Yazarlık ve Yazmak Temalı Yapımlar - I. Kısım: Filmler

Yazarlık ve Yazmak Temalı Yapımlar - I. Kısım: Filmler
  • 3
    0
    0
    0
  •  

    Öncelikle bu yapımlarla ilgili ne söylesem; spoiler olacakmış gibi hissettiğim için oldukça kısa tutmak istesem de anlatacağım çok şey var.

    1)Lütfen Beni Öldürme (Stranger Than Fiction)

    Daha önce hiç hayatınızın bir dış ses  tarafından seslendirildiğini düşündüğünüz oldu mu? Zaman zaman bir yerden bir yere hareket edip ne yapacağınızı unutup, herhalde simülasyonu kontrol eden kişi komut vermeyi unuttu diyerek gülüp dalga geçtiğiniz...

    Bu zaman zaman hepimize olmuştur. İşte böyle bir açılış sahnesine sahip olan Lütfen Beni Öldürme’de  son romanını yazan bir yazar tarafından hayatının gidişatının yönlendirildiğini fark edene dek monoton bir hayat yaşayan Harold'ın gerçeküstü yaşam macerasını izlerken bir yandan da yazarın eserinin yaratım sürecine tanık oluyoruz.

    Her sanatçı ve özellikle de her yazarın yeni bir gerçeklik yaratırken yaşadığı o sancılı süreci izliyoruz. Bununla birlikte bir de bu karakterin kanlı canlı bir insan olduğunu ve yaşadığı gerçekliği sorguladığı anlara tanık olmak, seyircinin kafasında da aynı işaretleri yaratabiliyor zaman zaman ve Harold ile bir noktada bağ kurabileceği detaylar seyirciye aktarılabiliyor.

    Bir yanda her romanının sonunda karakterini öldüren, müthiş bir çarpıcılıkla romanını sindire sindire bitirme yolunda adımlar atan yazarımız, diğer yanda yer yer kendimizi onun yerine koyduğumuz ve hayattan zevk almak istediğini fark eden, yaşamak için bir motivasyon noktası bulan karakterimiz arasında, seyirci olarak biz de zaman zaman kendi gerçekliğimizi sorgulayabiliyoruz.

    Benim için dvd zamanlarından etkiliyeci ve sorgulatmaya dayalı, zamanının çok ötesinde ve absürd sayılabilecek noktaları ilgi çekici bir şekilde işleyen bir filmdi. Benim için etkisini kaybetmeyen, harika oyuncu kadrosuna sahip, yazmak ve yazarlıkla ilgili bu yapım hala favorilerim arasında. 

    Detaylı bilgiler için

    2) Hayalimdeki Aşk (Ruby Sparks)

    Yazdığımız her şey ya aniden gerçekleşseydi...

    İlk eseriyle genç yaşta başarılı bir yazar olarak adını duyuran Calvin, aradan uzun zaman geçmesine rağmen henüz bir başka eser daha ortaya koyamamıştır. Yaratıcılığı körelen ve ilhamı kaçan Calvin, son çare olarak Sims'te karakter yaratır gibi, kendisi için, Ruby adında bir kadın karakter yaratmaya karar verir.  Ruby, bir gün, kanlı canlı bir şekilde karşısına çıkar. Her geçen gün satırlara dökerek kendi mükemmeline yaklaştırmak istediği Ruby ile birlikte yaşadığı olaylar ve içinde bulunduğu bu durum etrafında hayat bulan bu film; benim gözümden, bir yazarın en zor dönemleri olan, ilham bekleyişi ve taklitçi sendromu dönemine vurgu yapan sürükleyiciliği düşük; fakat konu olarak ilgimi ve beğenimi kazanmış bir yapımdır. Yazdığı her satırın, yazar yazmaz gerçeğe dönüşmesi gittikçe Calvin için ürkütücü bir hal almaya başlasa da bir noktadan sonra bundan hoşlanmaya başlar. 

    İlk cümleme geri dönersek, yazdığımız, düşündüğümüz, söylediğimiz, yaptığımız her şey bir şekilde en sonunda gerçeğe dönüşüyor aslında. "Düşünceler nesnelere dönüşür." cümlesini hayatının merkezine oturtmuş biri olarak zamanında keyifle izlemiştim. Fakat Lütfen Beni Öldürme kadar etkileyici bulduğum bir yapım değildir. Buna rağmen vermek istediği mesajları vurgulama biçimi benim başarılı bulduğum bir film.

     Detaylı bilgi için göz atın

    3) Paris'te Gece Yarısı (Midnight in Paris

     

    Woody Allen yönetmenliğindeki, 64. Cannes Film Festivali'nin açılış filmi olan bu yapım, zengin bir oyuncu kadrosuna sahip, sanat yelpazesinin farklı noktalarından karakterlerle dolup taşan ve sanatı sanatla anlatan eğlenceli bir yapım. İlhamı, daha iyisini yaratma kaygısıyla zedenlenmiş bir sanatçı olan Gil ve nişanlısı Inez ufak bir tatil kaçamağı için Paris'e gelirler. Her dönemden, sanatın her halinden izler bulunan bu büyüleyici şehrin sokaklarında, bir süredir ortaya koymak istediği eseri için ilham almak umuduyla geceleri dolaşmaya başlayan Gil, gerçeğin ötesinde maceralar yaşayayarak sanatı, sanatın amacını ve sanatın temelinde yatan yaratma ve bilindik olandan kaçma arzusunu sorgularken kendine yeni cevaplar bulur ve farklı dönemlerden farklı perspektiflerle bakış açılarını zenginleştirerek sanatçı kimliğini olduğundan öteye taşıma ihtiyacını bir parça olsun gidermek üzere olduğunu hisseder film boyunca. 

