Kaplumbağa Terbiyecisi'nin Ötesinde Osman Hamdi Bey ve Tartışmalı Eseri Mihrap

Kaplumbağa Terbiyecisi'nin Ötesinde Osman Hamdi Bey ve Tartışmalı Eseri Mihrap
  • 3
    0
    0
    2
  • Osman Hamdi Bey, popüler kültürde bugüne kadar hep 'Kaplumbağa Terbiyecisi' isimli eseri ile gündeme geldi ve bu yüzden asıl kişiliğinden, toplumun modernizasyonu için yaptıklarından, öncü olduğu oluşumlardan ve görevlerden bihaber kaldık. Bu yazıda amaç, Osman Hamdi Bey'i Kaplumbağa Terbiyecisi'nin gölgesinden çıkarıp Osman Hamdi Bey'in yaptığı önemli işlere değinmektir. Ayrıca bu yazıdaki amaç kesinlikle ''Kaplumbağa Terbiyecisi''nin popülaritesini yermek değildir çünkü olduğu yeri fazlasıyla hak eden bir eser ancak konumuz Osman Hamdi Bey'i farklı bir şekilde ele alıp hayatını ve hayatı boyunca yaptıklarını anlatabilmek ve önemini okuyuculara aktarabilmek.

     

    Osman Hamdi Bey 30 Aralık 1842 tarihinde İstanbul'da doğdu. İlkokul eğitiminin ardından  Maarif-i Adliye'ye giden Osman Hamdi henüz küçükken resim yapmaya başladı ve 16 yaşına geldiğinde resimleri herkesin ilgisini çekiyordu. Sanatçı kişiliğini babasıyla gittiği yurt dışı gezilerinde geliştirdi. Osman Hamdi Bey zamanının şartlarına göre iyi bir çocukluk geçirdi. Çocukluğunun iyi geçmesinde ailesinin büyük bir katkısı oldu. Babası 2.Abdülhamit döneminde bir sene sadrazamlık yapan, Louis Pasteur'ün sınıf arkadaşı ve Osmanlı'nın ilk maden mühendisi İbrahim Edhem Paşa'dır. İbrahim Edhem Paşa, kendisini yetiştirip büyüten Koca Mahmed Hüsrev Paşa gibi eğitime çok önem veren bir insandı. Öyle ki bütün çocukları kendi alanlarının en iyilerinden oldular ve Osmanlı Devleti'nin modernleşmesinde büyük katkıları oldu. Osman Hamdi Bey'i ise hukuk eğitimi için Paris'e gönderdi. Hayatının 12 yılını Paris'te geçiren Osman Hamdi Bey orada aldığı hukuk eğitimin yanında oradaki usta ressamların atölyelerinde çıraklık yaptı. Böylece oryantalizm ile yoğurduğu sanatına oksidentalist dokunuşlar yaptı. 

     

    Paris'te geçirdiği yılların ardından yurda dönen Osman Hamdi Bey devletin atadığı çeşitli görevlerde bulunduktan sonra 33 yaşında Türkiye'nin en güzel ilçelerinden birisi olan Kadıköy'ün ilk belediye başkanı oldu ve bu görevini bir yıl sürdürdü. Mimar Vallaury ile beraber binasını tasarladığı ve kuruculuğunda öncülük ettiği Sanayi-i Nefise Mektebi'nin(bugünkü adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) müdürü olmuştur. Bunlar olurken aynı zamanda Müze-i Hümayun'un da müdürlüğünü yapmaktaydı ve müdürlüğü sırasında hayatı boyunca yapmış olduğu en önemli işlerden birisi olan ''Asar-ı Atika Nizamnamesi''ni düzenleme işi ile Batılı ülkelere tarihi eserlerin kaçırılmasının önüne geçmeye çalıştı. Ayrıca Osmanlı tarihinin ilk arkeleogu olarak bilinen Osman Hamdi Bey yine Müze-i Humayun müdürlüğü görevi süresince Adıyaman'da Nemrut Dağı, Muğla'da Lagina ve Lübnan'da Sayda alanlarında ilk Türk bilimsel kazılarını başlattı. Sayda'da yaptığı kazılar sırasında İskender Lahiti'ni bularak arkeoloji tarihinin en önemli eserlerinden birini de bulmuş oldu.

     

    Arkeolojiye ve İstanbul'a katkıları bunlarla bitmeyen Osman Hamdi Bey ayrıca dönemin yöneticilerini ikna ederek Türkiye'nin en önemli arkeoloji müzelerinden birisi olan İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin yapımına öncülük etti. Bunun yanında şehir için projeler de tasarlayan Osman Hamdi Bey, Kabataş-Taksim füniküler hattı fikrini de ilk sunan kişiydi ancak bu proje fikri kabul edilmesine rağmen hayata geçirilememiştir.

     

    Dolu dolu geçen bir hayatın ardından Osman Hamdi Bey 24 Şubat 1910'da İstanbul'da hayatını kaybetti.  Vasiyeti üzerine Hannibal Barca'nın da mezarının bulunduğu Gebze'ye defnedildi. Geriye yaptığı harikulade işleri devam ettirecek çocuklar ve onlarca muhteşem eser bıraktı.

                                                                   

    Ancak aralarından ''Mihrap(1901)''a ayrı bir başlık açmak gerekiyor çünkü Osman Hamdi Bey, Orhan Pamuk'un 'Benim Adım Kırmızı' adlı eserinde tasvir ettiği batılı tarzda resimlerin şeytan işi olarak görüldüğü bir toplum varken başı açık ve dekolteli bir kadını, bir mihrabın önünde ve dini kitapların üstünde otururken resmetti. Bugün bile böyle bir işi yapabilmek büyük cesaret isterken 1901 yılında Mihrap'ı resmedip sergiletebildi. Aynı zamanda bu eser Osman Hamdi Bey'in oryantalist olarak görülmesinin en büyük nedeni olarak görülmektedir. Maalesef ki bu muhteşem eser bugün kayıp durumda.

     

    Son olarak Osman Hamdi Bey'in gerçek değerinin anlaşılmasını ve ''Mihrap''ın bulunup ait olduğu yere dönmesini diliyor ve Kitschcraft grubunun ''Osman Hamdi Bey'' şarkısından bir kısım paylaşıyorum:

     

    ''Oh Osman Hamdi Bey,

    You failed at what you want to say

    Your art was good enough but

    You felt pride and betray''

     

     

     

     

    Kaynaklar:

    1 , 2 , 3


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.