Filistin-İsrail Çatışması Üzerine

Filistin-İsrail Çatışması Üzerine
  • 0
    0
    0
    0
  • Yazıya başlamadan önce, Arap-İsrail çatışmasının tarihsel sürecini aktarmak isterim. 2 Kasım 1917'de dönemin İngiliz dışişleri bakanı Arthur Balfour, günümüz Filistin-İsrail çatışmasının temeli olarak sayılabilecek Balfour Deklarasyonu'nu açıklamıştır. Britanyalı Yahudilerin lideri ve İngiltere Siyonist Federasyonu başkanı olan Lord Water Rothschild'e mektuba ekli bir şekilde gönderdiği deklerasyonda, kullandığı ''Filistin'de bir Yahudi anayurdu'' tabiriyle, Filistin topraklarında siyasal doktrin olarak Siyonizm'i esas alan bir Yahudi devleti kurulabileceğinin ilk somut işaretini vermiştir (BBC Türkçe, 19.05.2021'de erişildi). 14 Mayıs 1948'de, Filistin topraklarındaki Britanya mandasının sona ermesiyle, Filistin'deki Siyonist Yahudi liderler, Britanya'nın yayımladığı Balfour Deklarasyonu'ndan aldıkları güçle, tek taraflı olarak İsrail devletini ilan ettiler; bölgedeki Arap liderler bu kararı tanımayıp yeni kurulan İsrail'e savaş ilan ettiler. Savaş sonucu bugünkü Filistin topraklarını oluşturan Gazze Şeridi (Mısır tarafından ilhak edilen) ve Batı Şeria (Ürdün tarafından ilhak edilen) sınırları, 1949'daki Birleşmiş Milletler ateşkes hattı ile İsrail devleti sınırlarından ayrılmıştır. 1969 Arap-İsrail savaşında ise İsrail; Ürdün, Mısır ve Suriye ile yaptığı savaşlarda galip gelen taraf olmuştur; Mısır'a ait Gazze, Suriye'ye ait Golan Tepeleri ve Ürdün'e ait Batı Şeria'yı işgal etmiştir. İşgal edilen, Arapların çoğunlukta olduğu, Batı Şeria ve Gazze'de tek taraflı olarak Filistin devleti ilan edilmiştir; Filistin dünyanın pek çok ülkesi ve Birleşmiş Milletler tarafından tanınmakla birlikte Batı ülkelerinin çoğu tarafından resmi olarak tanınmamaktadır.

    İsrail ve uluslararası tanınırlığı sınırlı olan Filistin arasındaki çatışmalar, özellikle 2014'teki Filistin intifadası ve karşılık olarak İsrail'in Gazze saldırısından günümüze değin oldukça tırmanmış durumdadır. ''Yeniden hararetlenen çatışmalarda; İsrail'in yoğun bombardımanı altında olan Gazze Şeridi'nde hayatını kaybedenlerin sayısı 220'ye çıkarken, 10 İsrail vatandaşı Gazze'den ateşlenen roket atışlarında yaşamını yitirdi.'' (Sputnik Türkiye, 18.05.2021'de erişildi).

     

    Asimetrik Bir Çatışma

    Arap-İsrail çatışmasının uzun bir alt başlığı olarak görülebilecek Filistin-İsrail çatışmasında dikkat çeken ayrıntı, çatışmanın bir hayli asimetrik olduğudur. Nüfusu ve GSYİH'ine oranla oldukça güçlü bir ordusu olan; ABD'nin doğrudan ve Birleşik Krallık'ın dolaylı desteğini alan İsrail, işgal altındaki Filistin toprakları (occupied Palestinian territories, Avrupa Birliği tarafından kullanılan tabir) olan Gazze ve Batı Şeria'da, ''terörle mücadele'' olarak adlandırdığı askeri operasyonlarda, ABD ve İsrail tarafından terör örgütü olarak ilan edilen Hamas ve İslami Cihad ile çatışmaktadır. Karşılık olarak Hamas silahlı örgütü de İsrail'e yönelik saldırılarda bulunmaktadır. Çatışmalarda yalnızca 'askeri alanlar'ın hedef alındığı söylenmektedir; fakat medyadan alınan bilgilere göre pek çok sivil yerleşim yerinin de hedef alındığı görülebilmektedir (Amnesty International, 18.05.2021'de erişildi; Amnesty International, 18.05.2021'de erişildi; New York Times, 18.05.2021'de erişildi). Genellikle El Aksa Mescidi ve Yahudi yerleşimcilerin yerel halka 'tacizi' ile bağlantılı olarak yapılan barışçıl başlayan protestolara İsrail silahlı güçlerinin orantısız güç kullandığı ve gerilimi tırmandırdığı bilinmektedir (Associated Press, 18.05.2021'de erişildi). Hamas'tan bağımsız olarak Filistinli yerel halkın, İsrail silahlı güçlerinin kullandığı plastik mermilere karşın, taşlarla saldırdığına medyada sıkça rastlanmaktadır. Çatışmanın asimetrik doğasına dair detayların geliştirilmeye açık olduğunu belirterek bu başlığı bitiriyorum.

