Sanat Ve Sanatçı- 2, Odilon Redon

Sanat Ve Sanatçı- 2, Odilon Redon
  • 4
    0
    0
    0
  •  

    Hayatı

     Çağdaşları tarafından “Rüyaların Perisi” şeklinde anılan Odilon Redon Fransa’nın Bordeaux şehrinde 20 Nisan 1840 yılında doğmuştur. Asıl adı Bertrand-Jean Redon olup “Odilon” lakabını annesi Odile’den almıştır. Henüz küçük yaşta resim yapmaya başlamış ve ilkokulda girdiği bir resim yarışmasında ödül almıştır.  15 yaşında resim öğrenimi görmeye başladıysa da babasının baskısıyla mimarlık eğitimine yönelmiştir. Paris Güzel Sanatlar Okulu (Ecole des Beaux Arts) sınavlarını geçememesi o dönem mimar olma planlarını sona erdirmiştir, yine de daha sonraları bu okulda hocası Jean-Léon Gerôme'la çalışmıştır. Bordeaux'a döndüğünde heykelle uğraşan Redon burada Rodolphe Bresdin'den gravür ve taşbaskı eğitimi de almıştır. Ayrıca birde hocasının gravür portresini yapmıştır. Bu sanat kariyeri 1870'te Fransa - Prusya savaşı sırasında orduya katılmasıyla sekteye uğrar. Savaş sonunda tekrar Paris’e dönmüştür. Odilon artık bu tarihlerde taş baskı ve gravürde iyice yetkinlik kazanmıştır. 1878 yılında çalışmaları sayesinde iyice ün kazanmaya başlamıştır. 1879'da Dans le Rêve isimli taşbaskı albümünü yayınlamıştır. 1890'da ölen arkadaşının anısına basılı rüyalar [songes] adında seri yaptı. Odilon kariyeri boyunca “Rüya” kelimesini sıklıkla kullandı ve en çok işlediği konu oldu. Odilon’a tam anlamıyla tanınırlık kazanması kimilerine göre oris-Karl Huysmans'ın “A rebours (Doğaya Karşı)” romanında bahsinin geçmesidir. Bu bir nebze Odilon’a tanınırlık kazandırmışa da ünün buradan geldiğini söylemek onun yaptığı eserlere hakaret ermek olur. Zira zaten romanda Odilon’un adının geçmesinin sebebi de Odilon’un eserleridir. Kariyerinin sonlarına doğru Odilon’un paleti renklik kazanmaya başlamış ve hatta artık yağlı boya resimlerini sıklıkla yapmaya başlamıştır. Onun bu eserleri günümüzde de en çok bilinen eserleridir. Odilon’un günbegün tanınırlığı artı ve başarısının bir sonu olarak 1903 yılında Légion d'honneur nişanı aldı. 6 Temmuz 1916 yılında yaşamını yitiren Odilon 1923'te Mellerio, Odilon Redon: Peintre Dessinateur et Graveur isimli onun eserlerinden oluşan arşivi yayınladı. Mellerio'nun Redon'la ilgili yayınları bugün Şikago Sanat Enstitüsü'ndeki (Art Institute of Chicago) Ryerson & Burnham kütüphanelerinde bulunmaktadır.

    2005 yılında Moder Sanat Müzesi (Museum of Modern Art) "Görünenin Ötesinde" isimli Redon'un yapıtlarından oluşan bir sergi açtı. Sergide, 100 tablo, çizimler, gravürler ve Ian Woodner aile koleksiyonundan kitaplar yer aldı.

    Eserleri

    Sembolist ressam olarak tahayyül edilen Odilon kariyerinin ilk yıllarında karanlık tonlarda gravür çalışmaları yaptı. Bu çalışmaların arasında “Saint Jean Pied de port” adında bir liman kentine ait bina portresi ve “Le Gue” gibi tarih sahnelerinde fırlamış gibi duran atlı asker çizimleri de vardır. Onun bu ilk yıllarına ait eserleri bir konun anlatılma gayesi içermesinden ziyade yetenek ve kabiliyet göstergesi gibidir. Odilon bu atlı küçük birliğe benzer çizimine benzer çizimlerini kariyerinin ilk yıllarında sıklıkla  yapmıştır. Bu savaşan veya yol alan atlı birliklerin ne anlam ifade ettiği bilinmemek ile beraber “Saint Jean Pied de Port” çizimi gibi öylesine yapılmış yetenek göstergesi çizimlerde olabilir. Odilon’un eserlerine kronolojik bir şekilde bakacak olursak son dönem eserlerinin daha renkli olduğunu görürüz. Ve aslında Odilon daha çok bu renkli eserleri ile bilinmektedir. Gravürlerin karanlık tonları bana dertli ve manalı geldiği ve çok daha özgün, farklı konulara elverişli yapıya sahip olduğu için benim ilgimi hep fazlası ile çekmiştir. Odilon tüm bu yapıtları ile sembolist ressam olarak anılmaktadır. Bana kalırsa Odilon’un eserleri tam olarak bu tanıma uymamaktadır. Buna daha sonra değineceğim ama öncelikle Odilon’un eserlerine bakmak yerinde olacaktır. 

