Dolmabahçe Sarayı'ndaki odasında son günlerini geçiren Atatürk, duvardaki Dört Mevsim adlı tabloyu göstererek yanında bulunan manevi kızı Afet İnan'a ''Gidelim Afet! Her şeyi bırakalım, bir orman kenarına gidelim. Basit bir ev, ocaklı bir oda.. Hele ben bir iyi olayım da'' demiş ve kalan ömrüyle ilgili hayalini dile getirmişti. Atatürk için doğa farklı bir anlam içeriyor ve sadece kendi hayallerinde değil ülkesi için kurduğu hayallerde de doğayı hep ön planda tutuyordu. Zaten kendisinden habersiz kesilen bir ağaç için gözyaşı döken, çok sevdiği ağaç zarar görmesin diye köşkün yerini değiştiren, ot bitmez alanlardan doğa harikaları yaratan bir insanın hayallerinde ve planlarında doğaya yer vermemesi beklenemezdi. Bu doğrultuda siyasi, sosyal ve ekonomik alanlarda inkılaplar gerçekleştiren Atatürk'ün aklında bir de doğaya ve Anadolu'nun imkanlarına uygun ideal köy düşüncesi bulunuyor ve bu yeni yaşam alanlarıyla ilgili uzmanlarından çalışmalar yapmasını istiyordu.
1937 yılında General Kazım Dirik tarafından, kimin çizdiği belli olmayan bir proje Atatürk'ün manevi kızı, ünlü tarihçi Prof. Afet İnan'a verilmişti. Dairesel biçimde tasarlanmış ve ideal bir cumhuriyet köyü olduğu iddia edilen bu proje bizzat Afet İnan tarafından kitaplarında bir öneri olarak paylaşılmış ve çeşitli iktidarlar döneminde yine Afet İnan'ın girişimleriyle bu projeyi gerçekleştirmenin imkanları yaratılmaya çalışılmıştı. Bir iddiaya göre bu proje Atatürk'ün kendisi tarafından tasarlanmış fakat bu iddia hiçbir zaman ispatlanamamıştır. Yine bir başka iddiaya göre Kazım Bey, bu projeyi dönemin Cumhurbaşkanı Atatürk'e sunmuş ve Atatürk bu projeyi uygun bularak hayata geçirilmesini istemişti. Ne yazık ki, fani hayata veda eden Atatürk'ün ardından bu tarz projelere hiçbir zaman gerekli önem verilmemiş ve bu projeler hep bir hayal olarak kalmıştı.
Peki nedir bu İdeal Cumhuriyet Köyü Projesi? Ortasında bir anıt bulunan ve bu anıtın çevresine dairesel bir şekilde yaşam alanları kurulan projenin temel amacı herkesin her şeye eşit bir şekilde ulaşması ve eşit imkanlara sahip olmasıydı. Gittikçe genişleyen dört daireden ve kent meydanından oluşan bu projeye göre meydanın çevresinde okul, cami, halkevi, park, sağlık ocağı, çocuk parkı, bakkal, berber, terzi ve sosyal tesisler gibi yapılar bulunacak, sonraki dairesel planların içine konutlar yerleştirilecekti. İtfaiye, karakol, kooperatifler, müze, değirmen, çeşme, havuz ve fabrikaların yanı sıra geniş bir koruluk da dahil edilmiş, kentin dışına doğru mezarlık ve tarım alanları ilave edilmişti. Fakat burada dikkat çeken en önemli detaylardan biri de hayvan mezarlığının unutulmamış olmasıdır. Afet İnan'ın böylesine geniş kapsamlı ve en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş bir ideal köy projesini eserlerinde tanıtmasını ve gerçekleştirilmesi için çaba sarf etmesini anlamak çok da güç olmasa gerek.
