Efsaneye Göre Çiçek

Efsaneye Göre Çiçek
  • 13
    0
    2
    1
  • Belirli bir kültürün oluşumunu, yaratılışını, inançlarını, doğasını anlatan olağanüstü durumlar barındıran ve kulaktan kulağa günümüze kadar ulaşan söylencelere mit adı verilir. Dolayısıyla her türlü nesnenin mitolojide önemli bir yeri olabilir. Doğanın birnevi süsleri olan birbirinden güzel çiçeklerin de mitolojik geçmişleri bulunmaktadır. Farklı kültürlerde çeşitli anlamlar taşıyan çiçeklerin zengin, efsanevi bir tarihi vardır. Efsaneler içerisinde yerini alan çiçeklerin her bireri, hikayenin oluştuğu kültürün izini taşır ve bu kültürle birlikte toplumda çeşitli değerler kazanır. Mezara dikilen, yakaya takılan ya da hediye verilen çiçeklerin çok derin anlamları olabilir. Bazen ölümü, bazen nefreti, bazen aşkı, bazen sevgiyi, bazen masumiyeti temsil eden çiçekler aynı zamanda bir kehanetin izini taşıyor ya da sizi nazardan, kem gözden koruyor olabilir. Bir annenin evladı için döktüğü gözyaşlarından filizlenebilir ya da iki düşmanın kıskançlığından dökülen kanın simgesi olabilir. Aşk ile doğmuş veya solmuş olabilir.

     

    Çiçeklerin Tanrıçası: Flora

     

     

     

    Roma dininde çiçeklerin tanrıçası olarak bilinen Flora hakkındaki efsaneler Ovid'in Fasti kitabında yer almaktadır. Chloris adlı bir peri iken, batı rüzgarı tanrısı Zephyrus tarafından öpülmüş ve Floraya dönüşmüştür, bu dönüşüm ile birlikte Flora bahçeleri, tarlaları, doğayı türlü çiçek ve yemişlerle dolduran bir güce sahiptir artık. Ovid'in eserindeki efsaneye göre; Jupiter'in Minerva'yı kafasından üretmesini kıskanan Juno Flora'ya gelir, Flora ona bir çiçek verir ve o çiçeği koklayan Juno'nun rahmine Mars düşer. İlkbahar ayında dünyaya gelen bebek Mars, ilkbahardaki ilk ayın ismine ilham olmuştur (Mars-March-Mart).

     

     

    Sembol Olarak Çiçekler

     

    Birçok kültürde çiçek kıştan sonra baharın gelmesi ile birlikte ortaya çıktığı için doğum, ölümden sonra yaşam, gençlik, güzellik ve neşe ile sembolize edilir. Hızla solması da ölümü anımsatmaktadır. Mezarlara çiçek dikme geleneği de buradan gelmektedir; solan çiçeğin yeniden açması, ölenin yeniden doğacağının bir sembolüdür.

    Çeşit çeşit renklere sahip olan çiçeklerin her bir renginin de farklı sembolleri vardır. Örneğin beyaz genellikle saflığı ve ölümü, kırmızı ise tutkuyu ve kanı temsil eder.

     

    Anemon

     

    Yunan mitolojisinde, rüzgar çiçeği olarak adlandırılan kırmızı anemon çiçeği Adonis'in ölümüyle ilişkilendirilir. Efsaneye göre; Adonis avlanmaktan zevk alırdı ve bir gün yalnız avlanırken bir domuz tarafından yaralanmıştı. Sevgilisinin çığlıklarını duyup gelen Afrodit, Adonis'i yerde kanlar içinde ölürken buldu. Bazı efsanelere göre, Afrodit'in yere düşen gözyaşları topraktan kırmızı anemonların yeşermesine sebep olurken; bir başka efsaneye göre de zaten orada var olan beyaz anemonlar Adonis'in kan damlaları ile birlikte kırmızıya dönüşmüştü.

    Ayrıca kırmızı anemon çiçeği Hristiyanlar için de önemli bir sembol haline gelmiştir; İsa'nın çarmıhta döktüğü kanı temsil etmektedir.

    Tüm bunlar doğrultusunda söyleyebiliriz ki Anemon çiçeği kaybı temsil etmektedir.

     

    Nergis

     

     


    Yunan mitolojisinde yer alan efsanelerden birine göre, Narcissus son derece çekici bir adamdı. Ona aşık olanların sayısı çoktu ancak reddettiği kişilerin acılarına sempati duymaması tanrıları kızdırdı ve bu da onun kendine aşık olmasına sebep olan bir lanet ile sonuçlandı. Bir su havuzunun üzerine eğildiğinde kendi yansımasına aşık oldu ve kendini kucaklamaya çalışırken boğularak öldü. Suya özlemle baktığı yerde, perilerin Nergis adını verdiği bir çiçek ortaya çıktı. Bencillik ve soğukkanlılığın sembolü oldu. Narsist kelimesi de bu hikayeden gelmektedir. Günümüzde psikologlar, narsist terimini, duygularını diğer insanlara değil, içe doğru yönlendiren birini tanımlamak için kullanırlar, tıpkı Narcissus gibi...

