9 Kere Leyla

9 Kere Leyla
  • 1
    0
    0
    0
  •  

     

    Filmin sonunda toplanan etkileyici diyalogdan, ilk kadın tanımlamasını; efsanelerde kendine güveni olan, erkekle eşit haklara sahip olduğunu düşünen ve boyun eğmemekte direnen  kadına, Lilith’e bakışı özetleyen replik…


     


    9 Kere Leyla’yı oyuncu kadrosunun çok başarılı olduğunu düşündüğüm için bir süredir heyecanla bekliyordum. Yayınlanır yayınlanmaz izleme fırsatım olmadığı için ilk hafta sosyal medyada karşılaştığım olumsuz yorumlar biraz  korkutsa da yine de önyargısız izlemek için gücümü topladım.

     

     

     

    Film, varlıklı bir arkeolog olan Adem’in kendisinden boşanmak istemeyen karısı Leyla’yı kaza süsüyle öldürüp, yasak aşk yaşadığı evlilik terapisti Nergis  ile evlenme isteği etrafında dönüyor. 3 ana karakterden Haluk Bilginer'in canlandırdığı Adem karakteri yaradılış efsanelerindeki Adem’i, Demet Akbağ ve Elçin Sangu’nun hayat verdiği kadın karakterlerinin ise hangisinin Havva hangisinin Lilith olduğu filmin düğüm noktalarından biri.

     

    Bilmeyenler için kısa bir özet, Lilith :

     

     Lilith; birçok dini ve mitolojik  efsaneye göre Adem’in cennetten beraber kovulduğu eşi. Dünyaya geldiklerinde Lilith, Adem’den aşağıda olmayı kabul etmediği için ve eşit haklara sahip olduğuna inandığı için ( yer yer kendini üstün gördüğü yerler de var bazı anlatılarda ) anlaşmazlık çıkar. En büyük anlaşmazlık sebebi ise cinsel ilişki sırasında kimin üstte olacağıdır. Adem altta olmayı kabul etmez ve Lilith Adem’i terk eder. 

     

     

    Burdan sonra efsaneler Lilith in tek başına gittiği ya da şeytanla bir olduğu şeklinde ayrılıyor. Eşini kaybeden Adem çok üzülür ve Lilith i geri getiremeyen Tanrı Adem’e Lilith görüntüsünde yeni bir eş yaratır ama ( yine anlatıya göre değişecek bir ayrıntı ) bu seferki eşi Adem'in kaburga boşluğundan yaratır ki onun bir parçası olsun ve Adem’in kendisinden üstün olduğunu kabul etsin. Böylece Adem’in ruh eşi Havva yaratılmış olur. Adem Havva’nın Lilith olmadığını bilmez, eşi kendine geri döndü sanır ve böylece nesiller çoğalmış olur. Anlatılan odur ki bugün kendini erkekle eşit gören, boyun eğmeyen kadınlar Adem’in Lilith den olma kızlarıdır.

     

     

    Film fragmanı sebebiyle heyecanlı bir olay örgüsü vaadediyor ama bu beklentiyle izleyenler olumsuz düşüncelerde haklı. Daha başlar başlamaz olay örgüsü kopuk ve özensiz geliyor. Oyuncu performansları ise gayet  başarılı, hatta Haluk Bilginer’in müzikal olarak sergilediği performans, bilinçaltı/rüya diyebileceğimiz bölümleri bile metin ve müzik uyumu başarısız olmasına rağmen izlenebilir kılmış. Elçin Sangu ana kadroya nispeten daha yeni bir oyuncu olmasına rağmen o da Haluk Bilginer ve Demet Akbağ’ın sahnesine uyum sağlıyor.

     

    Dediğim gibi sürükleyici bir olay akışı bekleyen izleyici hayal kırıklığında haklı ama bu filmi tamamen kötü yapmaz. 


     

     

    Film baştan sona mitolojik ve sanatsal atıfla dolu. Biraz dikkat edildiğinde çok ince gönderme ve ayrıntılar bulabiliyor seyirci. Filmi güzelleştiren de bu zaten. Şimdi biraz bu detaylardan bahsedeceğiz.


     


    Mahdum 

     

     

    Fırat Tanış’ın canlandırdığı Mahdum karakteri Lilith’in oğlu ve mahdum ismi aslında hem oğul, erkek evlat hem de kulları olan anlamına geliyor. Filmde Mahdum karakterinin iki sadık yardımcısı olması ve bunların kendilerini Mahdum kulu diye tanıtmasının altında yatan bu.


     

     

    Haris 

     

    Bir diğer isim karakter eşleşmesi ise Alican Yücesoy’un Haris karakterinde. Haris mitolojide şeytanın şeytan olmadan önceki ismidir. Erkek çocuklarına verilmesi şeytanın adı olması dolayısıyla  garip görülse de şeytanın asi olmadan önceki halini temsil ettiği için kabul görebilir. Filmde avukat haris karakterinin Adem’in sevgilisi Nergis’e olan aşkı ve aynı zamanda karısı Leyla’nında sıkı bir işbirlikçisi olması efsanedeki şeytan anlatısıyla özleşiyor. Ve tabi ki Adem’in hizmetinde gibi görünüp ilk fırsatta Adem’i sırtından bıçaklayacak olmasını da eklemek lazım. 


