Dünya Vatandaşı Halil Cibran

Dünya Vatandaşı Halil Cibran
  • 3
    0
    1
    0
  • 1883'te Lübnan'da doğuyor Halil Cibran, küçük yaşlarda iken ailesiyle Amerika'ya göç ediyor. Tekrar doğduğu şehir olan Beyrut'a dönse de orada da kalıcı olmuyor. Paris, New York derken, bir dünya vatandaşı oluyor. Bütün dünya onun evi, bütün insanlar onun kardeşi. Kocaman, sevgi dolu kalbiyle herkesi kucaklıyor.

    Yazdığı kitaplar sebebiyle, bu kitapların gençleri zehirleyebileceği gerekçe gösterilerek kilise tarafından aforoz ediliyor. Bu karar ne kadar haksızca verilmiş olsa da şaşırmamak gerek; Cibran'ın kullandığı kucaklayıcı ve ilahî dil, kimi ayırıştırcı insanları korkutmuş olmalı.

    Eserlerinde bolca sevgi temasını işliyor, her türden sevgiyi kendisine konu kabul ediyor: tabiat sevgisi, sanat sevgisi, doğa sevgisi... En çok da Tanrı ile buluşma noktası olan evrensel sevgiyi işliyor kitaplarında.

    1923 yılında yayımlanan Ermiş kitabı ile geniş kitlelerce tanınıyor. El Mustafa adlı bir kahinin 12 sene boyunca yaşadığı Orphalese şehrinden ayrılmadan önce yaptığı konuşmaları içeriyor. Kitaptaki bazı metinler Matta İncili'nin 5. bölümünde yer alan İsa'nın Dağdaki Vaazı'yla içerik ve uslüp açısından paralellik gösteriyor. Ayrıca Cibran'ın İnsanoğlu İsa isimli başka bir kitabı da bulunuyor. Dolayısıyla  Hristiyan inancı ve felsefesinden etkilenmiş olduğunu söylemek yanlış olmaz.

    Halil Cibran ayrıca başarılı bir ressam. Resim eğitimini 1901-1903 yılları arasında Paris'te alıyor. Halil Cibran'ın evrensel sanatla tanışması fotoğrafçı ve yayıncı Fred Holland Day sayesinde oluyor. Yaptığı resimler Holland Day sayesinde kitap kapağı olarak yayımlanıyor. Ayrıca Fred Holland Day, Amerika'da fotoğrafçılığın güzel sanatlar olarak görülmesi gerektiğini savunan ilk kişidir.

    Hayatını etkileyen başka bir isim de şair Josephine Preston. Genç şairin, Cibran'a ''genç ermişim benim' şeklinde'' hitap etmesi Cibran'ın Ermiş'i yazmasındaki esin kaynağı oluyor.

    Eserlerini Arapça ve İngilizce olarak kaleme alan Cibran'ın yazıları yirmiden fazla dile çeviriliyor. Özellikle Amerika'da 60 kuşağının elinden düşürmediği yazarlardan oluyor. Hatta Elvis Presley, Halil Cibran'ın eserlerine hayranlığı ile biliniyor. Çoğu zaman onun kitaplarını ücretsiz dağıtırmış.

    ''Çünkü insanlar hep aynı malzemeden yapılmışlardır ve dış görünüşün dışında değişen pek bir şey yoktur. Görünüş de sonucu fazla etkilemez. Doğulu toplumların sefaleti, dünyanın da sefaletidir gerçekte. Batı uygarlığı dediğiniz şeyse, trajik aldanışın değişik yüzlerinden, aynı hayallerin değişik maskelerinden biri sadece.''

    ''Dünyadaki her bir güzellik ve yücelik tek bir düşünceden ya da bir adamın hissettiği duygudan ortaya çıkmıştır. Eski nesillerin yaptığı bugün gördüğümüz her şey, ortaya çıkmadan önce bir adamın zihninde duran bir düşünce ya da bir kadının kalbinde duran dürtüydü. Oldukça fazla kan dökülmesine sebep olan ve insanların zihnini özgürlüğe açan devrimler, binlerce insan arasında, tek bir insanın fikrinden doğdu. Krallıkları yıkan tahrip edici savaşlar, tek bir bireyin kafasında varolan bir düşünceden ibaretti. İnsanlığın rotasını değiştiren kutsal öğretiler, dehası yüzünden çevresinden ayrı düşen bir adamın fikirlerinden oluştu. Tek bir fikir sayesinde piramitler inşa edildi, İslamiyet ortaya çıktı ve İskenderiye'deki kütüphane yanarak kül oldu.''

    ''İnsanlık, Yüce Varlığın yeryüzündeki ruhudur; o Yüce Varlık ki sevgiyi ve iyi niyeti öğütlüyor. Fakat insanlar bu tarz öğretilerle alay ederler. Nasıralı İsa bu öğütlere uydu ve yazgısı çarmıha gerilmek oldu. Sokrates bu sesi duyud, peşinden gitti onun ve o da bedenen kurban edildi. İsa ile Sokrates'in müritleri, Tanrı'nın da müritleridir. İnsanlar onları öldürmedikleri sürece alay ederler onlarla, 'Alay,  öldürmekten çok daha acıdır.' diyerek.''       

    Alıntılar:gGözyaşı ve Kahkaha, Kırık Kanatlar, Gece ile Sabah Arasında (Halil Cibran)

     

     


    Yorumlar (1)
    • "Doğuda dini önderler kendi ihtişamlarıyla yetinmez, tüm aile fertlerini güçlendirmeye çalışırlar; onlar da halk yığınlarını soyup soğana çevirerek kan kustururlar. Bir hükümdarın şanı, ölümünden sonra, miras olarak büyük oğluna geçer her zaman; ancak dini bir önderin şanı, onun yaşayan erkek kardeşlerini ve yeğenlerini de ünlendirir! Böylece Hristiyan piskopos, Müslüman imam, Brahman rahip, fırsat düştüğünde, avlarını çok sayıdaki kollarıyla yakalayıp, çok sayıdaki ağızlarıyla onların kanını emen birer deniz canavarına dönüşürler."

      Yorum Bırakın

      Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.