Kılavuz: Aklın Uykusu Canavarlar Yaratır

Kılavuz: Aklın Uykusu Canavarlar Yaratır
  • 5
    0
    0
    1
  •  

    Kitap hakkında spoiler içerir!

    Kılavuz, Bilge Karasu’nun yazdığı son uzun öykü/ kısa roman. Üstü kapalı ve derin anlatımıyla klasik Karasu tarzını anımsatıyor. Yüzeysel okuyup geçilebilecek bir roman kesinlikle değil. Herkesin okudukça farklı anlamlar çıkartabileceği derin bir roman. Ayrıca bir üstkurmaca. Kısaca metin içinde metin. Yani okur, Kılavuz’da Bilge Karasu’nun metninin içinde Uğur’un metnini okuyor. İlginç.

    Metinde geçen mekan isimleri tamamen kurmaca. Turunçlu, Teber, Bükönü. Hepsi Karasu’nun eser için uydurduğu isimler.

    Genel olarak anlatımda eksiklikler olduğunu düşünüyorsunuz, olaylar bütün açıklığıyla okuyucuya aktarılmıyor. Romanın başkahramanı Uğur, rüya görüyor ve gördüklerini yazıya geçirmeyi seviyor. Bu rüyalar çok ilginç bazen Uğur rüyada mı uyanık mı olduğunu kestiremiyor. Rüyaları kurguda sağlam yer kaplıyor. Ancak Uğur’un gerçekle rüyayı ayırt edemediğini dolayısıyla yaşanan olayları yeterince ve tüm açıklığıyla aktaramadığını düşünüyorum.

    Roman Uğur’un tatildeyken gazetede bir ilana denk gelmesiyle başlıyor. İlanda yaklaşık iki hafta süreyle yaşlı bir adama refakatçi arandığı yazıyor. İş başvurusuna gidiyor ve kabul ediliyor. Zaten roman buradan sonra kopuyor. 

    Yılmaz Bey, Uğur’un iş vereni. Üstü kapalı işler çeviren tuhaf bir adam. Mümtaz Bey, kendisine refakatçı aranan yaşlı bey. Kendisi de Uğur gibi yazar hatta kitapta Uğur’un yazılarını okuyor ve eleştiriyor. Devamlı gizemli cümleler kuruyor. İhsan, Yılmaz Bey’in özel şoförü. Zaman içinde Uğur ile yakınlaşıyorlar. Yaşananları çözmeye çalışıyor ve genel olarak yaşananları sorguluyor. Başta sığ bir karaktermiş gibi görünse de kurgu ilerledikçe İhsan’ın derin bir karakter olduğunu anlıyoruz. Fakat kendisini tanıyamıyoruz, muallakta olan bir karakter. Bir de Bülent var; romanın kilit noktası, Uğur’un rüyalarının sebebi. Yılmaz Bey’in ölen kardeşi. Kendisi hakkında bildiklerimiz sınırlı olsa da eserdeki olayları çok etkiliyor.

    Romanda, Uğur zihninde yaşadığı olaylara devam senaryoları yazıyor ki bu da gerçeklik ile hayalin daha fazla iç içe geçmesine sebep oluyor. Öyle ki, bir noktadan sonra neyin gerçek neyin hayal olduğunu anlayamıyoruz.

    Romanın adı olan Kılavuz sözcüğü metinde yalnızca bir defa geçiyor. Kitabın sonlarına yaklaşırken İhsan tarafından söyleniyor. “...Ama pek garip bir yerden geçiriliyor gibiyiz. Bir... Bir... Bir pijama lastiği gibi! Bir çengelli iğneyle takılmış bir lastik... Bir el var, hızlı, uz... Kılavuzu iter kumaşın içinde...” Kılavuz ismi hakkında düşününce romandaki karakterlerden hiçbirinin özellikle “kılavuz” olarak öne çıktığını düşünmüyorum,  hepsi birbirleri için kılavuz oluyorlar; bildiklerini birbirlerinin üzerine katarak romandaki giz perdelerini aralıyorlar.

    Romanın sonunda anlıyoruz ki İhsan’ın korkunç rüyalarının sebebi yıllardır içinde hissettiği suçlulukmuş. Amerika’ya taşınan eski arkadaşı Bülent’in orada kanser sebebiyle vefat etmesinden dolayı kendini suçluyor. Aynı zamanda Bülent de kanser olmasının sebebinin geçmişte Uğur’a yaptığı haksızlıklar olduğunu düşünmüş. Ve Uğur’u işe alan kişinin aslında Bülent’in abisi olduğunu öğreniyoruz. Yılmaz Bey’in kin dolu olduğunu hissediyoruz. Uğur’a esrarengiz bir kaset veriyor fakat içerisinde ne olduğunu öğrenemiyoruz. Romanın sonlarına doğru Mümtaz Bey sanki bir şeyler biliyormuşcasına İhsan ve Uğur’u apar topar Ankara’ya götürüyor. Acaba Yılmaz Bey’in Uğur için bir intikam planı mı vardı?

    Uğur ve İhsan’ın arkadaştan öte oldukları zaten metin içerisinde kendisini belli ediyor. Yılmaz Bey, Uğur ve İhsan’ın yakınlıklarını fark ettiği andan itibaren onlarla fiziksel temas kurmaktan kaçıyor, vedalaşmayı bile telefonla yapıyor. Yılmaz Bey sanki kardeşinin anısına haksızlık yapıldığını hissediyor. 

    Kitapta en çok üstünde durulan şeylerden biri de Goya’nın “El sueño de la razón produce monstruos” tablosu. Tablonun Türkçe ismi: Aklın Uykusu Canavarlar Yaratır. Gerçekten de hem tablo hem de tablonun ismi direkt olarak kitabı işaret ediyor.

    Romanın neredeyse hiç - Eminanım dışında- kadın karakter içermemesi insanda soru işareti uyandırıyor.

    Başka bir dikkat çeken nokta ise Bilge Karasu’nun yazarken hiç “ve” bağlacını kullanmamış olması. Ayrıca Mümtaz ve İhsan’ın isimleri, Tanpınar’ın Huzur’u ile paralellik gösteriyor.

    Kılavuz kesinlikle okunması ve üstüne düşünülmesi gerekilen bir kitap. Bilge Karasu kitabını ilmek ilmek işlemiş. Gerçekten özenle oluşturulmuş bir kurgu.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.