu çelişki hem bizim hem ötekinin çelişkisi.

    *

    Var olduğumu bilmek için uyanan Pessoa ise şöyle diyor: “Bütün hayata karşı bir mide bulantısı ile uyandım. Yaşamak zorunda olmanın dehşeti yataktan benimle birlikte kalktı. Her şey gözüme boş göründü bir an ve içimden buz gibi bir ses, hiçbir derdin çaresi yoktur, dedi. Tecrit altında bir tutunamama, öyle bir tecrit ki kendisi ile kıyafeti arasındaki boşluğu dahi algılıyor. Bir de bir böcek dönüştükten sonra tutunma çabası olan Kafka var, tutunmak dönüşmektir ya da dönüşememek.

    *

    Tutunamamak arafta kalmış bir kimlik, yersizyurtsuz bir varoluş ve kökensizlik. Her gün bir boşluk yuvarlanır tepeden aşağıya, ertesi gün boşluğu boşlukla doldurmak için. Gece kendisinden kaçıp gündüz kendisini arayandır tutunamayan. Zamanla da sorununuz varsa (benim gibi) zamandan kovulmuş bir yersizyurtsuz olmaktır. Ben zamanı terk ettim ama o peşimi bırakmıyor.

    *

    Bu tutunma meselesi de varoluşun dikenli patikalarında yürümekle beliriyor sanırım. Yol tek kişilik, karanlık ve bizim ayaklarımız çıplak. Dikenli kelimelere takıldı zihnim kimselerin olmadığı bir patikada. Derin kuytuların dili dikenli kelimeler hazırlar.

    *

    Her şey dil ile başladı. Tutunamayan insanın dili de fanus-otistik dünyasının ürünüdür. Tutunamamak demişken Oğuz Atay’ı es geçmek olmaz.

    Bazen yok olmak, hiç olmaktan iyidir Olric. 

       Yok mu olalım efendimiz..? 

      -Var mıyız ki Olric..?

    Alıntılarla ilgili

    Atay, O. (2020). Tutunamayanlar. İstanbul: İletişim Yayınları

    Nietzsche, F. (2019). Böyle Buyurdu Zerdüşt. (Çev. M. Batmankaya). İstanbul: Say Yayınları

    Pessoa, F. (2019). Huzursuzluğun Kitabı. (Çev. Saadet Özen). İstanbul: Can Yayınları

    Şestov, L. (2017). Dostoyevski ve Nietzsche Trajedinin Felsefesi. (Çev. K. Yükseler). İstanbul: Notos Kitap Yayınevi

    https://viraverita.org/yazilar/varlik-ve-zaman-bolum-iv-bu-dunyaya-firlatilmislik

    https://drmustafacevik.blogspot.com/2017/09/cennet-otekidir.html

    Görsel: Wanderer in the Storm, Julius von Leypold, 1835.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.