     

    Hamas Neyi Hedefliyor?

    İsminden de anlaşılacağı gibi (İslami Direniş Hareketi) Hamas, Filistin'i İsrail işgalinden kurtarmayı ve ülkeyi bir İslam devletine dönüştürmeyi hedefliyor; bu iki hedeften hangisinin öncelikli olduğu belirsizdir (Dalacoura, 2011, s. 67). Örgüt, İsrail devletini yok etme amacını taşıyarak onunla silahlı mücadeleye girişmiştir (O'Malley, 2015, p. 118). Hamas (Ḥarakat al-Muqāwamah al-ʾIslāmiyyah, İslami Direniş Hareketi) 1987'de, Filistinli Müslüman Kardeşler'in bir devamı olarak kuruldu. Silahlı örgüt, ya da terör örgütü, olan Hamas, İsrail varlığını kendisine bir tehdit olarak görmektedir ve İsrail'e yönelik antisemitist ve anti-Siyonist motivasyonlara sahiptir. İşgal altındaki Filistin topraklarından biri olan Gazze'de otoriteyi, Ramallah, Batı Şeria, merkezli El-Fetih yönetiminden ele geçirmiştir ve Gazze üzerinden İsrail'in gerek askeri gerek sivil alanlarını hedef alan saldırılarda bulunmaktadır. Hamas'ın Hizbullah ve İran İslam Cumhuriyeti ile çok ciddi bağlantıları olduğu ve onlar tarafından fonlandığı bilinmektedir. (Wikipedia, 18.05.2021'de erişildi). Hamas, ayrıca, siyasal İslamcı bir politikaya sahiptir; bununla paralel olarak, yakın zamanda Mısır'da önceki Mursi hükümeti ile olduğu gibi, Türkiye ve Katar'ın mevcut hükümetleriyle de yakın ilişkilere sahiptir. Hamas'ın ilişki ağına dair detaylar geliştirilmeye açıktır.

     

    İsrail'in ''Kendisini Savunma Hakkı''

    İsrail'in ''terörle mücadele'' adını verdiği operasyonlarına ABD ve İngiltere'nin de dahil olduğu pek çok ülke doğrudan ya da dolaylı olarak, ''kendisini savunma hakkı'' prensibine dayanarak, destek vermektedir. Öte yandan İsrail'in ''kendisini savunma hakkı'' meselesi, terörle mücadele yürüten her ülke (örneğin İspanya, Kolombiya, Birleşik Krallık, ABD, Türkiye) için olduğu gibi, İsrail için de tartışılmaktadır. Fakat İsrail'in terörle mücadele tarzında doğrudan göze çarpan ''apartheid'' ve ''persekütif'' bir tavır, İsrail'in terörle mücadele stratejilerini diğer ülkelerinkinden ayrıştırmaktadır (Human Rights Watch, 19.05.2021'de erişildi). İsrail yetkilileri ise bu iddiaları reddetmektedir; İsrail'in 2015'teki Dışişleri Bakan Yardımcısı Tzipi Hotovely, BBC'ye verdiği bir röportajda "İsrail ve apartheid'in hiçbir ortak yanı yok." demiştir (BBC World, 19.05.2021'de erişildi). Avrupa Birliği, İngiltere, ABD ve pek çok ülke tarafından terör örgütü olarak ilan edilen Filistinli silahlı örgütler olan Hamas ve İslami Cihad'a karşı yapılan askeri operasyonlar, sözü edilen bu örgütlerin İsrail için bir ''varoluşsal tehdit'' olarak görülmesi sonucu onanmaktadır. İsrail'in ''kendisini savunma hakkı'' üzerinden yürüttüğü terörle mücadele, öyle görünüyor ki, sivillere yönelik sistematik perseküsyonu da meşrulaştırmaktadır. Sağcı otoriteryen İsrail hükümeti, Filistinli sivillerin barışçıl gösterilerine hemen hemen hiç izin vermemekte; sert müdahalelerde bulunmaktadır (Al Jazeera, 19.05.2021'de erişildi).

