Peçroni aslında hepimiziz. Hepimiz kendi hayatlarımızın kahramanları ve antikahramanlarıyız. Zamanımızın Bir Kahramanı yalnızca Peçroin'i anlatmakla kalmayıp hepimize ayna tutuyor. Peçorin sadece bir yansıma. Onun içindeki dehşeti, ötekileştirilmişliği ve narsizmi çağımız insanında da bulmak mümkün. Korkunç olabilecek kadar gerçek ve kendisiyle barışık olmasıyla bizden bir adım öne çıkıyor. Bencil biri, kendisinden başka kimseye değer vermiyor. Sevdiği sandığı kadınları değil, onların yansımasında kendisini seviyor. Hakkında binlerce sayfa yazılsa bile kendisini yeterince anlamak mümkün değil. Zaten o da tam anlamıyla tanıyamıyor kendini. İki kişiliği olduğunu söylüyor: gerçekten yaşayan ve onu yargılaya taraf.
Aslında biz de böyle değil miyiz? Önümüze çıkan fırsatlarda,hayata atılmamızda bizi en çok engelleyen şey yine kendimiziz. Kendimizi yargılamaktan, küçük düşürmekten zevk alıyoruz böylelikle gerçekten yaşamak isteyen tarafımızı solduruyoruz. İçsel mahkemelerimizde benliklerimizi yargılayıp kendimizi değersizleştiriyoruz. Ama bunları itiraf etmiyoruz. Peçroin içindeki zıtlığı kabul edebilecek kadar cesaretli.
Peçorin sadece yazıldığı döneme hitap etmiyor. O evrensel bir karakter. Yaşamış ve yaşayabilecek insanların ortalaması. Lermontov, oluşturduğu karakteriyle ne kadar usta bir kalem olduğunu ortaya koyuyor. Pçeroin içimizden biri, zamanımızın bir kahramanı. Tıpkı karakteri gibi Lermontov da bilinçli olarak ölüme gitmiş. Genç yaşında bir düelloda hayatını kaybediyor. Belki de daha uzun bir ömüre sahip olsaydı klasikleşen pek çok eser yazacaktı. 27 yıllık ömrüne şiirlerini -özellikle İblis'i- ve Zamanımızın Bir Kahramanı' nı gibi büyük bir eseri sığdıran Lermontov, kesinlikle övgüyü hak ediyor...
Kim kendini tam anlamıyla tanıyabilir ki? Kişiliklerini nasıl itiraf edebilir?Ve en önemli soru, değerli miyiz?..