    Odilon’un 1865 yılına tarihlenen “ Rodolphe Bresdin” resmi aynı adlı bir başka Fransız gravürcüsünün portesidir. Odilon’un onun ile bir tanışıklık yaşaması hatta ondan eğitim de almıştır. Burada aldığı eğitim hakkında fazla malumatımız bulunmamaktadır. Bresdin portesi alışılmış gösterişli güçlü portreler nazaran  çok daha sönük durmaktadır. Figür sanki derin ve hüzünlü düşüncelerden dolayı başı eğilmiş ve gözleri düşmüştür. Geçmişinde yapmış olduğu bir hatayı düşünür olması da olasıdır. Aynı tarihli “Woman and the Mountain Landscape” adlı resimde de bahsi geçen portredeki figürün hüznüne benzeyen bir hüznü yaşayan kadın resmedilmiştir. Bu resimdeki kadının başının duruşu Bresdin portresine göre biraz daha farklıdır. Bresdin portresindeki figürün başı öne eğikken bu resimde kadının başı sola doğru düşmektedir. Başların yöneldiği yöne, konuma göre bir okuma yapacak olursak Bresdin portesindeki figürün başı aşağı doğru eğik olduğu için sanki o anki pişmanlığını yaşar gibidir. Manzara resmindeki kadının başı sola doğru düştüğü için sanki geçmişin pişmanlığını yaşar gibidir. Bu yorum göreceli olmak ile beraber bu aynı tarihli iki resim oldukça melankolik durmaktadır. Melankolik hal Odilon’un resimlerinde duyulan, hissedilen güçlü bir haldir. Onun bu karanlık resimlerine bakarken bu hale girmek olasıdır. Ayrıca Odilon’un “Melancholy” adında bir resmi bulunmaktadır. Bu resme dedikkkatli bakıldığında figürün başının hem sağa ve öne yatık olduğunu görürsünüz.

    Uçan Kafalar

    Gövdesiz kafalar Odilon Redon’un eserlerinde çok sık kullandığı bir figürdür. Bunların yanı sıra birde kanatlı gövdesi kafalar vardır. Bu figürlerin Yunan mitolojisindeki antik uyku tanrısı Hypnos olabileceği düşünülmektedir. Kanatlı kafaların yüz ifadeleri Odilon’un daha önce bahsettiğim figürlerin yüz ifadesine benzemez. Bu yüz ifadelerinde hiçbir melankolik duruma çağrışım yapacak ifade yoktur. Daha çok bu kafalardaki yüz ifadeler sevecen bir hal takınmaktadır. Gözler yorgun ve uykulu gibidir. “Severed Head” adlı everin de masanın üzerinde duran kesik kafa sanki uykuda gibidir. Rüya mevzusu Odilon’un üzerinde sıklıkla durduğu bir konudur. Şüphesiz Odelion Redon’a “Rüyaların Prensi” lakabını takan Belçikalı şair ve sanat eleştirmeni Joris-Kral Huysmans bu lakabı ona boşuna vermemişti. 

    Odilon Redon, kariyeri boyunca "rüya" kavramının peşinden gitti. Odilon’un rüya kelimesinden ve kavramından da anladığı çok farklıydı. Özünde sorulması gereken soru Redon'un zamanında insanlar "rüya" kelimesiyle neyi anlıyordu? Fransızcanın bunla alakalı iki kelimesi var, rüya için, "rêve" ve "songe" deniliyordu. "Songe" esasen gece anlamına gelir. Yani “Songe” muhtemlen daha çok gece görülen rüyalar için kullanılıyordu. Bu gece rüyasının yanında » rêve « rüyası da vardı. Yani “rêve” denilince daha çok arzulu rüya -hayaller- ya da vizyon, kabus, halüsinasyon veya delilik akla geliyordu. Aynı zamanda bu kelime afyon ve esrar sarhoşluk veya uyurgezerlik manasına da geliyordu. Odilon’un eserlerinde kullanmış olduğu rüya “rêve” olduğunu onun eserlerine vermiş olduğu isimden biliyoruz. Odilon’un bu kelime yüklediği manayı anlayabilmek için eserini incelememiz gerekmektedir. 

