Advertisement

Hayat Nasıl Yaşanır?

Hayat Nasıl Yaşanır?
  • 4
    0
    0
    1
  • Hayat Nasıl Yaşanır?

    Sahile sadece on dakika, güneşi selamını engelleyecek tek bir hadsiz dahi yok.  Saat yedide kalkıyorum bir kahve ve ardından sahile, oradan güneşe doğru bir koşu. Saat daha öğle bile değil, eve dönüyorum. Kıvamında bir duş, kaliteli bir kahvaltı ve ardından o saatlerin sütlimanı bir kitap. Saat öğleyi azıcık geçmiş, göze de bir yorgunluk. Aman Allah’ım ne de tatlı bir uyku! Kalkıyorum sanki başka bir günün sabahı, saat daha öğleden hallice. Atlıyorum bisikletime sürüyorum sahillerime. Yorgun düşüyor bedenim bir ağacın altında pinekliyorum, kah düşünüyorum kah kuruyorum. Saat daha hava sararmamış bile. Gidiyorum aylak aylak ama aylaklığımda var bir imrenilesi neşe. Göreni hayrete düşürüyor sanki aylaklığım, bakan bir daha bakıyor. Oturuyorum bir kafeye kah elimde bir kitap kah telefon. Arıyorum birini, olmadı laf atıyorum birine latife ediyoruz. Kahkahalar buram buram. Çıkıyorum dışarı hava sararmış, derdini dile getiriyor bizde var kah neşe kah hüzün. Hüzünü bile neşe. Öyle bir sarılık. Atlıyorum tirene geçiyorum eve. Çok aylaklık ettim açıyorum kitaplarımı. Okudukça düşünüyorum, okudukça kuruyorum. Doluyor içim dertle, kederle ama keyfi keder, keyfi dert. Öyle ki zevk alıyorum bu acıdan. Taşıyor kağıda kederim, derdim. Yazdıkça yazıyorum. Anlamaya çalışıyorum, tek derdim bu diyorum. Başım düşüyor yastığa, hiçbir fısıltı ilişmiyor kulağıma. Rahatsız eden, uykumu kaçıran tek bir neşesiz keder yok. Öyle bir bitkin düşmüşkü bedenim tam düşünecekken bir şeyler gözlerim kapanıyor. Kalkıyorum saat yedide, güneşin ilk selamı. Yine aynı neşeli keder, neşeli dertler. Göreni hayrete düşürür. Geçip gidiyor günler. Yazdıkça yazıyorum. Arıyorum, buluyorum. Olmuyor bulamamışım diyorum. Kovalıyor günler birbirini. Bulamıyorum, maksadımda bulmak değil. Araması keyif veriyor. Sonra başka bir gün geliyor. Onun peşinden başka bir selam. Bambaşka bir gün oluyor. Bir iğne batıyor. Acısı acı değil anlamıyorum. Bir şeyler oluveriyor. Hep aynı günleri yaşayacak değilim ya!

    Sahile sadece on dakika, güneşin selamını engelleyecek tek bir hadsiz yokken biri mani oluyor, duyamıyorum güneşin selamını. Saat yedi, uyanıyorum günün ciğerlerime girdiğini hissettiğim ilk nefesi. Bir şaşkınlık bendeki. Dertli, kederli. Anlayamıyorum bu kederi, bu derdi. Hiç diğerlerine benzemiyor. Düşünüyorum ne neşesi var ne keyfi. Geçer diyorum. Çıkıyorum sabah selamını alamadığım güneşin selamını almaya. Koşuyorum her adımımda bir dert. Soluk soluğayım. Çekiyorum ciğerlerime havayı, sanki dert çekiyorum. Şaşkınım. Oturuyorum bir ağacın altına, gölgesi boğuyor beni de dehşete düşüyorum. Bir düşünce bin keder. Saat olmuş öğle. Tutuyorum evin yolunu. Önce sıcak bir duş, ardından bir kahvaltı. Alıyorum elime bir kitap, sanki sayfalar demir külçe, öğle bir ağırlaşmış sayfalar yoruluyorum, parmaktan bileklerime, vücudum. Aman Allah’ım bu nasıl bir dirilik, kapatamıyorum gözlerimi. Oysaki dalardık bir çırpıda. Pinekliyorum, sanki bir asır geçmiş. Atlıyorum bisikletime sürüyorum, yoruluyor bedenim görüyorum bir ağacın gölgesini de gidemiyorum yanına. Tutuyorum bir kafenin yolunu. Yürüyüşümde aynı aylaklık ama bakan yok, neşem kaçmış. Giriyorum içeri. Kah elimde bir kitap hak telefon. Kitabın sayfalarını çeviremiyorum. Laf atıyorum birine ediyoruz lak lak. Olmuyor var bir şeyler. Çıkıyorum dışarı saat hava sararmış. Aman Allah’ım bu nasıl sarılık. Derdi taşmış zehre bulanmış gök. Derdi dert. Düşürüyor beni de derde, ne keyfi var ne neşesi. Tutuyorum evin yolunu, aklımda sorular. Çok aylaklık ettim oturuyorum kitaplarımın başına. Çeviremiyorum sayfaları. Olsun yine de derdim var onları yazarım diyorum. Düşmüyor kağıda derdim, kederim. Anlayamıyorum, göremiyorum. Saat olmuş gecenin bir körü. Atıyorum kendimi yatağa. Aman Allah’ım bu nasıl bir dirilik. Anlıyorum ki diri olan bedenim değil. Yalvarıyor bana, acısı acı. Olmuyor izin vermiyor birisi, düşmüyor kapağım. Bir düşünce bin keder, bin dert. Ardından bir düşünce ve bir düşünce daha. Saat gecenin aymazı. Düşüyor gözlerim dertten, kederden.

    Sahile yol yok! Güneş selam vermez olmuş. Kalkamıyorum yattığım yerden. Bir nefes aman Allah’ım bu kadar mı acı verir? Saat günün bilinmeyen bir vakti. Bir kahve içiyorum sanki zembelek. Koşuyorum her adımda bir sancı. Her yer gölgelik. Saat günün bilinmeyen bir vakti. Atıyorum kendimi bir kafeye, kimseciklere görünmeden. Her nefeste bir kılıç yarası. Saat günün bilinmeyen bir vakti atıyorum kendimi dışarı. Aman Allah’ım gökte bir zehir. Atıyorum kendimi eve. Gün artık gecenin bilinmeyen bir vakti. Nefeslerim yarım yarım. Bedenim yorgun, aklım düşkün uyuyorum bir gözüm açık.

    Yol yok! Güneş yok! Korku içinde kıvranıyorum. Yataktan çıkacak gücüm yok. Saat artık yitmiş. Günün asla bilenmeyecek bir vaktindeyim. Her nefesimde inanılmaz bir ıstırap. Düşünmeden edemiyorum. Gözlerim fal taşı. Sadece düşünüyorum. Dert, keder sahillerde kum olmuş. Anlayamıyorum, bulamıyorum, göremiyorum. Sadece bir ses. Bir selam. Tek duyduğum o. Güneşin selamına hiç benzemiyor. Nefes almaktan vaz geçiyorum, gözlerim kapanıyor.

    Yol yok! Hiçbir şey yok.

     

    Kapak Fotoğrafı: Sunbaker Max, Dupain 1937


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.