     

    Karanfil

     

    Karanfilin birden fazla kültürde birçok anlamı vardır. Örneğin, Meksika Kızılderilileri için ''ölülerin çiçeği'' olarak anılırken, Avrupa'nın Flaman halkında kırmızı karanfiller sevgiyi; pembe karanfiller düğünü sembolize etmektedir. 

    Koreliler için başın üzerindeki üç karanfil bir kehaneti temsil eder; ilk önce solan çiçek kişinin hayatının hangi döneminde acı ve sıkıntıyı tadacağını gösterir.

    Hristiyan efsanesine göre, Meryem Ana oğlunun çarmıha gerilişini görünce gözyaşı döker ve bu döktüğü gözyaşları beyaz karanfile dönüşür.

    Rönesans efsanelerinden birinde de, çobana aşık olan ancak bekarete bağlı olduğu için onunla birlikte olamayan avcı tanrıça, diğer kadınları görmesini engellemek için gözlerini yırtarak onları yere fırlatır, fırlatılan iki göz iki beyaz karanfil olarak filizlenir.

    Yunan mitolojisinde ise, Troya'nın koruyucu tanrıçası Artemis başarısız geçen avından eli boş dönerken flüt çalan bir çoban ile karşılaşır. Avlanamamasından onun müziğini sorumlu tutar ve öfkeyle ona saldırarak çobanın gözlerini çıkarır. Çobanın gözlerinin düştüğü yerde kırmızı karanfiller doğar. Bu masum kanının bir sembolüdür. Bu sebepledir ki masum bir can yitip gittiğinde ardından kırmızı karanfil bırakılır.

    Halk kültüründe ise karanfilin nazardan koruduğuna inanılır ve kuru karanfil evlerde nazardan korunmak için kullanılır.

     

    Müge

     

     

    Rivayete göre cennetten kovulduğu için ağlayan Havva Ana'nın gözyaşlarından sonra ortaya çıkan bitki Müge çiçeğidir.

    Bulgarcada “momina silza” yani “genç kızın gözyaşı” anlamına gelmektedir.

    Genel itibariyle zerafet ve kırılganlığı temsil etmektedir.

    Günümüzde gelin buketlerinde sıkça kullanılmaktadır.

     

    Sümbül

     

    Yunan mitolojisinde geçen hikayeye göre, Apollon ve Hyacinthus bir gün disk atma oynarken Apollon’u etkilemek isteyen Hyacinthus, attığı diskin peşinden giderek yakalamak ister.  Zephyrus, diski ondan önce yakalayıp Hyacinthus’un kafasına fırlatıp onu öldürür. Buna çok üzülen Apollon ise yer altı dünyasının tanrısı Hades’in Hyacinthus’u almasına izin vermez, onun yerine Hyacinthus’un bedenini bir sümbüle çevirir.

     

    Zambak

     

    Zambak da birçok farklı kültürde farklı temalara konu olmuş bir çiçektir. Eski Mısırlılar için, trompet şeklindeki zambak, ülkenin Güney kısmı olan Yukarı Mısır'ın bir sembolü iken; eski Yakın Doğu'da zambak, yaratılış ve doğurganlık tanrıçası olan, Astarte olarak da bilinen İştar ile ilişkilendirilmiştir.

    Zambak aynı zamanda Yunanlılar tarafından Hera ve Romalılar tarafından Juno olarak adlandırılan tanrıların Kraliçesi ile ilişkilendirilmiştir. Roma tanrıçası Venüs'ün de sembollerinden biriydi.

    Daha sonraki zamanlarda Hristiyanlar, zambağı bakire Meryem'in sembolü olarak kabul etmişlerdir. Bu sebeple ressamlar genellikle melek Gabriel'i Meryem'e saflığı sembolize eden bir zambak vererek tasvir etmişlerdir.

     

    Lotus

     

    Suda çiçek açan Lotus çiçekleri, doğurganlığı, doğumu ve yeniden doğuşu temsil eder.

    Eski Mısırlılar'ın tanrıçası İsis, efsaneye göre bir lotus çiçeğinden doğmuştur. Bu sebeple Mısırlılar, mumyaladıkları ölü ruhların ellerine nilüfer -lotus- yerleştirirler. Bu da mumyalanmış ölülerin yeni hayatlarını temsil etmektedir. 