     


    Jael ve Sisera

     

    Filmin yatak sahnelerinden birinde Nergis Adem’e, Ademin kafasına bir çivi çaktığı rüyasını anlatır. Bu aslında incildeki bir hikayenin resmedildiği Jael ve Siesra tablosuna göndermedir. Sisera, İsrailliler’e zulmüyle bilinen bir Kenan komutanıdır. İsrailoğullarından Barak ve Debora tarafından yenilgiye uğrayınca kaçıp Jael’in çadırına sığınır. Jael Sisera’yı misafirperverce ağırlar, onu halıya sarar, saklar ve Siesera nın kendisine güvenerek huzurla uykuya dalmasını sağlar. Jael, Sisera uyurken onun kulağının tam içine hizaladığı çiviye çekiçle vurarak onu oracıkta öldürür. Filmdeki bu sahnede hikayeden çok  genç rönesansçılar tarafından çoğu kez Jael’in dönem resimlerinde baştan çıkarıcı ve güvenilmez bir kadın gibi sergilenmesi öne çıkmıştır. Ama eski ahitte Jael ile ilgili net bir görüş yoktur. Sonrasında  Artemisia’nin ünlü tablosunu bir kez daha filmin sonunda yer alan bir nevi savaş sahnesinde yine görürüz.

     

     

    Sen vururken de öldürürken de güzelsin...

     

    Adem her bayılışında bilinçaltına gider ve oradaki diğer ademlerle tartışır. Yine böyle bir sahnedeki müzikal kısımda ‘’vur ballı silahınla / Adem sen ne özelsin / sen vururken de öldürürken de güzelsin/ dizeleri geçer. Bu Hüseyin Nihal Atsız’ın geri gelen mektup şiirindeki ‘’ vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin / sen vururken de öldürürken de güzelsin ‘’ dizesine güzel bir atıf . Atsız’ın bu şiiri bir kadın için yazdığı hikayesi bilinse de burada öldürmenin insanın doğasına olan ilişkisi vurgulanmıştır diyebiliriz. Ayrıca Mahdum karakterinin emellerine ulaşmak için birilerini öldürmekten çekinmeyeceğini anlattığı hemen sonraki sahneler de bunu destekler nitelikte.


     


    Ve filmin asıl sahnesi, mahzendeki katliam… 

     

     


     


    Bu sahne filmi izlenmesi gerek yapan parça aslında. Sahnenin renkleri, görsel ahengi ve oyuncuların birbirlerini öldürmesinin işlenişi bile arka plandaki ünlü tabloların da katkısıyla filmden ayrı lezzette bir sunum haline gelmiş. Türk sinemasında çok fazla benzeri olmayan  bir özen ve ince detaylar var. 


     


    Final sahnesinde iki kadın ana karakterin tüm erkekler öldükten sonra karşılıklı sürdürdükleri diyalog ise filmin üretildiği toplumumuzda alışık olmadığımız ve aslında yeni yeni güç kazanan bir fikrin özeti. 


     


    ‘’ Adem’le ben aynı çamurdanız. Ben de dedim ki eşiz, eşitiz. Ne güzel. ‘’

     

     

    Leyla film boyunca Adem’in ihanetinin, kendisini öldürmeye çalıştığının ve kendisini istemediğinin farkındadır. Ama bunların hiçbirine karşılık vermez. Hatta görmezden gelir. Bunun sebebini Adem’e olan aşkı sanan seyirci yine final bölümünde öğrenir ki Leyla yani Lilith  bunları milyarlarca yıllık tecrübelerinin tersine , bu sefer de herkesin istediği gibi uyumlu ve itaatkar bir kadın olursa Adem’in daha doğrusu ademoğlunun nasıl tepki vereceğini anlamak için yapmıştır. Ama sonuç değişmez. Aslında yine görürüz ki ikili ilişkilerdeki erkeğin şiddet ve aldatma meyilinin eşiyle ya da eşinin tutumuyla alakası yoktur.

     

     


    Leyla Lilith’in kendisini simgelerken Nergis ise onun dünyada, aramızda yaşayan insan halidir. Nergis’in içten içe Adem’e yani kendisini ömür boyu sevecek bir adama sahip olma isteği, ölümü basit sanırken gerçek ölümün onu korkutması, ama tüm bunların yanında kendi isteklerini her zaman ön plana koyması da tıpkı saçlarının orjinal kızıl olmaması gibi  buna işaret olarak yorumlanabilir. İnsan ama Lilith’in kızı...

     

     

    Son  olarak filmin ana fikrine ters bir taraftan da bahsetmek lazım. Son sahnede yer alan iki kadın arasındaki diyalogda; erkek şiddetinin erkek hastalığı olarak tanımlanması, bunun doğuştan gelen bir özellikmiş gibi gösterilmesi ise pek doğru olmayan ve amacını aşan bir kısım olmuş. Şiddetin, öldürme arzusunun cinsiyetleştirilmesi filmin asıl anlatmak istediği ile çelişiyor.


     

     

    Sanat eserleri, yapımlar, yazımlar göreceli yorumlara uğrar ve aslında bunlarla yeniden oluşur. Ne kadar farklı yorum varsa o kadar geniş anlam bulabiliriz. Beğenimize hitap etse de etmese de güzel ya da çirkin olarak nitelendirmek yerine eserdeki ayrıntılara dikkatli bakmakta fayda var. Çünkü her ayrıntı kendi dünyasını taşır.


     


    Teşekkürler...

    Kaynakça

    Görsel : 1,2 3 4 5 6 7 9 10

     

    1

    2

    3

    4


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.