    Rüya

             

    Odilon eserlerinde rüyanın yani “Rêve” diğer türlerini resmetmiştir. “Hallucinations” adlı eserinde yine uçuşan kafalar gözükmektedir. Kanatlı kafalar uyku getirici tanrıyı simgelerken yanındaki gözü kapalı kafalar ise uykuya dalan kafalardır. Bu minvalde anlaşılacağı üzere gözü açık uçuşan kafalar ise rüyada olan kafalardır. Ama bu rüya bildiğimiz geceleyin görülen “songe” rüyası değildir. Gündüzleri görülen, gerçek uyku halinde olunmadan görülen rüyalardır. Eserin isminden de anlaşılacağı üzere bu bir halüsinasyondur. Diğer bir eseri olan “Germination Dans le Rêve” eserinde ise yeni farklı bir rüya çeşidi söz konusudur. Burada da “Hallucinations” eserinde olduğu gibi uçuşan uykuda olan kafalar vardır. Eserin isminden de yola çıkacak olursak – Rêve- yine normal bir uyku değildir bu. Muhtemelen bu kez düşünen, hayaller kuran birini simgelemektedir. “Droom” adlı eserinde ise yine uykunun alameti olan kafaları görmekteyiz. Bu kez bedeni olan kafalarda gözükmektedir. Eserin adı olan “Droom” Felemenkçe “Rüya” anlamına gelmektedir. Eserden ne tür bir rüya olduğunu çıkarmak oldukça güçtür. Bu aslında Odilon’un eserlerinde değinilmesi gerekilen önemli bir konudur. Odilon’un 450’nin üzerinde eseri bulunmaktadır ve bir çok resmi üzerinde kesin yargılar ile konuşabileceğiz, işte burada bu oluyor diye bileceğimiz eserler değildir. Oldukça karmaşık ve bir o kadar manalı durmaktadır bu resimler. Aslında benim bir sanat eserini kabul ettiğim şekli ile rengârenk ve çok seslidir. Deyim yerinde ise tam bir rüya gibidir bu eserleri. Onun çağdaşları tarafından “Rüyaların Prensi” şeklinde anılması da bundan olsa gerek. Odilon’un bu resimleri dönemini aşan bir üsluba sahiptir, onun bu eserlerine sembolizm etiketi yapıştırmak eserlerine ket vurmak demektir. Bu eserler bir şeyi simgelemekten çok bir rüya olabildiğince çok mana ve bütünlüğe sahiptir. Kim ne görüyor ise odur denilebilir. Odilon kendi eserlerinin bu özelliği hakkında şunları söyler: "Benim çizimlerim esin vermek içindir, tanımlanmak için değil. Tıpkı müzik gibi, bizi muğlak bir diyara, tanımlanamaz bir platforma taşırlar." 

    Bende Odilon’u ve eserleri bu kadar değerli kılan şeyde budur, eserlerine her baktığımda bende başka bir esinin kaynağı olur, rüyalar görmemi sağlar. Bundan birkaç sene önce ezkaza Odilon’un “La Morte” adlı eserine denk gelmiştim. Esere bakar bakmaz bende derin hülyalar uyandırmıştı ne manaya geldiği anlamaya çalışmıştım bir türlü üzerine anlamlı cümleler kuramamıştım. Gravürün hemen altında aynen şunlar yazıyordu  "Mon ironie dépasse toutes les autres (Benim ironim diğerlerini geride bırakıyor)" Bu kadar basit işte, kendisi de söylüyor: “benim çizimlerim bir rüya gibi!”

    Ek

    Odilon Redon’un daha değinmediğim onlarca ilginç, harika eserleri var. Bunları tek bir yazımda ele almak çok uzun ve meşakkatli olacağı için başka bir yazımda tekrar bu “Rêve” eserlerine ve farklı üsluplardaki diğer eserlerine değineceğim.

    Huysmans Redon'un yapıtlarındaki gizem ve davetkârlığı şu sözlerle anlatır: "Bunlar Odilon Redon imzası taşıyan resimlerdi. Cilalanmamış armut ağacından, köşeleri altın yaldızlı çerçevelerin içinde akla hayale gelmeyecek görüntüler taşıyorlardı: Bir fincanın üzerinde dinlenen Merovenj stili bir kafa, elinde bir gülle taşıyan ve bir Budist rahibi ya da bir hatibi andıran sakallı adam, vücudunun orta yerinde bir insan yüzü bulunan örümcek. Sonra, sıradışı düşlerin terörünü derinlemesine kazan karakalem çizimler vardı. şurada devasa bir ölüm, göz kırpan melankolik gözkapakları, diğer yanda kirli ve kasvetli bir gökyüzünün altında, kuru, bozunmuş bir manzara, yanmış bir ova, bulutlara püsküren volkanlar, bazen bu imgeler bilimkurgu havasında distopyaları andırıyor bazen de buzullar, tarihöncesi bitkiler, tuhaf kayalarla tam tersi ilkel zamanları çağrıştırıyordu. Mamutlar ve dinozorlar yaşasalardı modern görünümleri nasıl olurdu bu çizimlerden tahayyül edebiliyordunuz. Bu çizimler kesinlikle sınıflandırılamazdı, resim sanatının sınırlarının dışındaydılar, olağanüstüydüler ve çok özel bir çeşit hastalığın, hezeyanın ürünleriydiler."

    Kaynakça


    Görsel Kaynakça


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.