İnsanlığa Tanrısal Bakış : Arzunun Kanatları (Der Himmel Über Berlin)

İnsanlığa Tanrısal Bakış : Arzunun Kanatları (Der Himmel Über Berlin)
  • 1
    0
    0
    1
  • Der Himmel Über Berlin (Arzunun Kanatları) , 1987 , Wim Wenders

        Bütün egolarınızı bir kenara bırakın. Herkesin kendisini "dev aynasında" gördüğü bu dünyada empati kurma duygusunun ne yazık ki çok küçük bir kitlede bulunması, zaten insanlık kavramının yeterince sorgulanması gerektiğini gösteriyor. Düşüncem o ki yönetmen Wim Wenders'da bu durumu böyle yorumlamış ve karşısındakinin söylediklerine kulak verme olgusunu insan üstü bir durum olarak göstermeyi uygun görmüş. Film boyunca dinlediğimiz diyaloglar ve monologlar, bizlere ancak dünyayı izlemeye gelen melekler olan Damiel ve Cassiel aracılığıyla ulaşıyor.

        Filmi kısaca özetlemek gerekirse;  Damiel ve Cassiel, Berlin üzerinde dolanan iki melektir ve onları yalnızca çocuklar ve diğer melekler görebilir.  Benzer şekilde bu melekler de hiçbir şekilde insanlara ya da olaylara müdahale edemezler. Yalnızca gözlemci ve araştırmacıdırlar. Gün sonunda biraraya gelip günlük analizlerini birbirleriyle paylaşmaları, insanlığı gerçekten merak ettiklerinin kanıtı olarak gösterilebilir. Meleklerin hisleri olmadığı için herhangi bir duruma karşı tepkileri yoktur ancak Damiel'in bir gün bir kadına aşık olması zaman ilerledikçe karakterin gitgide insanlaşmasına neden olur. İnsanlığı ve dünyadaki bütün hisleri tatmak ister.

        Çekimlerde sık sık farklı açılarda Berlin manzarasını ve melek kanatlarını görüyoruz. Bu ani ve ritmik geçişler izleyiciyi hem meleklerin hem de insanların dünyasına kadar. İzleyiciyi hem tanrılaşır hem de insanlaşır.   
      
      Dinamikler açısından anlatımın sadece karşısındakini dinleme üzerine olması, aksiyon görmeyi alışkanlık edinmiş bedenler üzerinde iç karartıcı (sıkıcı) etkiler uyandırabilir. Film, sadece meleklerin insanları takip edip onları dinlemesi gibi görünebilir ama yer yer bu karakterlerin kattığı monologlar metnin altını gerçekten güzel doldurmuş.

     
        " Şimdi pes etmeli miyim? Eğer pes edersem, insanoğlu hikayecisini kaybeder ve insanoğlu bir kez hikayecisini kaybetti mi, çocukluğunu da kaybetmiş olur! "

        " Yukarıda gökyüzünde güneş, şimşekler, gök gürültüsü. Aşağıda yeryüzünde ise ateş yerleri, zıplamalar, daire biçiminde danslar, semboller ve yazı. Sonra birisi çemberi kırıp dümdüz koşmaya başladı. O öylece dümdüz koşarken ve bazen de eğriler çizerken çok hür görünüyordu ve biz yine ona gülebiliyorduk. Ama sonra birdenbire zikzaklar çizerek koştu. Taşlar uçmaya başladı. Onun kaçışıyla başka bir tarih başladı ;
      Savaşların tarihi. Hala devam ediyor. "  

       Kısaca toparlamak gerekirse; Bu film, edebiyatı görsellikle buluşturmayı seven kişilerin kesinlikle kaçırmaması gereken bir eser. "Çöküş" filmiyle hafızalara kazınan Bruno Ganz oyunculuğuyla farkını ortaya koymuş. 1989 Bafta ödüllerinde "En İyi Yabancı Film" adaylığı bulunan bu güzide filmi hiç vakit kaybetmeden izleyin ve izlettirin efendim. İyi seyirler.  


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.