    Gil, kendi döneminin sıkıcı, verimsiz ve sanattan uzak sıradan olduğunu düşünen bir karakter ve eski dönem sanatçı ve sanat eserlerine ilgili biri. Aşağıdaki filmden bir karede, başka bir karakterden Gil'in bu düşüncelerine karşıt bir replik görmekteyiz.

    Fotoğrafın bulunduğu kaynak

     

    Geceleri yaşadığı, gerçeğin ötesindeki sanat maceraları, onun içinde bulunduğu sıkıcı gerçeklikten uzaklaşmasını sağlayıp, ait olduğu sanat dünyasında kendi gibi hissetmesine sebep olur. Gündüzleri, Gil için vakit geçmek bilmez. Sanatçı kimliğinin temelini sağlamlaştırırken, gerçekte olduğu insanla, sanatçı kişiliği arasında oldukça gelgitler yaşayan Gil'in maceraları sanat merkezli ve eğlenceli bir şekilde seyirciye aktarılıyor. 

    Bu filmi de saydığım diğer iki yapım gibi, vizyona girdiği dönemde izlemiştim. Bu filmlerde beni en etkileyen noktalardan biri, her sanatçının ve özellikle de yazarların kelimelerle yeni gerçeklikler yaratması, bunları gerçek hayatın akışını bozmadan yer yer absürd ve eğlenceli, yer yer de sanatın yalın bir anlatımla, ruhsal sancıların anlaşılmaz bir şekilde dışa vurulması arasındaki ince çizgiyi koparmadan gerçekleştirmesidir. 

    Paris'te Gece Yarısı filmi de çok uzun yıllar önce izlediğim bir filmdi. Film hem oyuncu kadrosu hem de hikayenin barındırdığı karakterler açısından oldukça zengin bir kadroya sahip. Böyle kalabalık yapımları oldum olası sevmişimdir. Benim aklımda kalan en etkileyici yanı, bazılarınızın da zaman zaman hissettiği gibi benim de hissettiğim bir durumun; Gil'in 1900'lü yıllardan tanıştığı bir karakterle arasında geçen bir diyalog olarak seyirciye aktarılmasıydı.

    Gil de dahil kimse içinde bulunduğu zamana ya da döneme kendini ait hissetmiyor. Her insan hayatının bazı noktalarında, kendinden önceki pek çok farklı döneme hayranlık duymuştur ve bir fırsatı olsa belirli bir zaman diliminde farklı ve kendinden önceki bir dönemde yaşamak istediğini dile getirmiştir ya da getirecektir. Herkesin "Altın Çağ"ı farklı bir döneme ait olabilir. Bu gerçeğin farkındalığını yaşamak, filmin benim için etkileyici anlarından biriydi.

    Fotoğrafın alındığı kaynak

     

    Filmin, hoşlandığım diğer bir yönüyse; her insanın farklı bir birey olması ve her bireyin bir çay kaşığını bile farklı anlamlandırabileceği eşsiz bakış açılarına sahip olduğu gerçeğini; farklı dönemlerde yaşayan bazı sanatçıların, sanat anlayışları ve ürettikleri eserlerin, kendi dönemlerinden çok uzun yıllar sonra anlamlandırılmaları, değer bulmaları ve farklı bir zamandan farklı perspektiflerle yorumlanarak vurgulanmasıydı.

     

    Fotoğrafın kaynağı

    4) Çalıntı Hayat (The Words)

    Bir gün bir antikacıda bulduğu eski bir çantayla hayatı değişen genç bir yazarın etrafında şekillenmiş; yazmak, yazarlıkla ve doğrudan bir yazarın hayatıyla ilgili olarak ele alınan konuların, en başarılı şekilde işlendiği filmdir.  Bulduğu eski çantanın içinde, bir başkasına ait olan bir roman taslağını kendi eseriymiş gibi yayınlatan Rory dünyaca bir üne ve ödüllere sahip olur. Fakat adından da anlayacağınız üzere başkasının şöhreti, ödülleri ve hayatına sahip; fakat sahte bir hayat sürmektedir. Günün birinde beliren, gizemli yaşlı bir karakter Rory'nin sırrını biliyor ve sık sık yaşadığı hayatı ona sorgulatmaya başlıyor. 

    Benim için en etkileyici kısmı:

    Bu yapım; birkaç hikayenin ortasında yaşanan tüm bu kaosun ve romantizmin yanında, yazarların etik anlayışı ve özgün içerikler üretmesi gerektiğine dair vurgu yapan mesajlar barındırıyor bünyesinde.

    Örneğin; Yayıncının, gerçeği öğrendiğinde Rory'ye: "Bunu yapan ilk yazar sen misin sanıyorsun?" cümlesi, sektöre dair çarpıcı yargılar ve düşüncelere daldırıyor insanı. Şans verilmesi gerekilen etkileyici bir yapım olduğunu düşünüyorum.

    " target="_blank" rel="noopener">Filmin fragmanı için tıklayın

     

    Kaynaklar: Kaynak olarak özellikle Beyazperde.com ve Wikipedia.org sitelerini kullandım. Fotoğrafların altında alındığı yerler belirtilmiştir.

     

     

     

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.