Pinokyo masalını hemen hemen herkes bilir. Yaşlı bir marangoz olan Gepetto Usta yalnızlığından sıkılır ve kendisine arkadaşlık etmesi için tahtadan bir kukla yapar. Kuklaya Pinokyo adını verir. Gepetto o kadar iyi bir insandır ki bir gece Mavi Peri, Gepetto Usta’nın yalnızlığına üzüldüğü için Pinokyo’ya hayat verir. Pinokyo tahta bedenli bir çocuktur artık ve Peri ona, ne olursa olsun babasının sözünden çıkmamasını söyler. Pinokyo bir çocuktur evet ama bedeni hala tahtadır. Gel zaman git zaman o da diğerleri gibi gerçekten insan olmak, tahta bedeninden kurtulmak ister. Fakat bu gerçekten iyi bir çocuk olmasına bağlıdır, Peri’nin şartı budur...
Pinokyo'yu yaratan Gepetto ama onu gerçek bir çocuğa dönüştüren Mavi Peri'ydi. Masalda açıkça anlatılmasa da Peri anne rolünü simgeler ve Pinokyo için önemli olan tüm masal boyunca gerçek bir çocuk olmaktan çok, Peri tarafından gerçek bir çocuğa çevrilmektir. Gerçek bir çocuk olması aslında onun tüm hatalarından ders alıp Peri'nin gözünde mükemmel olmasıdır. Alt metinde Pinokyo'nun vaadedilmiş dünyevi cenneti insan olmak değil, Peri'nin gözünde gerçek bir çocuk olmayı hakedecek kadar mükemmel olmak, onun onayını almaktır.
Eril dünya düzeninde çoğu masalın asıl kahramanının erkek, sonundaki ödülün de bir kadın olması gibi bu da şaşırtıcı değildir aslında.
Peki ama Peri? Peri'nin vaadedilmiş cenneti nedir, Pinokyo'yu gerçek bir çocuk yapmak mı?
Peki ya Peri bizsek? Kim ister kendi masalının yalnızca başka bir masalın mutlu sonunu getirmek için yazılmış olmasını?
Hamurumuz Pinokyo'nunki gibi tahta olmasa da, biz de Pinokyo gibi kendi masalımız boyunca bize vaad edildiğini düşündüğümüz cennetin peşinde koşuyor ama bize vaad edildiğini düşündüğümüz dünyevi cennetin çoğu zaman bizim arzularımız saf dışı bırakılarak diğer kahramanlar tarafından uygun görülen şekilde yazılmış olduğunu göremiyoruz. Tıpkı masaldaki Peri gibi. Peri de masalda sadece tek bir rolü oynar. Pinokyo'yu başı belaya girdiğinde koruyan, kendisini onu iyi bir çocuk yapmaya adamış bir anne. ( Buradaki anne kelimesi doğuran anlamına gelmese de biz bu rol dağılımını çoğu kez, coğrafya farketmeksizin gerçek hayattaki toplumlarda, çocuk sahibi olan kadınlar için de görürüz. ). Çünkü masalda Pinokyo için gerekli olan bir roldür bu. Oysa, Peri'ninkinin aksine ana masal kahramanlarının dünyevi cennetleri kendilerine göre yazılır. Çünkü ancak bu şekilde peşinden koşulmaya, yaşanmaya değer o masal. Periyi burada, kendisine ait olmayan bir masalda buluruz...
Hepimizin kendi masalını dönüştürmek istediği cenneti var. Fakat bizim peşinden koştuğumuz cennetlerimizin yazılı masallardan farkı herkesin cennetinin diğerleri tarafından eleştirilebilir, yargılanabilir oluşu. Peşinden gittiğin şey en az diğerlerininki kadar iyi değilse, diğerleri için doğru değilse yan karakterler tarafından kendi masalından soyutlanabilirsin. Bu da aslında masalın mantığına aykırı. Yedi cüceler Pamuk Prenses'i "sen de ilk gelen prense aşık olup gittin ne ayran gönüllüymüşsün" diye ayıplayıp küçümser mi hiç? Bu Pamuk Prenses'in masalı. Pamuk Prenses öyle istediyse öyle olmuştur. Yedi Cüceler’in ne haddinedir sorgulamak !
Pinokyo masalında halbuki bir de Peri'nin masalını dinlesek onun cennetinin de bambaşka olduğunu farkedeceğiz. Belkide sanıldığı gibi tek gayesi Pinokyo'yu doğru yola getirmek değildir.
Kimse kendi masalına Peri olarak gelmez. Hepimiz birer Pinokyoyuz ve yanlışlar yapa yapa sonunda kendi cennetimizi bulacağız. Başkasının masalında Peri olmak, sana verilen görevi, sana biçilen rolü kendi cennetin sanmak olur. Halbuki kim istemez kendi masalında tahta bedenden kurtulup gerçek bir çocuk olmayı.
Kaynak :
Görsel :
Peri’nin Pinokyo’ya gerçek bir bedene ulaşabilmesi için ortaya koyduğu görevler Pinokyo’yu belki de hiçbir zaman ulaşamayacağı bir hayale kaptırmak için ortaya konmuş olabilir. Bu şekilde belki de masalın gerçek kahramanının kendisi olmasını sağlamıştır.