İnsanların; gönlünde büyük bir yer edinen kulüplere karşı hissettiği aidiyet ile futbol sevgilerini çocuklarına miras bıraktığı, sevgisi uğruna şehirleri hatta ülkeleri aştığı, kırsal kesimde, sokakta ve banliyolarda doğup büyüdükten sonra zenginlerin eline geçerek dünyanın en büyük endüstrilerinden biri hâline gelen dünyanın en popüler sporu olan futbolu ve onun kimi zaman duygusal, kimi zaman sert, başarılar ve başarısızlıklarla dolu öyküsünü işleyen on filmi sizin için derledim. Gelin, birlikte hayat ile futbolun aslında ne kadar benzer olduğunu bizlere kanıtlayan bu filmlere göz atalım.
10. Taçsız Kral
Türk futbol tarihinin erken dönem efsanelerinden olan Metin Oktay'ın İzmir sokaklarından İstanbul'a, oradan İtalya'ya kadar uzanan hayat öyküsünün anlatıldığı filmin başrolünde alışık olmadığımız bir şekilde Metin Oktay'ın kendisini görüyoruz. Gönül Yazar, Ayten Gökçer, Ajda Pekkan, Erol Taş gibi Yeşilçam sinemasının usta isimlerinin Metin Oktay'a eşlik ettiği film, eşiyle Galatasaray arasında tercih yapması istenen Metin Oktay'ın ''Galatasaray! O daha vefalı.'' sözlerini söyleyerek Galatasaray'ı tercih ettiği sahneyle hafızalarımıza kazınmıştır. Filmimiz, altmışlar Türkiye'sinin spor ve sanat camialarını merak edenler ve Yeşilçam sinemasını sevenler için biçilmiş bir kaftan niteliğinde.
9. Montevideo, Bog te Video
Bizleri 1930 yılına, futbol tarihinin ilk dünya kupasının yapılacağı Uruguay'ın başkenti Montevideo'ya götüren filmimiz, Yugoslavya millî futbol takımının turnuvaya katılmak için yaşadığı imkansızlıkları ve turnuva sonunda kimsenin beklemediği bir başarıyı yakaladıkları efsanevi macerayı bizlere sunuyor. Çok yetenekli oyuncalara sahip olan ancak oyunculara bir forma bile yaptıramayacak kadar imkanı olmayan Yugoslavlar, Tirke önderliğindeki oyuncuların bir şekilde turnuvaya katılmak için yeterli ödeneğini bulmaya çalıştıkları günlerden dünya dördüncülüğüne uzanırlar. Film, günümüzde hâlâ ateşli bir şekilde geçen Balkan derbilerinin tarihine ve Balkan halklarının kültürlerine ilgi duyanları itinayla bekliyor.
8. The Cup
Dünyanın en mistik coğrafyalarından olan Himalaya Dağları'ndaki bir manastırda yaşayan iki genç keşişin futbola gönül vermeleri her ne kadar ihtimal dışı gözükse de filmimiz bunun da olabileceğini bizlere kanıtlıyor. 1998 Dünya Kupası finalini izlemek için manastırlarına bir televizyon edinmek için uğraşan acemi keşişlerimiz, mücadelelerinin başındaki umutsuzluklarını zamanla futbola besledikleri sevgiyle üstlerinden atacaklardır. The Cup, Budist inanş sistemi ve Doğu felsefesinden de derin izler taşıyan ilginç bir öykü.
7. La Gran Final
İnsan, hangi zorlu hayatı yaşarsa yaşasın eğlenmeye ve kafasındaki o derin yorgunluğu bir şekilde atmaya muhtaçtır. Moğolistan'ın bozkırlarında yaşayan göçebe bir aile, Sahra Çölü'nün Tuareglerine ait bir deve kervanı ve Amazon'un kuytuluklarına ait bir grup yerli de 2002 Dünya Kupası'nı izleyerek eğlenmek ve hayatın neşesinden bir miktar tatmak ister. Ancak, gezegenin en ücra yerlerinde yaşayan bu insanları ortak amaçta buluşturan futbol nasıl olur da bunu başarır? Bu insanlar nasıl olur da futbolun yıldızlarını izlemek için bu kadar istekli olurlar? Yaşadıkları yere en yakın televizyonun bile kilometrelerce uzakta olduğu bu insanların yüksek iradelerine ve becerilerine tanık olduğumuz garip bir komediye hazır olun.
6. Offside
İran İslam Devrimi'nin kadınların hayatını zindana çeviren yasaklarından birisi de kadınları futboldan men etmesi olmuştur. Film, insanın benliğinin getirisi olan özgürlüklerin yanında elindeki en ufak eğlencesini bile almaya çalışan bu hissiz zorbalığı temeline alır. Ancak özgürlük ve benlik şuuru, ruhların önüne çekilen sert duvarlardan her zaman üstündür. Bunun bilincinde olan bir grup kadın da 2006 yılında gerçekleşen Dünya Kupası'na katılmak üzere olan İran millî futbol takımının bir maçını, tüm yasaklara başkaldırarak stadyumda izlemeye çalışır.
