Serbest Düşünce 1, Hayalet Olmak

Serbest Düşünce 1, Hayalet Olmak
  • 3
    0
    0
    0
  • Öldükten sonra bir gün sonu gelecek olan fani yaşamımızın dışında bir başka hayatın olup olmadığını sorguladık durduk. İnsanlık tarihi boyunca bu soru sorulmuş, medeniyetler, topluluklar, bireyler de bu soruya kendilerine has cevaplar vermiş. Çoğunlukla ölümden sona bir yaşamın olacağına dair kanaatler getirilmiş ve bu minvalde yaşamlarını idame etmişler. Günümüzde de bu soruya geçmişten günümüze kadar varlığını devam ettirebilmiş dinler ve çeşitli otoriteler farklı farklı cevaplar getirmektedir.  Ama getirilen bu cevapların hiçbiri kesin bir cevap niteliğini kazanamamaktadır. Çünkü bu sorunun cevabı deneme-gözlem yolu ile bulunabilecek, kanıtlanabilir, bilimselliği olan bir soru değil. İnanıyor isek inandığımız dinin veya otoritenin dogmatik cevabını kabul eder ve sorgulamadan yolumuza devam ederiz. Eğer ki inanmıyorsak sorununun da cevabını bulmak için uğraşıyorsak imkansız bir yolculuğa çıkarız.

    Bana kalırsa sorulması gereken esas soruda zaten bu değil. Asla açamayacağımız bir kutunun içinde neyin olup olmadığını merak etmek, içinde herhangi bir şeyin yokluğuna yada varlığına dair ispatlarda bulunmak anlamsız ve saçma bir uğraş olarak geliyor bana. Esas merak edilip sorulması gereken soru öldükten sonra bize ne olacağı değil bizden arta kalan dünyada, hayatta ne olacağı. İşte esas sorulması, merak edilmesi gereken soru bu olmalı. Bu soru diğer soru gibi değil cevabı kısmen verilebilir ve içerisinde daha önce sorgulamadığımız bizler yatıyor. Üstelik şahsen hiçbir zaman deneyimlemesek de sorunun cevabını dramatik bir şekilde biliyoruz. Neden mi? Çünkü gördük, bir başkası üzerinden deneyim ettik. Hem de defalarca.

     Biz öldükten sonra sevdiklerimize, bizim ile kesişen hayatlara ne olacağı sorusu en az birinci soru kadar bulunması güç ama dediğim gibi bir başkası üzerinden deneyim edebiliyoruz bu da bize kısmen de olsa bir cevaba götürüyor. Ettiğimiz bu deneyimleri söylemeye lüzum yok benim kadar en az sizde bu deneyimleri biliyorsunuz, belki de daha fazla deneyim etmiş de olabilirsiniz.

    Genellikle kişinin ölümünden sonra olması beklenen durum o kişinin gerisinde bıraktığı düşünülen, ona yakın olan yada olduğu sanılan insanların acı çekmesini beklemek, normal yaşantısından bir nebzede olsa uzaklaşması gerektiği yönünde oluyor. Hatta olması gereken durumun bu olduğuna, bunun en normali olduğunu o kadar kabullenmişiz ki tersi bir durum ayıplanır, tasvip edilmeyen vaziyet olur. Sadece ayıplamak bir yana dursun bu genel görüş geleneklere, örf ve adetlere bile sirayet etmiş durumda. Beklenen durumun bu olması bir yana genelde olan şey budur. Kim sevdiği birini kaybettiğinde üzülmez ki? Vaziyet böyle iken irdelemeye çalıştığım mevzu bizden arta kalan hayata kendimize çizdiğimiz hayat.

    Peki bir başkaları üzerinden deneyim ettiğimiz bu cevaplar bizi tatmin etmiyor ise ne olacak? Kendimiz için daha dramatik veyahut başka bir olasılık tasavvur ediyor olabiliriz. Bir başka insanın deneyimlerini o insanın özelinde kabul edip, aynı olay üzerinden aynı sonucu almayacağımıza kani olup, hayatın bizim için daha özel sonuçlar çıkaracağını düşünebiliyoruz. Bu kendimizi diğer insanlardan ayrı tuttuğumuzu kendi içerimizde anlamadan kabul ettiğimiz bir andır. Hayatımız boyunca kendimizi hep diğer insanlardan farklı gördük hep bizim için hayatın farklı şeyler yapmasak da aynı durumlarda başka bir yol sunacağını düşündük. Ve bunun ile beraber öldükten sonra bizim ile hayatı kesişen insanların tutumunda daha önce bir başkası üzerinden deneyim ettiğimiz halde farklı sonuçlar bekliyor olabiliriz. Ölümümüzden sonra kendimize dünyada yada daha minimal düzeyde sadece bize yakın olan insanların aklında, kalbinde bir hayat tasavvur edebiliriz.

    Öldükten sonra neden hala bir yerlerde var olmaya devam etmek istiyoruz ki? Neden gerçekliği kabul etmektense hayalet olarak insanların aklında, kalbinde ve her gün görebilecekleri bir duvarda  var olmak istiyoruz. Öldükten sonra elbette birileri siz istemeseniz de hayaletinizi yaratacaktır. Aynı bizim yarattığımız devasa ve ufak hayaletler gibi. Ben bu hayaletleri özellikle bize hiçbir yakınlığı olmayan, daha önce görmediğimiz ona rağmen yarattığımız her defasında da ona yeni ruhlar üflediğimiz devasa hayaletleri son derece tehlikeli buluyorum. Bu hayaletlere fazla değinmeyeceğim çünkü üzerinde durmaya çalıştığım esas mesele hayalet olmayı neden istediğimizdir. Bu soruyu defalarca da kendime sordum, kısmen de olsa beni tatmin etmeyen cevaplar buldum. Üstelik iş öyle bir raddeye geldi ki yaratmış ve yaratmaya devam ettiğimiz onlarca hayaletin arasına benimde katılmak istememin nefretini yaşıyorum.

     

    Sevgili okurlar yazım çok uzun olduğundan dolayı ve düşünlerimin bir türlü sonu gelmediği için yazımın devamını sizler ile daha sonra paylaşacağım, esenlikle..

     

    İzleme Önerisi: Martyrs (İşkence Odası), A Ghost Story

    Okuma Önerisi: Gündüz Vassaf - Cehenneme Övgü


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.