     

    Filistin ve İsrail Arasında Barış Mümkün mü?

    Filistinli Araplar ve İsrail arasında 1948'teki ateşkesten beri barışa dair, kayda değer ve kabul gören bir anlaşma olmadı. 1969'daki savaş ile birlikte bölgedeki gerilim asla hiç düşmedi. İsrail'in düşmanca ve hukuktanımaz tavrı ve Filistin'in içindeki, meseleyi itibarsızlaştıran, terör faaliyetleri, barış için engel olarak görülüyor. Şahsen Filistin ve İsrail arasında barış olmasını ve çatışmanın sona ermesini çok isterim, bunu bir önceki yazımda da dile getirmiştim, fakat mevcut Netenyahu hükümetiyle bunun başarılabileceğini hiç sanmıyorum. Bölgede barış için hala umut olsa da, olası bir barışın gelmesi zaman alacak gibi görünüyor. Birleşmiş Milletler'in çekimser tavrını ve ABD'nin açıkça İsrail'den yana taraf olmasını dehşet verici olarak gördüğümü belirtmek isterim.

     

    Filistin Meselesini Kim Nasıl Sahiplendi?

    Filistin meselesi, 1969'daki İsrail işgalinden beri güncelliğini korumaktadır. İşgal sonrası kurulan örgütlerden biri olan Filistin Kuruluş Örgütü (FKÖ), Yaser Arafat öncülüğünde, İsrail tarafından işgal edilen Filistin topraklarında (Batı Şeria ve Gazze) tek taraflı olarak Filistin devletini kurmuştur. Sol tandanslı olan bu örgüt, dönemin komünist devleti, ve kapitalist rakibi olan ABD’nin zıt kutbu, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ile yakın ilişkilere sahip olmuştur.

    Komünist bloğun Filistin-İsrail çatışmasında Filistin’i desteklemesinin ardından, dünyadaki sol hareketlerin Filistin meselesine ilgisi artmış ve sol hareketler onu sahiplenmişlerdir. Türk solunda da, aralarında Marksist-Leninist öğrenci lideri Deniz Gezmiş’in de bulunduğu pek çok devrimci gencin Filistin’de, 1969 yılında, İsrail ile silahlı mücadelenin içinde olan Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi’nin kamplarında bulunduğu bilinmektedir (OdaTV, 11.06.2021’de erişildi). (Bu konuda güvenilir kaynak bulmakta zorlandığım için bu kısmı kısa tuttum.)

    25 Aralık 1991’de SSCB’nin, ve dolayısıyla komünist bloğun, yıkılmasıyla, tüm dünyada olduğu gibi Filistin’de de sol/komünist hareketler güç kaybetmeye başlamış; buna karşılık ABD’nin neoliberal ve kapitalist düzeni güç kazanmaya başlamıştır. SSCB ile ABD arasındaki çatışmada, ‘komünizmin dinsizlik ile eşdeğer olduğunu’ öne süren ve buradan hareketle takındığı anitkomünist tavrıyla öne çıkan İslamcılık, komünizmin etkisini yitirmesiyle, dünyanın pek çok yerinde (Afganistan, Suriye, Türkiye, Lübnan) olduğu gibi, Filistin’de de etkili olmaya başlamıştır. 1987’de kurulan İslamcı bir örgüt olan Hamas, bu motivasyonla, komünist Filistin’i, kademe kademe ‘İslamize’ etmeye girişmiştir. Böylelikle, İslamcıların önderliğinde, dindar Müslümanlar, kutsal El-Aksa Mescidi’ni de ilgilendiren Filistin meselesini bir ‘dava’ olarak görmeye başlamışlardır. Türkiye’de de, siyasal İslam’ın gücü arttıkça Filistin meselesine eğilim artmıştır; bunun yansımasının dindar, ya da kendisini dine kültürel olarak bağlı hisseden, Müslüman olan —bir yandan da internetin dünyevileştirici (seküler/laik) ve özgürlükçü nimetinden de yararlanan, ve insan haklarını, kısmen ya da tamamen, gözetmeye meyyal— gençlerin sosyal medya paylaşımlarında da görülmektedir. Yalnız buradaki ironiye bir açıklık getirmekte fayda var: Gençlerin, dindar olsun ya da olmasınlar, özgürlüğe, internetin de etkisiyle, farklı derecelerde de olsa, meyyal yapıda oldukları için Filistin meselesini de gözetmeyi tercih ettiği; siyasal İslam’ın araçsallaştırma politikasına, genel olarak, rağbet etmediği, çekimser kaldığı, ya da doğrudan karşı çıktığı da öne sürülebilir. (Gençliğin siyasal İslam ile ilişkisini inceleyen araştırmaların taranması sonrası bulguların bir alt başlık halinde sunulması, bu konuda daha nitelikli ve akademik bir veri sağlayacaktır.)

