Üç Renk Serisinin İlk Filmi.. Çarpıcı Bir Dram

Üç Renk Serisinin İlk Filmi.. Çarpıcı Bir Dram
  • 4
    0
    0
    1
  • Trois Couleurs : Bleu (Üç Renk : Mavi) , 1993 , Krzysztof Kieslowski

        Yaklaşık iki sene önce bende müthiş bir Fransızca öğrenme istedi doğdu. Birkaç ay dil kursuna gittikten sonra ve eskiden inanılmaz derece anlaşılmaz gelen sesleri yavaş yavaş ayırt etmeye başlayınca, bu dili orijinal ağızdan duymanın yollarını araştırdım. Nitekim kendimi iyi olarak gördüğüm şeylerin başında gelen "film izlemek" benim açımdan bunun en kolay yoluydu. Fransız filmlerine ilgim arttı ve bu filmle de bu vesileyle tanıştım.

        Üç Renk serisi aslında adından da anlaşılacağı üzere üç filmden oluşuyor. "Mavi", "Kırmızı" ve "Beyaz". Seri filmleri isimlerini Fransız bayrağından alıyor. Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik. Kieslowski bu kavramları kendi üslubuyla ele almış ve uluslarası çapta tanınmasını sağlayacak seriyi ortaya çıkarmış. Serinin ilk filmi olan "Mavi", baş karakterin bireysel özgürlüğünü kazanmaya çalışmasına odaklanıyor.

         Filmden kısaca bahsetmek gerekirse; Esas karakterimiz Julie, dünyaca ünlü bir bestecinin eşi ve 5 yaşında bir kız annesidir. Ailesini kendisinin de içinde bulunduğu bir trafik kazasında kaybeden Julie ağır bir travma yaşar ve kendini her şeyden soyutlayarak daha önce de bahsettiğim gibi bireysel özgürlüğünü kazanmaya çalışıyor.

          Yönetmen filmdeki dramı son derece iyi işlemiş ki izleyicinin koltuğunda rahat ve huzurlu bir şekilde filmi izlemesi neredeyse imkansız. Hikayede Julie'nin acı geçmişini unutabilmek için geçmişini anımsatan her şeyden uzaklaşmaya çalışmasına rağmen kendini yeterince "özgür" hissedemediğine şahit oluyoruz. "Ait olma" duygusunu kendi yöntemleriyle hayatından çıkarmaya çalışıyor.  Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde insanın fizyolojik ihtiyaçlarından sonra gidermesi gereken ilk ihtiyaç olarak "Sevgi ve Var Olmak" yer alır. Yönetmen bu teorinin farkında ki bu şekilde özgürleşmenin pek mümkün olmadığına vurgu yapıyor.

        Mavi rengi, karakterin yaşadığı psikolojik çöküntünün bizlere aktarılmasında son derece etkili bir simge olarak kullanılmış. Sık sık kullanılan mavi filtre ve mavi objeler, hikayede karakterin kendini dışarıdan yorumlayabilmesine olanak tanıyor.

        Karakterin sürekli yapmaya çalıştığı ancak başarılı olamadığı kaçış finale doğru etkisini yitiriyor. Normalde hayattan ümidini kesen karakter bu kaçışın anlamsız olduğunun farkına varıyor. Çünkü her ne olursa olsun insan ilerlemeye eğilimlidir ve yaşam daima tutunulacak bir şeyler bulmayı gerektirir. 

    ‘’ Kocam ve kızım öldüler, artık bir evim de yok. Eskiden mutluydum. Ben onları seviyordum onlar da beni. Artık yapmam gereken tek bir şey olduğunu anladım: HİÇBİR ŞEY. Ne mal, ne mülk, ne hatıralar, ne kardeşlik, ne aşk ne de bir bağ istiyorum. Bunların hepsi bir tuzak…’’

     "  - Neden ağlıyorsun Maria?
       + Çünkü sen ağlamıyorsun… "

        
       Film hakkında genel düşüncem şu ki, benim gibi melankolik anlatımlardan pek haz almayan bir izleyiciyi bile kendine çeken bir yapıt. Tabi Fransızca'nın da getirdiği o sempatik akıcılık insanı iyice kendisine bağlıyor. İzleyin, izlettirin efendim.

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.