Böylesine etkili projeler göz ardı, canım Anadolu mahvedile dururken bazı ülkeler bizim yıllar önce uygulamayı tartıştığımız projelerin benzerlerini gerçekleştirmekle meşgul. Örneğin Danimarka'nın Brondby kasabasında İdeal Cumhuriyet Köyü Projesine çok benzer bir proje hayata geçirilmiş ve yıllar süren hazırlığın sonucunda Brondby, mevcut haliyle dünya için örnek bir kent haline gelmiştir. Evlerin bile eşit şekilde dizayn edildiği bu köyde her evin kendine ait bir yaşam alanı ve mikro tarım alanı bulunmakla birlikte esas amaç sosyal bağların kuvvetlendirilmesi. Zira, kendi yaşam alanlarında tarım yapan yerel halk isterse ürettikleri ürünleri satabiliyor isterse de birbirleriyle paylaşabiliyor. 1964 yılında tasarlanan ve hayata geçirilen bu proje yüzde yüz bir şekilde uygulanamasa da gerçekleştirilmiş bir proje olarak dünya için iyi bir örnek teşkil etmektedir.
Günümüzde bu konu hakkında araştırmalar yapan ve projeler üreten pek çok insan olmasına rağmen bir proje daha oldukça dikkat çekiyor. Cumhuriyet Köyü projesine benzer bir başka proje olan Venüs Projesi geleceğin projesi olarak nitelendirilmekle birlikte bir zamanlar dünyayı kasıp kavuran Zeitgeist belgeselinin ardından ortaya çıkan Zeitgeist Hareketinin de destekleyip, uygulanılması için çalışmalar yürüttüğü bir projedir. Belgeselde de bahsedilen Venüs Projesi, mevcut dünya sisteminin çökmesi durumunda insanlığın ilk tercih edeceği proje olarak tanıtılmış fakat diğer projelere göre daha ütopik olduğuna değinilmemiştir. Jaque Fresco tarafından hazırlanan bu proje 1965 yılında tanıtılmış ve o günden beri her geçen gün destekçisi artmıştır. Fresco'ya göre dünyanın yaşanılmaz hale gelmesinin en temel sebebi adaletsizlik, yüksek kar amacı ve bu amaca bağlı olarak teknolojinin yanlış kullanılması. İşte bu proje ile doğru amaçlar için kullanılacak ileri teknoloji ile doğayı bir araya getirerek kar amacı ortadan kaldırılarak bolluk ve eşitliğin hakim olacağı bir düzen yaratılmak istenmektedir. Yoksulluk ile yoksunluğun sebep olduğu bencillik ve yozlaşma halinin de bu vesile ile yok olacağını iddia eden Fresco, Venüs Projesi sayesinde insanların daha sağlıklı ve anlamlı bir hayat yaşayacağını düşünmektedir.
Anadolu'ya dönecek olursak Cumhuriyet'in başlarından beri Anadolu'nun refahı ve kalkınması için üretilen projeler neredeyse unutulmuş haldedir. Atatürk öncülüğünde başlatılan ideal köy, ideal yaşam alanları, gelecek odaklı, huzur ve refaha önem veren, doğayla uyumlu projelerin tekrardan başlatılması ve bu doğrultuda çalışmalar yapılması hepimizin en büyük arzusu. TEMA Vakfı'nın kurucusu, Toprak Dedemiz Hayrettin Karaca'nın deyimiyle; ''Doğada insanlar, bitkiler ve hayvanlar bir arada yaşıyor. Bu dünyayı onlarla paylaşıyoruz, kuşlarla, böceklerle, ağaçlarla, otlarla.. Benim ortağım onlar. Aslında biz onlara bağımlıyız. Dünyadan insanı alın, hiçbir şey değişmez hatta güllük gülistanlık olur. Doğa sağlıklı olmazsa insan yaşayamaz, yok olur. Ama katlediliyor hırs uğruna. Daha fazla kar için, daha fazla üretmek için acımasızca tüketiyoruz dünyayı. Tek bir yolu var bu hazin sona gidişi önlemenin, ihtiyacımız kadar tüketmek. Yaşamak için yaşatmaktan başka yolumuz yok!'' Toprak dedeyi dinleyelim ve dünyanın bir armağanı olan Anadolu'yu ve bu bereketli toprakları hak ettiği değere bir an önce kavuşturalım. Yeni bir yaşam alanı yaratmak mümkün. Yaşamak için önce Anadolu'yu yaşatalım.
Yorum Bırakın