1937 yılında Birleşik Krallık’ta dünyaya gelen Oscar ödüllü dev aktör Sir Anthony Hopkins çocuk yaşlardan beri müziğe büyük bir merak salmıştı. Annesinin kendisine 5 pound’a aldığı eski bir piyano ile çalışıyor, ileride büyük bir müzisyen olabilmenin ilk denemelerini yapıyordu.

Bu sıralarda kendi kendine besteler yapıyor fakat çoğunu başarısız bulduğu için üstüne gitmiyordu. Kader onu sanatın farklı bir dalına, oyunculuğa itiyordu. Sir Anthony Hopkins, sinema dalında dünyayı kasıp kavurup, başarıdan başarıya koşarken gençliğinden ve müzik tutkusundan bir hatıra da bırakıyordu geriye.

27 yaşındayken yazdığı And The Waltz Goes On adlı valsini bir kağıt parçasına yazmış, hiçbir zaman da çalmamıştı. Büyük usta, kendi yazdığı valsin melodisini bile bilmiyordu. Yıllar sonra eşiyle birlikte bir klasik müzik konseri dinlerken ‘’keşke benim de bir bestem Viyana’da çalınsa’’ dediğinde eşinin aklına bir fikir gelecekti. Eşi, vals notalarının yazılı olduğu eski kağıdı bulmuş, güvenilir bir müzisyene emanet etmek istiyordu.

Tam da bu sırada eşi ile irtibat kuran dünyaca ünlü keman virtüözü ve orkestra şefi Andre Rieu bu kağıdı almış ve kendi kurduğu Johann Strauss orkestrası tarafından ilk kez icra etmişti. Anthony Hopkins’in bu olan bitenlerden haberi bile yoktu. Aslında o da bestelerini emanet edeceği iyi bir müzisyen arıyordu. Eşinin sürprizinden haberdar olan Sir Anthony Hopkins kendi bestesini hayatında ilk kez Andre Rieu’nun evinde dinleme fırsatı bulmuştu.

Rieu’nun aradığı kişi olduğuna kanaat getirdikten sonra sıra en büyük hayali olan Viyana salonlarında bu bestenin çalınmasına gelmişti. 2011 yılında özel bir gösterim ile Sir Anthony Hopkins’in onur konuğu olduğu konserde, 47 yıl sonra gün yüzüne çıkan bu vals bestesi icra edilmişti.

En büyük hayalinin gerçekleşmesinin verdiği mutluluk ve gururla ağlamaya başlayan büyük usta, 27 yaşındayken bir kağıt parçasına yazıp unuttuğu bestenin belki de yüzyılın en iyi vals eseri olduğunu nereden bilebilirdi ki..