712 yılında Henan eyaletinde doğan şair Du Fu, ülkesinde önemli bir etkiye sahip kendisi gibi şair Du Shenyan’ın torunudur. Du Fu, 7 yaşındayken şiir yazabilen, hem zeki hem de çalışkan bir çocuktur. Babası da önemli bir bilim adamı olan şair, gençliğinde oldukça nitelikli bir eğitim almıştır. Aldığı eğitim onu memur olmak için hazırlamış ama o sınavlarında başarılı olamamıştır. Babasının da vefatından sonra ülkesini gezmek için yollara düşen Du Fu’nun Çin’in her köşesini gördüğü söylenir. Annesini erken yaşlarda kaybeden şair için Çin halkını yakından tanımak, bir nevi annesinin yokluğunu hissetmemesini sağlayan bir uğraşı haline gelmişti. Seyahatlerinde yaşadığı olaylar ve gördükleri erken dönem şiirlerinde etkisini gösterir.
Du Fu ustası Li Bai ile ilk kez 744 yılında karşılaştı. Araştırmacılar bu tanışmanın Du Fu’nun sanat hayatında kritik bir nokta olduğunu söylemektedir. Du Fu, ustasını yakından gözlemleyip iyi bir şairin nasıl yaşaması gerektiğini ondan öğrendi. Ayrıca devlet yönetimde görev almanın Li Bai’nin şiirine olan etkisini de fark etti. Aralarında çok yaş farkı olmamasına rağmen tanışma dönemlerinde Li Bai ünlü ve etkisi olan bir isimdi. Du Fu eserlerinde Li Bai’den defalarca bahsederken ondan beklediği ilgiyi yeterince bulamamıştır. Li Bai’nin Du Fu’dan bahsettiği sayılıdır. Aralarındaki hiyearşi ilişkisi ne yazık ki aşılmaz bir duvar haline gelir.
Du Fu, şiiirlerinin olgunluk döneminde Çin ülkesinde yaşanan olayları ayrıntılarla ele alır. Bu özelliği onun ‘Tarihçi Şair’ olarak bilinmesine neden olmuştur. Askeri taktikler, yönetim başarıları ve başarısızlıkları, halkın yaşam biçimi onun şiirlerinin konusu haline gelmiştir. İmparator övgüsü yaptığı şiirler yazmayı da ihmal etmemiştir. Şiir tekniği açısından incelendiğinde eleştirmenlerce çağdaşlarından epeyce önde görülmektedir. Ne yazık ki yaşadığı dönemde kıymeti pek bilinememiştir. Pek çok ünlü isim onu göz ardı etmeyi tercih etmiştir.
Ülkesinde büyük bir itibar olarak görülen memur olma hayalini dönemin imparatorunun atama konusunda ayrıcalık göstermesi ile elde etmiştir. Ne yazık ki bu dönem çok uzun sürmez. Görev yaptığı bölgede baş gösteren isyan ülke çapında bir iç savaşa dönüşür. Yaşanan bu olaylar Çin tarihinde büyük etki yaratmıştır. Du Fu’nun da memuriyet dönemi bu olayla son bulmuştur.
Ellili yaşlara yaklaştığı bu dönemde o da tekrar yollara düşmüştür. Şehir hayatından uzaklaşıp ülkesini tekrar dolaşmaya başlar. Bu onun hayatının bu döneminde yaşamı yeniden keşfetmesi gibidir. Aradığı mutluluğu tekrar bulmuştur. Ama maalesef ki maddi imkânsızlıklar onun bu gezilerini sekteye uğratır. Siyasi nüfuzu olan dostlarından aldığı maddi yardımlarla ayakta durabilmektedir. Yeniden kısa dönemli de olsa bazı memuriyet görevlerinde bulunur.
Yaşamı boyunca pek fazla yerleşik düzeni olmayan Du Fu, toplumda süreklilik gösteren açlık ve savaşlardan dolayı yönetime tepki duyarak sürekli gezip durmuştur. Yaşanan bu zor hayatın onu iyi bir şair yaptığı da söylenmektedir.
Du Fu’nun Çin üzerindeki etkisi ölümünden yüz yıl kadar sonra hızla artmaya başlamıştır. Kendisini yücelten, örnek alan yeni nesil şairler ortaya çıkmıştır ve bir anda onun sözlerinde Konfiçyusvari erdemler aranmaya başlanmıştır. Tarihin ilerleyen dönemlerinde Çin halkının her sosyal sınıfından kabul ve takdir gören nadir şairlerinden biri olmuştur. Muhafazakârlar onun geleneklere bağlılığını, reformcular ise onun yoksul sınıfların yaşamına dair betimlerinden etkilenip, şiir tekniğine yaptığı katkıları takdir ederler. Ünü zamanla Çin sınırlarını da aşıp dünyaya yayılmış, Avrupalılar tarafından Çin’in Shakespeare’i olarak anılmaya ve okunmaya başlanmıştır.
YALNIZ
Bir şahin dolanıyor göklerde
Suyun yüzünde iki ak martı
Savrularak yükselir
Ne kolay süzülüp avlamak
Akıntıya kapılan kuşları
Çiğlerin parladığı otlarda
Avını bekliyor örümcek ağı
Doğada olup biten de
Benziyor insanların işine
Yalnız başıma durmuşum
Binlerce acının içinde
Yorum Bırakın