     

    İsrail-Türkiye İlişkieri ve Filistin Meselesi

    Bu başlığı, gerekli olduğunu düşünerek yazdım fakat hakkında pek bir bilgi sahibi olmadığım için şimdilik boş bırakacağım.

     

    Filistin Meselesine Uluslararası İlişkiler Bakımından Bakış

    Bu başlığı da, gerekli olduğunu düşünerek yazdım fakat hakkında pek bir bilgi sahibi olmadığım için şimdilik boş bırakacağım.

     

    Filistin-İsrail Çatışmasına Dair Kendi Görüşüm

    Filistin-İsrail çatışmasına dair görüşlerimi daha önce de paylaşmıştım fakat yeniden, bu sefer daha derli toplu bir şekilde, paylaşacağım. Dürüst olayım, ben tarafsız bir insan değilim; dolayısıyla tuttuğum bir taraf var. İnsanlık dramına uğrayan her insan, grup ya da halkın yanında durmak, kendimi sol tandanslı ve hümanist olarak addeden birisi olarak, benim bir görevimdir. Dolayısıyla bu asimetrik çatışmada da tarafım; --gerek Filistin gerek İsrail tarafında ama ağırlıklı olarak Filistin tarafında-- yıllardır insanlık dramına uğrayan insanların, vurgulamam gerekirse silahsız Filistinli sivillerin, tarafıdır. Her ne davası olursa olsun, hemen silaha davranan insanlar ise benim gözümde çok büyük bir suç işlemektedirler; Filistin'deki silahlı örgüt Hamas'tan insanlık adına herhangi olumlu ve yapıcı bir şey beklemek, son derece art niyetli ve etnik gerilimin artmasına katkı sağlayan militer bir yaklaşımdır. Oysa yasal insan hakları mücadelesi, terörün yöntemleriyle değil, demokratik, uzlaşmacı ve müzakereye dayalı yöntemlerle gerçekleşmek zorundadır. İsrail'den apartheid rejimi ve Filistinlilere yönelik perseküsyonlarına son vermesini, Hamas'tan da İsrail'e yönelik, sivilleri hedefe alan saldırılarını sonlandırmasını; iki devletli çözüm için BM öncülüğünde masaya oturulmasını talep ediyorum.

     

    Kaynakça

    Amnesty International, Israel/ OPT: Pattern of Israeli attacks on residential homes in Gaza must be investigated as war crimes. 18.05.2021’de erişildi.

    Amnesty International, Israel/ OPT: Cycle of impunity leaves civilians once again paying the price amid escalation of hostilities. 18.05.2021’de erişildi.

    Aljazeera, Israeli police clash with Palestinian protesters in Jerusalem. 19.05.2021'de erişildi.

    Associated Press, Palestinians face mounting barriers to peaceful protest. 18.05.2021'de erişildi.

    BBC Türkçe, Balfour Deklarasyonu ve İsrail-Filistin sorunu: İngiltere'nin 1917'deki bildirisi ve Orta Doğu'ya 67 kelimeyle bıraktığı sorunlu miras. 19.05.2021'de erişildi.

    BBC World, Israel committing crimes of apartheid and persecution - HRW, 19.05.2021'de erişildi.

    BBC World, Israel and apartheid ‘nothing in common.’ 19.05.2021’de erişildi.

    Dalacoura, K. (2011). Islamist terrorism and democracy in the Middle East. Cambridge University Press.

    Human Rights Watch, Abusive Israeli policies constitute crimes of apartheid, persecution. 19.05.2021'de erişildi.

    New York Times, When fighting erupts between Israel and Hamas, the question of war crimes follows. 18.05.2021’de erişildi.

    OdaTV, Filistin’in devrimci Türk fedaileri. 11.06.2021’de erişildi.

    O'Malley, Padraig (2015). The two-state delusion: Israel and Palestine – a tale of two narratives. Penguin Publishing Group, p. 126.

    Sputnik Türkiye, Hamas: İsrail’e ait Urum Üssü’nü vurduk. 18.05.2021'de erişildi

    Wikipedia, Hamas. 18.05.2021'de erişildi.

     

    Not: Kapak fotoğrafı, şahsıma ait olmayıp, Vox sitesinden alınmıştır 
    (En: No infringement of copyright is intended).

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.