Bazı insanlar var ve üzerinden yıllar geçmesine rağmen onların tavır ve davranışlarını düşünüyor, hayret ediyorum. Aralarında Instagram'dan takip ettiğim kişilerin de olduğu kişiler ile vaktizamanında pek çetrefilli ilişkilere sahiptim, yarattığım izlenimden hareketle bana yakınlaşıyor ya da benden uzaklaşıyorlardı, ki çoğunlukla uzaklaşıyorlardı. Bu kişilere dair belirleyici unsur; bir izlenime tutulmuş ve değişimi küçümseyip, inandırıcı ve samimi bulmayıp hedef kişiyi o izlenim üzerinden yargılmalarıydı. Bu kişilerden bazılarına kendimi ne kadar ifade etmeye çalıştıysam da herhangi bir organik ilişki kuramadım; ben her ne kadar değiştiğimden bahsetsem de bunların onlar için aslında hiçbir önemi yoktu, onların bana olan ilgi ve yakınlığı hasar almaktan öte tamamen yok olmuştu. Düşünün; gerçekçilikten oldukça uzak bir sosyal medya ortamında bile bunu anladım; bir şeyleri düzeltme çabasıyla yazdığım mesajlara verilen isteksiz, özensiz ve oldukça geç gelen yanıtlar öğretici oldu. Hoş, yanıt vermesi yine kötünün iyisi, verilmemiş pek çok yanıt varken.
Bu tip davranışlardan şunu anladım: söz konusu insan ilişileri olduğunda değişmek yerine muhafaza etmek çok daha yeğ tutuluyor, ve değişimler çoğunlukla önemsenmiyor ve doğru anlaşılmyor. Hoş, hepsinden önce, değişeyim ya da değişmeyeyim; sevilmek istenmediğim takdirde sevilmeyeceğimi, bunun illa ki bir koşula bağlı olmadığını düşünüyorum. Zaten Semih Çorbacı olarak, pek çok kişinin hoşnutsuzluğunu üzerimde topladığımı, bunun yanında oldukça az ama yine de ziyadesiyle değerli insanın sahici sevgisine mazhar olduğumu düşünüyorum. Bu çağ; izlenim ve imajın, akıl ve bilginin önüne geçtiği, akılcılık ve gerçekçiliğin tehdit altında olduğu bir çağ ve ben de artık bu çağ ile savaşmaktan ziyade, zira bu savaşın kaybedeni büyük ihtimalle akılcılık ve ben olacağım; onun kurallarına ayak uydurmaya çalışmaya ama bunu eleştirel prensibimden ödün vermeden yapmam gerektiğine kanaat getirdim; Instagram'daki yeni tarz, görsele dayalı paylaşımlarımı artırmamın sebebi de aslında bu. Çağ ve o çağdan nasibini almış insanlarla kavga etmenin bir lüzmu olmadığını anladım, artık yalnızca yüzleşecek ve bunu kabulleneceğim.
Bu kişilere dair herhangi bir yeniden iletişim çabamı böyle böyle yitirdim; yeni insanlarla tanışıp anlaşmanın çok daha kolay olduğunu fark ettim zira bu sefer deneyimliyim ve görece iyi bir izlenim vermeye çalışıyorum. İnsanların beni sevmesi için fazladan bir çaba sarf etmiyorum, içlerinde sevmeye yatkınlık varsa zaten seviyorlar. Fötr şapkam, hayat ağacı kolyem, alt-orta kalite tişörtüm, ağarmış pantolonum, uzun saç, bıyık, sakallarım ve durgun, donuk, kederli bakışlarımla beni kabul edecek, beni böyle sevecek kişilerin var olduğunu düşünüyorum.
Saygılarımla,
S.Ç.
Yorum Bırakın