Osmanlı Dönemi Tablo Koleksiyonculuğu

Osmanlı Dönemi Tablo Koleksiyonculuğu
  • 5
    0
    0
    1
  • İstanbul’un fethi ile Fatih Sultan Mehmet gerek sanat gerek de politika anlamında yüzünü Batı’ya çevirmiştir. Özellikle sanat anlamında pek çok yeniliğe adım atan Fatih, ileride Osmanlı Devleti’nde sanat hamisi sıfatı ile anılacak kişiler için de önemli bir yol açmış ve bu konuda öncü olmuştur. Fatih’in özellikle “padişah portreciliği” adına yaptığı girişimler Avrupalı sanatçıların Osmanlı topraklarına gelmesi ve Batı sanatının Osmanlı sanatı ile tanışması gibi azımsanmayacak derecede önemli gelişmelere sebep olmuştur. III. Ahmet dönemi ile beraber de Osmanlı sarayına pek çok sanatçı gelmiş ve saray bünyesinde çalışmalara imza atmaya başlamışlardır. 

    Osmanlı İmparatorluğu’nun son iki yüz yılı boyunca İstanbul’la temas kuran iki yüze yakın oryantalist ressamdan söz etmek mümkündür.[1] Batılılaşma dönemi ile sanatsal ve kültürel anlamda görülen girişimler Batı’ya yakın duran, sanatı önemseyen padişahlar sayesinde ciddi anlamda bir yol kat etmiş bu Osmanlı Devleti’nde yaşayan entelektüellere de yansımıştır. 

    Avrupalı elçiler, Batı’dan Osmanlı topraklarına gelen sanatçıları himayesi altına alıp, onları yönlendirmişlerdir. Bu bağlamda 18. yüzyılda İstanbul’a gelerek eserler üreten sanatçılara “Boğaziçi Ressamları” denmiştir.[2] Batılı sanatçıların “Doğu’ya” olan merakı, Osmanlı sarayı içindeki “harem” yaşantısının gözlerden uzak oluşu onları cezbeden konulardan olmalıdır. Bu sebeple olsa ki 18. ve 19. yüzyıllarda harem ya da harem kadınlarının hamamdaki rutinleri resmedilen örneklerdendir. Tabi bunları direkt olarak görme fırsatları olmadığı için, dışarıdaki hayatı gözlemleyerek ve buna istinaden hayal güçlerini kullanarak çeşitli tasvirlerde bulunmuşlardır. 

    1856 yılında Dolmabahçe Sarayı’na geçilmesi burada düzenlenecek olan dekorasyona da etkisini göstermiştir. Sarayın koridorları tablolarla bezenmiştir. Oysaki Topkapı Sarayı’nda böyle bir durumla karşılaşmıyoruz. 

    İmparatorluk, II. Mahmud devrinde yaşanan radikal değişimlerle modernleşme sürecini tecrübe ederken saray da bu değişimi yansıtacak tablolar sipariş etmektedir.[3] II. Mahmud’un kendi portresini sipariş etmesi ile “tasvir yasağı” düşüncesini savunan insanlar tepki gösterse de bu aslında Fatih’ten gelen bir sanat mirasıdır. 

    19. yüzyıldaki değişen, Avrupa ülkelerine uyum sağlamak isteyen, onların gerisinde kalındığının farkında olarak çeşitli düzenlemelere gidilen politikada, sanat çok büyük bir etken olmuştur. Sanat ortak bir dil olarak kullanılmış bu sayede Avrupa ile etkileşim sürdürülmeye çalışılmıştır. Dolmabahçe Sarayı da buna örnek olabilecek güzel bir durumdur. Buraya gelen çeşitli yabancı bürokratlar, saray içerisindeki çağdaşlaşmayı görerek etkilenmişlerdir. 

    Şehzadeliği sırasında Pierre Guès ve Joseph Schranz’dan (1803-1872) resim dersleri alan Sultan Abdülaziz’in döneminde, tablo biriktirme anlayışı, yerini bilinçli bir biçimde sanat eseri toplama davranışına bırakmış ve saraydaki birikim de bir koleksiyona dönüşmeye başlamıştır.[4]

    Abdülaziz’in aynı zamanda Dolmabahçe Sarayı’na bir Resim Odası ayırdığı bilinmektedir. Stanisław Chlebowski, Pierre Désiré Guillemet gibi isimler İstanbul’a davet edilerek saray ressamı olmaya hak kazanan kimselerdir. 

