Black Mirror Ve Gün Olur Asra Bedel Üzerinden Mankurtlaşma

Black Mirror Ve Gün Olur Asra Bedel Üzerinden Mankurtlaşma
  • 9
    0
    1
    0
  • Yayınlandığı zaman büyük sükse yapan ancak benim izlemekte geç kaldığım ve yakın zamanda izleyebildiğim ''Black Mirror'' dizisi, izleyen herkesi insanlığın geleceği hakkında derin bir endişeye sokacak kapasitede bir yapım. Genel olarak teknolojinin insan hayatını ele geçirmesinin eleştirildiği, insanlığın teknolojinin kölesi olması sonucu binlerce yıldır genlerimizde var olup nesiller boyunca bize aktarılan; aidiyet, sevgi, saygı, dürüstlük, güven vb. birçok insani değerin yok olduğunu endişe ile takip ettiren dizi birçok pencereden ele alınabilir ve eminim ki hakkında da başarılı çok şey yazılmıştır. Dileyenler çok daha detaylı yapılan araştırmaları ve yazıları okuyabilir. Ben ise olaya biraz farklı bir yönden; ''Black Mirror'' dizisinin ve ''Gün Olur Asra Bedel'' romanının bende hissettirdiği ortak düşünceler etrafından bakmak istiyorum. Bu ortaklığı, dizide geçen bir nevi ''robot insan'' ile romanda geçen ''mankurt'' kavramı üzerinden kurdum. Nasıl ki dizide bize verilen karakterler günümüzde ya da yakın gelecekte insani duygularını yitirip robotikleşmişse, bundan yüzyıllar önce de insanlar mankurtlaşarak insani duygularını kaybetmiş ve bir nevi robot-insana dönüşmüştür. Mankurt terimini literatüre sokan Cengiz Aytmatov, bizlere güzel bir efsaneyi de anlatarak öğretir terimi. Romanı okuyanların hatırlayacağını bildiğim, okumayanların ise kısa bir araştırma sonucu bilgi edinebileceği ''Nayman Ana'' efsanesi içinde mankurtlaşma şöyle gerçekleşir: Bir savaşta ya da baskında esir düşen kişinin saç kökleri çekilir ve başının üstüne bir deve derisi gerdirilerek geçirilir. Bu kişi -mankurt olacak kişi- çölde kuma başı dışarıda kalacak şekilde gömülerek bir süre bırakılır. Sıcağın etkisiyle deve derisi kişinin başına iyice yapışır ve deve derisi insan derisiyle bütünleşir. Tekrardan çıkmaya başlayan saçlar bu deve derisini delemez ve içeriye doğru uzar. Tabii bu işlem insana derin ıstırap ve acı verir. Bu acının etkisiyle mankurt bir müddet sonra adeta bir köleye döner. Bilincini kaybeder, hafızasını yitirir. Akli melekelerini yitirip düşünemez hale gelir. Onu esir alan kişilerin her dediğini yapacak düzeye geldiğinde kumdan çıkarılır ve geri kalan hayatında sahibinin her dediğini yapan bilinçsiz bir insan olur. Aytmatov bu durumu İkinci Dünya Savaşı sonrası Sovyet rejimi altında kültürel kimliğini kaybeden bütün uluslar nezdinde Türklerin üzerinden işler. Sovyetlerin oluşturmak istediği insan tipi yazara göre bir mankurttan farksızdır. Duygusuzdur, sürekli çalışmaya mahkumdur, tek tiptir. Mankurt tipiyle geleneksel duygularına bağlı insan tipi sürekli bir çatışma halindedir. Bu çatışma roman boyunca o kadar güzel işlenir ki insan, insani değerlerini düşünmeden edemez. 
       