    Lotus hem Hindu hem de Budist mitolojisinde görülür. Hindular, Tanrı Brahma'yı "lotus doğumlu" olarak adlandırırlar çünkü evrenin bir nilüferden çıktığına inanılır. Yaratıcı bir güç olarak görülen tanrıça Padma'nın sembolüdür. Efsaneye göre Buda yeryüzünde yürüdüğünde ardından ayak izi yerine nilüfer izleri bırakır. Hem Hindular hem de Budistlerin meditasyonda kullandıkları "Om mani padme hum" ifadesi, "nilüferdeki mücevher" anlamına gelir; Buda'ya veya erkek ve dişi enerjilerin mistik birliğine atıfta bulunur.

    ''Yunan mitolojisinde ise, Homeros'un Odysseia destanında Truva'dan ülkesine dönmeye çalışan Odysseus'un adamları bu adada yetişen bir bitkiyi (lotus) öyle çok seviyor ki yurtlarına dönmeyi bile unutuyor. Bazıları ise bunun "tanrıların meyvesi" olarak bilinen hurma eriği olabileceğini söylüyor. Lotus Arayışı adlı kitabında Mark Griffiths ise Homeros'un sözünü ettiği meyvenin, Latince adı Ziziphus lotus olan hünnap ağacı olabileceğini, bu bitkinin algıda ve ruh halinde geçici değişikliklere neden olan psikoaktif özellikleri olduğunu söylüyor.'' 1

     

    Haşhaş

     

    Yunanlılar haşhaşları hem uyku tanrısı Hypnos hem de rüya tanrısı Morpheus ile ilişkilendirdiler. Afyondan yapılan bir ilaç olan morfin, adını Morpheus'tan alır.  Antik dünyada da ağrıyı hafifletmek ve uykuya dalmak için kullanılan bir ilaç olmuştur.

     

    Unutma Beni Çiçeği

     

    Alman inanışına göre, Tanrı yarattığı bütün çiçeklere isimlerini kendisi vermiştir. İsim konulmayan küçük bir çiçek aralarından bağırır: Ey tanrım! Unutma beni! Bunun üzerine Tanrı bu çiçeğe ''Unutma Beni'' ismini vermiştir.

    Bir başka efsaneye göre de cennetten kovulan Adem ve Havva'nın arkasından seslenen çiçektir: Beni unutma!

    ''Diğer bir efsaneye göre ise, Bir nehir kıyısında, şövalye ve sevgilisi yürüyüşe çıkarlar. Nehir kenarında yürürlerken, suyun üzerinde gitmekte olan küçük ve mavi bir çiçek görürler. Sevgilisi çiçeği gördüğü anda hayran kalır. Buna dayanamayan şövalye çiçeği sevgilisi için almak ister. Nehre doğru uzanıp, çiçeği almaya çalışırken dengesini kaybeden şövalye, bir anda nehre düşer. Çiçeği aldığı gibi sevgilisine doğru fırlatarak, “unutma beni” diye bağırır. Şövalye nehrin sularında kaybolup gider.'' 2

     

    Gül

     

    Eski Romalılar için gül, güzelliğin sembolü ve Venüs'ün çiçeğiydi. Romalılar ayrıca gülleri ölüm ve yeniden doğuşun sembolü olarak görürlerdi bu yüzden de sık sık mezarlarına gül dikmişlerdir.

    Yine bazı efsanelere göre Aphrodite’nin en sevdiği çiçek gülmüş ve Aphrodite oğlu Eros’a gül hediye etmiş, Eros da aynı gülü sessizlik Tanrısı Harpocrates’e vermiş ve böylece gül, sevginin, sessizliğin ve gizliliğin sembolü olmuştur.(İpek,2008).

    İslamiyette de gülün yeri ayrıdır; Hz. Muhammed'in sembolü olarak benimsenmiştir; onun yüzünün güzelliğini hatırlattığı söylenilir. İnsanlığa tebliğ ettiği Kur'ân-ı Kerim'in de “gül tohumları saçan” bir kitap olduğu ifade edilmiştir. Söylenene göre Hz.Muhammed'in kokusu kırmızı gül kokusu ile aynıdır. Ayrıca İslami inançta yer alan bazı rivayetlerde Allah'ın gülü kendi cemâlinden/ihtişamından yarattığı da söz konusudur. 

     

    Kaynakça:

    • https://www.bbc.com/turkce/vert-earth-38406461
    • https://www.britannica.com/topic/Flora-Roman-mythology
    • https://bloomandfresh.com/blog/mitolojik-hikayelere-konu-olan-cicekler/
    • http://www.mythencyclopedia.com/Fi-Go/Flowers-in-Mythology.html#:~:text=From%20new%20life%20to%20death,passage%20from%20life%20into%20death.
    • https://www.plantdergisi.com/-3/mitolojide-gul.html

     


    Yorumlar (2)
    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.