Karanlık Dönemin Sanata Etkisi

Karanlık Dönemin Sanata Etkisi
  • 5
    0
    0
    1
  • Hristiyanlığın ilk yıllarında kilise içerisinde tasvir bulundurmak yasaktı. İsa haç ya da kuzu gibi simgelerle tasvir ediliyordu. İkona anlayışı, Hristiyanlığın yasallaşmasıyla birlikte yaygınlaşmaya başlamıştır. 5. yüzyılın ortalarından itibaren de günlük yaşamın bir parçası haline gelerek süratle haç veya Mesih'in Latince isminin çok sayıdaki görünümünden birisi olan labarum gibi sembolik tasvirlerin yerini almıştır. 

    İlk dönemde yapılan ikonalar antik dönem sanatıyla benzerlikler göstermektedir. İlerleyen zaman ve ikonaların sıkça yapımının oluşturduğu sanatsal tecrübeyle beraber tasvir sanatında bazı kalıplar ve kurallar oluşmaya başlamıştır. Örneğin ikonalarda bir hiyerarşi görülmektedir. Genel olarak kubbede İsa, Meryem, melekler bulunurken kilisenin üst duvarlarında İsa’nın yaşamından sahneler, kilisenin alt duvarlarında ise azizler ile diğer dünyevi kişiler yer almaktadır.

    İkonalar ilahi güçlerle insan arasında bir bağ olarak görüldüğü için bu dönemde yapılan sanatta bu duruma bir vurgu yapılmaktadır. Örneğin ikonada tasvir edilen kişi büyük gözlü ve doğrudan dua eden kişiye bakacak şekilde resmedilmiştir. Gözler ifadesizdir. Bu sayede dua eden ve duayı dinleyen kişi arasında bir bağlantı oluşturulmaya çalışılmıştır. 

    Karanlık Dönemin başlamasıyla beraber sanatta değişiklikler görülmeye başlanmıştır. Bu dönem içerisinde sanata tamamen karşı çıkılmamıştır. İsa, Meryem, aziz ve azizelerin yerine daha çok doğa tasviri, bitkisel ve geometrik tasvirler yapılmıştır. Bunun yanı sıra imparatorların tasviri, savaş ve araba yarışı tasvirleri, av tasvirleri sıkça kullanılan konulardan olmuştur. Bu dönem hem ikona severlerin hem de ikonakırıcıların ortak görüşte olduğu bir şey bulunmaktadır. Bu şüphesiz haçtır. Her iki taraf da bu motife saygı gösteriyor ve kullanılmasında sakınca görmüyorlardı. 740 yılında inşa edilen Aya İrini ile Selanik ve İznik’teki Ayasofyaların apsisinde haç motifleri bulunmaktaydı.

    Karanlık dönem içerisinde Bizans Devleti’nin sınırları içerisinde bulunmayan yapılardaki tasvirler zarar görmeden günümüze ulaşabilmiştir. Çoğu ikona geri dönüşü olmayacak şekilde tahrip olsa da yerinden kaldırılıp saklanan ve karanlık dönem bittikten sonra tekrar yerine konulan örnekler de mevcuttur. Üzeri beyaz badanayla kapatılan yapılardaki örnekler karanlık dönem sonunda sıvaların kaldırılarak altındaki tasvirlerin yeniden ortaya çıkarıldığı bilinmektedir. 

    Erken dönemde uzun saçlı, sakalsız ve genç olarak tasvir edilen İsa, 10. ve14. yüzyıllarda görülen çalışmalarda ince yüzlü, ince sakallı olarak tasvir edilmeye başlanmış ve bu şekilde sanatçılar arasında ortak bir İsa tasviri oluşmuştur.

     İkonakırıcı dönem sonrası kilisenin naosunda imparator ve imparatoriçe gibi din dışı kişilerin tasvir edilmesi bırakılmış ve bu yeni dönemde kilisenin neresinde, nasıl bir şekilde, kimin tasvir edileceği kurallarla belirlenmiştir. (Yaman, 2017, s. 138)

    Ayasofya’nın apsisinde bulunan mozaik ikonaklazma döneminden sonra yapılmıştır. Burada Meryem (Theotokos) bir taht üzerinde otururken kucağında bebek İsa ile resmedilmiştir. Ayrıca yine bu kısımda yalnızca ilk ve son harfleri okunabilen bir yazı bulunur. Yazılı kaynaklarda metnin bütünü şu şekilde aktarılmıştır: “Kâfirlerin (ikonakırıcılar) yerinden söküp attığı bu imgeler, dindar imparatorlarımız tarafından yeniden yerine yerleştirilmiştir. “

    Kaynakça

    Yaman, T. Y. (2017). Bizans İmparatorluğu'nda İkonaklazm Dönemi. Mersin.

    Kapak fotoğrafı: http://blog.istanbul1881.com/


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.