     
    Bence bu durum geçen kısa yılların sonunda artarak devam etti. Günümüzde bizlerin telefonlara, bilgisayarlara, sosyal medyaya, internete, paraya ya da Black Mirror'daki gibi belki ütopik belki gerçekçi fikirleri yaşayacağımız günlerdeki halimiz pek iç açıcı değil. Bu çağda birçoğumuz kalkar kalkmaz telefonu eline alır, bütün sosyal medya hesaplarını şöyle bir gezer sonra günlük işlerimize zaman ayırırız. İlla ki takip ettiğimiz ve onlara bakmadığımız zaman kendimizi rahat hissetmediğimiz, kısaca onlara bağlı kaldığımız şeyler de vardır. Biz de böylece yaşadığımız çağın bir anlamda mankurtuyuzdur ve eğer bu hızla gidersek de mankurtluğumuz çok daha ileri seviyelere gelecek. Gelişimin hızına bakarsak henüz teknolojinin bizleri tam ele geçirmediği bu günlerde bile insanlar bizleri dinlemediği için şikâyet ederiz, sosyal ilişkilerimiz azalmıştır ya da en basitinden ev içinde ailemizle iletişimimiz bir darlığa uğramıştır. Birçoğumuz da yalnızlığa itilmişizdir. Kimimiz de gerçek hayatta kuramadığımız insani ilişkileri internetin getirisi olan sosyal medyada kurmuşuzdur. Bu durum hepimizin gördüğü, görebileceği ya da yaşayabileceği bir durumu ortaya çıkarır. Kişi, gerçek hayattaki kişiliğine taban tabana zıt bir kişilikte sosyal medyada varlığını sürdürür. Sahte halini göremez ve sistematik olarak kendini o olmadığı insana endeksler. Bu ve benzeri durumları örnekleyerek varmak istediğim nokta, teknolojinin getirisiyle değişen toplumsal yaşam şeklimizin bizi binlerce yıl önceki bir felaket sonucu geldiğimiz hale bu sefer bilinçli ama kontrolsüz bir şekilde ulaşacağımız olması. 
      
     
    Eğer mankurtluğumuz sadece teknolojik ise bence kendimizi şanslı hissetmemiz gerekir. Çünkü insanlığın şu anki haline şöyle bir baktığımız zaman bu mankurtluğu maddi değil manevi anlamda yaşayan da çoktur. Para, konum ya da ne olduğu önemsiz herhangi bir çıkarı için başkalarının hakkını gasp eden, riyakâr ve çıkarcı insan kaynar etrafımız. Bu kişiler kendilerini bir yere getiren kişiye duyduğu mahcubiyetle ya da zorunluktan dolayı o kişinin mankurtu haline gelir. O ne derse tamamdır ve kendi bilinci yok hükmündedir. Belki de kendisini o kadar aşağıda görür ki ona bu işi ya da konumu veren kişinin ulu-bilge bir şahıs olacağını düşünerek onun düşüncelerinin doğruluğunu kabul edip yanlış bir şey düşüneceğini ya da yapacağını kabul bile etmez. Bu kişilerin kendisine saygısı o kadar aşağı düzeydedir ki insanın her şeyi kendi başarabileceği hissini hiç tatmamıştır ve tadamaz da. Böyle kişileri gördüğümüzde ilk duyacağımız tiksinti kısa sürede kendini sakinliğe bırakmalı ve karşımızdaki dalkavuğu duruşumuzla, sözlerimizle iliklerine kadar sarsmalıyız. Eğer bu kişi yakın çevremizden ise ona karşı tedbirleri hızlıca almalı, onu mankurtluktan çıkarmayı amaçlayan çabamızın karşısında eğer bir düzelme hissedemiyorsak da onu sonsuz çölünde kafası gömülü halde bırakmalıyız. Ne de olsa insan, yaşamı bilinçli ve keyfince yaşaması gereken ne başkasının ne de sistemin mankurtluğunu hak etmeyen kutsal bir varlık. Mazisi derin ama etkisi son çağda iyice artan bu bilinçsizliğe karşı galebe çalan insanlık olsun. Olmazsa; çürümeye yüz tutmuş insanlığımız, sanatımız, edebiyatımız, binlerce yıldır geliştirdiğimiz değerlerimiz, kokuşmuşluğun yerini yıkılmışlığa bırakacak. 
     


    Yorumlar (1)
    • Mankurt benzetmesi muhteşem. Çok güzel bir yazı olmuş elinize emeğinize sağlık.

      Yorum Bırakın

      Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.