5.Goal! The Dream Begins
Futbol öyle bir oyundur ki hayatta dibi görmüş bir insanı bile sahnenin en büyük yıldızı yapabilir. Meksika'dan Amerika'ya göç eden sıradan bir aileye mensup Santiago Muñez'in hikayesi de bu durumu bizlere kanıtlar nitelikte. Hayat mücadelesi içinde çeşitli işlerde çalışırken bir yandan da Los Angeles'da sıradan bir takımda oynayan Santiago, hayali olan profesyonel futbolculuğa inancı ve talihin yüzüne gülmesiyle kavuşur. Tabii bu yol zorlu ve meşakkatlidir. Yerel takımda oynarken kendisini izleyip yeteneğini keşfeden kişinin eski bir Newcastle United oyuncusu olmasından sebep kendisini çeşitli zorluklar sonrasında İngiltere uçağında bulan Santiago, kısa süre içerisinde kariyer basamaklarını hızlı bir şekilde atlar. Böylelikle yeteneği, inadı ve yılmayan isteğiyle hayallerinin başlangıç noktasına kavuşur.
4. Will (Babam İçin)
Mersey Nehri'nin kenarına kurulmuş olan Liverpool, tarihi liman şehri özelliklerini taşıması ve kozmopolit yapısıyla tanınmasının yanında futbol tarihinin en özel kulüplerinden birini yaşatmasıyla da bilinir. Taraftarlar, şehirlerinin takımına o kadar bağlıdır ki meşhur KOP tribünlerinden çıkan You'll Never Walk Alone bestesi, dünyanın neresine gidersek gidelim bu bağlılığın bir simgesi olarak Liverpool ile özdeşleşmiş hâldedir. İşte bu kulübün tarihindeki en özel karşılaşmalardan birisi de 2005 yılında İstanbul'da oynadığı Şampiyonlar Ligi finalidir. Filmimiz, kısacık ömrü narin bedenine çok ağır gelecek acılarla dolu olan Will adlı bir çocuğun gönül verdiği Liverpool'un oynayacağı bu tarihî finale gitme öyküsünü işler. Bir çocuğun hayatı futbol ile sevmesi, futbolun sadece futbol olmadığın net şekilde anlatan bir yapım.
3. Dar Alanda Kısa Paslaşmalar
Yönetmen Serdar Akar'ın kendi çocukluğundan ve gençliğini geçirdiği kasabadan izler taşıyan Dar Alanda Kısa Paslaşmalar, bu topraklarda gelişen amatör futbol kültürünü ve bu kültürü yaşatmaya çalışanların sevdalarını, umutlarını, tutkularını, aşklarını ve beklentilerini işler. Müjde Ar, Savaş Dinçel, Rafet El Roman ve Erkan Can'ın başarılı performanslarıyla Esnafspor'un bütçe olarak kendisinden büyük takımlarla mücadelesini izlediğimiz yapımda dönemin bir çok Türk futbolcusunu da konuk olarak beyaz perdede görürüz. Her sahnesinde kendimizden ait bir şeyler bulabileceğimiz film, klasikleşmiş olan ''Hayat futbola fena hâlde benzer.'' cümlesiyle çarpıcı bir şekilde girişi yaparken daha ilk andan mesajını cümle âleme duyurur.
''Hayat da öyle değil mi? İstediğin kadar yetenekli ol, iyi bir takımın yoksa kaybedersin.''
2. Escape to Victory
Sylvester Stallone, Michael Caine ve Max von Sydow gibi sinema tarihine adına altın harflerle yazdıran aktörlerin rol aldığı film, II. Dünya Savaşı sırasında esir düşen bir grup müttefik askerin düzenlenen bir futbol maçında esirlikten kaçma üzerine kurdukları planı konu eder. Ancak Nazi subaylarının propaganda amaçlı düzenlediği ve müttefikleri çok rahat yeneceklerini düşündükleri futbol maçında Naziler karşılarında hiç beklemedikleri bir rakip bulurlar. İnsanın hayata tutunma aşkını futbol bağlamında işleyen yapımda Pele, Bobby Moore, Ardiles, Van Himst gibi dönemin ünlü futbolcuları da yer alır.
1. Green Street Hooligans
Amerika'da üniversite eğitimi alan genç Matt Buckner'ın (Elijah Wood) yaşadığı birtakım talihsizlikler sonucu üniversiteden atılmasıyla başlayan hikâyemiz, Matt'ın ablasının yanına İngiltere'ye yerleşmesi ve burada sosyal olarak yalnız kalmasıyla devam eder. Matt, zaman içinde eniştesinin kardeşi Pete Dunham (Charlie Hunnam) ve onun liderlik ettiği West Ham taraftar grubu "Green Street Elite" ile yakınlaşır. Belki de yeni bir başlangıç yaptığı hayatta yalnız ve sevgisiz kaldığı için yakınlaştığı bu gruba kendisini kabullendirmesi uzun sürer. Kendisine gruba kabul ettirdiği ve üyesi olduğu süre boyunca gelişen olayları izleyen bizler, İngiltere'ye gelene kadar şiddete bir hayli uzak olan kahramanımız Matt ile birlikte İngiltere'de uzun süredir hüküm süren holiganizmi ve futbolun şiddet dolu yönünü keşfederiz. Şiddetin çarpıcılığı yüzümüze sertçe vurulurken bir yandan da aynı renklere gönül vermenin birleştiriciliği altında gelişen dostluğun, arkadaşlığın ve aidiyetin ne kadar güçlü olduğunu hissederiz.
Yorum Bırakın