    Sultan Abdülaziz’in çıktığı Avrupa turu onun vizyonuna genişletmesine büyük katkı sağlamıştır. Çeşitli ülkeleri gezerek onların saraylarını, müzelerini, sergilerini, koleksiyonlarını yerinde inceleme fırsatı bulmuştur. Abdülaziz’in çıktığı bu Avrupa turunda Jean-Léon Gérôme ile tanışmış olabileceği düşünülmektedir. 

    Bütün bunlar olurken Türk ressamlar da gelişen sanata katkıda bulunmayı ihmal etmemişlerdir. Özellikle Osman Hamdi Bey, Şeker Ahmed Paşa gibi isimler bu konuda dikkati çeken isimlerdendir. Abdülaziz adına, çeşitli eserleri inceleyerek Abdülaziz adına bunları saraya getirtmiş ya da sergiler düzenlemiştir. Hatta bu verimli çalışmasının ödülü olarak da Sultanın yaveri olmuştur. Ayrıca Jean-Léon Gérôme’ nin Şeker Ahmed Paşa’nın hocası olması ve İstanbul’a gelmesi önemli bir detay olarak karşımıza çıkar. 

    Şeker Ahmed Paşa’nın resim sanatında önemli bir vizyona sahip olması, seçtiği eserlerin nadideliği, Avrupa ile bağlantılarının olarak yabancı ressamlarla iletişim halinde oluşu Osmanlı dönemi tablo koleksiyonculuğunu olumlu açıdan etkilemiştir. 

    Abdülaziz’in vefatı, ardından kısa süreliğine tahta geçen V. Murad ve bu süreçte daha sonra tahta geçen Abdülhamid karışık bir siyasi dönemin içinde hükümdar olsa da sanatı ihmal etmemeye çalışmıştır ve tablo koleksiyonculuğu gelişmeye devam etmiştir. Yıldız Sarayı’na bir müze binası inşa ettiren Sultan buranın bir salonunu resimler için ayırtmıştır. 

    Ressamların Yıldız Sarayı’ndaki varlığına gelince, saraya bağlı olarak çalışan pek çok ressamın yanında, Türk resim tarihine “asker ressamlar” olarak geçen Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyûn, Mühendishane-i Berrî-i Hümâyûn ve Mekteb-i Harbiye mezunlarından bazılarının, Mâbeyn-i Hümâyûn’da “yaver ressamlar” olarak görev yaptıklarını görürüz. Nitekim Abdülaziz devrinde düzenli hale geldiği düşünülen bu geleneği II. Abdülhamid de sürdürmüştür. Hüseyin Zekâi Paşa (1860-1919), Servili Ahmed Emin (1845-1891) ve Mustafa Vasfi Paşa (1857-1905) Yıldız Sarayı’nda bu sıfatla görev yapan isimlerdir.[5]

    Sonuç olarak Fatih’ten beri süregelen sanat hamiliği Osmanlı’nın son dönemlerinde zirveye çıkmıştır. Resme ve ressama verilen önem, saray içinde bunların faaliyet göstermesine katkı sağlamıştır. Avrupa ile devamlı olarak iletişim halinde olunması yüzyıllardır süregelen minyatür sanatının yerine Batılı resimin geçmesine sebep olmuştur. Bu bağlamda padişahlar aracılığı ile sarayın görevli sanat danışmanları eserleri seçerek koleksiyonlar hazırlamışlar ve sergiler açmışlardır. 

    Resim 1

     

    Jean Leon Gerome, Bursa’da Büyük Havuz, 1885 (https://www.wikiart.org/en adresinden alındı.) 

    Resim 2

    Şeker Ahmed Paşa, Çiçekler, 1903 (https://www.hayatagaci.biz.tr adresinden alındı.) 

     

    Kaynakça

    [1] Semra Germaner, “Batı’ya Yolculuk Türk Resminin 70 Yıllık Serüveni”, Batı’ya Yolculuk Türk Resminin 70 Yıllık Serüveni (1860-1930), Sakıp Sabancı Müzesi, İstanbul 2009, s. 9.
    [2] Günsel Renda, “Avrupa ve Osmanlı: Sanatta Etkileşim”, Osmanlı Uygarlığı, c. 2, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara 2004, s. 1110
    [3] Semra Germaner - Zeynep İnankur, Oryantalistlerin İstanbulu, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2002, s. 84.
    [4] Gülsen Sevinç Kaya, Milli Saraylar Tablo Koleksiyonu, TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı, İstanbul 2010, s. 27
    [5] Kaya, “Padişahın Ressam Kulları”, İhtişam ve Tevazu, Padişahın Ressam Kulları, TBMM Millî Saraylar, İstanbul 2012, s. 42

    Kapak fotoğrafı: Şeker Ahmet Paşa, Ormanda Oduncu, http://www.milliyetsanat.com/ adresinden alındı. 


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.