John Berger ve beş arkadaşı tarafından hazırlanan, aslında televizyon dizisi olan ‘’Görme Biçimleri’’ adlı eser.
‘’ Görme konuşmadan önce gelmiştir. Çocuk konuşmaya başlamadan önce bakıp tanımayı öğrenir. Ne var ki başka bir anlamda da görme sözcüklerden önce gelmiştir. Bizi çevreleyen dünyada kendi yerimizi görerek bulunuruz. Bu dünyayı sözcüklerle anlatırız ama sözcükler dünyayla çevrelenmiş olmamızı hiçbir zaman değiştiremez. Her akşam güneşin batışını görürüz. Dünyanın güneşe arkasını dönmekte olduğunu biliriz. Ne var ki bu bilgi, bu açıklama gördüklerimize uymaz hiçbir zaman. Gerçeküstücü ressam Magritte "Düşlerin Anahtarı" adlı resminde sözcüklerle nesneler arasında her zaman var olan bu uçurumu yorumlamıştır.’’ Şeklindeki ön kapak yazısıyla kitabın içeriğini açıklıyor John Berger.
Rene Magritte- Düşlerin Anahtarı
Kitap toplamda yedi denemeden oluşuyor. Denemelerden üçü yalnızca görseller ile oluşturulmuş. Bu denemeler, ne kadar anlatmak istediklerini yazıya dökmüş olmasa da, vermek istediği mesajı net bir şekilde okuyucuya geçiriyor.
Kitap, sanat olgusunu birincil etkileyen görme duyusunun ve biçiminin algılarımızı nasıl etkilediği konusu üzerinde duruyor. Tek bir cümleyle kitabı şöyle özetleyebiliriz: ‘’Bakmak ile görmek aynı şey değildir.’’
Berger, kitabında sanat eserlerinin aslında görünen objelerden, insanlardan ve resimin içerisinde yer alan figürlerden/nesnelerden çok daha fazlası olduğunu gösteriyor bizlere. Rene Magritte’nin Düşlerin Anahtarı adlı eserinden örnek verebileceğimiz gibi, görünen objeleri ve arkalarında yatan görünmeyen anlamlarını sorgulatıyor. Berger, kitap boyunca, Magritte’ye bir at resminin altına ‘’kapı’’ yazdıran nedeni ve bununla ne ifade edilmeye çalışıldığını sorguluyor.
Eser yalnızca karşıdakinin görüşü kadardır. Karşıdaki insanın algılayışının resmin anlamını veya iletmek istediği mesajı tamamen değiştirdiğini bu yüzden de sanat eserlerinin çok yönlü olduğunu söyleyebiliriz.
Kitabın en iyi yönlerinden biri ise okuyan kişiye yeni bir bakış açısı kazandırması. Tabi ki etkileyiciliği kişiden kişiye değişir olsa da kitaptaki mesajları yazıya dökülmüş haliyle okumak hoş. Kadın ve toplumdaki rolü ile ilgili kabul edilmesi kolay olmayan fakat çok çarpıcı tespitler barındırıyor.
Kitaptaki (yazılı olan) 2. Denemede Rönesans’ta nü resimler ve kadın imgesi üzerinde duruluyor. Kişisel olarak favorim olan bu deneme, Ortaçağ toplumundaki erkek etkenliğini ve kadın edilgenliğini yüzümüze vuruyor. Erkeğin üstünlük duygusunu ve sahiplik ihtiyacını güzel bir şekilde ele alan deneme, kadın ve erkek varoluşu konusunda da yorumda bulunuyor.
‘’…Bunu şöyle yalınlaştırabiliriz. Erkekler davrandıkları gibi, kadınlar ise göründükleri gibidirler. Erkekler kadınları seyrederler. Kadınlar ise seyredilişlerini seyrederler. Bu durum, yalnız kadınlar ile erkekler arasındaki ilişki için değil, kafınların kendileri ile olan ilişkilerini de belirler.Kadının içindeki gözlemci erkek, gözlenense kadındır.Böylece kadın kendini bir nesneye, özellikle görsel bir nesneye, seyirlik bir şeye dönüştürmüş olur.’’
Görme Biçimleri, gözümüzün önünde olan ama fark etmediğimiz, göremediğimiz detaylara ve imgelere olan bakış açımızı değiştirmek ya da bir bakış açısı oluşturmak için güzel bir kitap. Hayatımız boyunca defalarca karşılaştığımız sana t eserlerinin aslında görünenden çok daha fazlası olduğunu ortaya koyuyor. Kitap içeriğinde bulunan sanat eserleri ile zaten doyurucu olan metinler daha da zenginleştirilmiş. Kesinlikle okunulması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. İyi okumalar.
Yorum Bırakın