Yunan mitolojisinde, Prometheus ve Epimetheus adında iki kardeş titan vardır. İnsanları yaratma ve doğadaki canlılara yetenek dağıtma görevi onlara verilmiştir. Prometheus insanları, balçık ve suya şekil vererek yaratır, görünüşlerini tanrılara benzetirdi. Derler ki; Prometheus, insanları yaratırken çok ağlamıştır ve balçığı gözyaşlarıyla yoğurmuştur. Bu yüzden insanın hamurunda gözyaşı vardır. Epimetheus ise hayvanlara ve insanlara yeteneklerini dağıtır. Bir gün Epimetheus, elindeki tüm önemli özellikleri hayvanlara dağıttığını fark eder. Hayvanlar çok uzakları görebiliyor, çok hızlı koşup avlanabiliyor ve çok iyi koku alıyordur. Epimetheus, elindeki güçleri har vurup harman savurmuş tutarsız kullanmıştır. Böylece biz insanlara verebileceği hiçbir şey kalmamıştır. Bunun üzerine Epimetheus, kardeşi Prometheus’tan yardım ister. Kardeşi Prometheus, Olimpos Dağı’ndan yani tanrıların evinden, ateşi çalıp insanlara verir ve onu kullanmayı öğretir. Bu sayede insanlar avlanabilecekleri silahlar yapmaya, yiyecek pişirmeye, ısınmaya başlarlar. Kendilerinden ateşin çalınmasına çok kızan Zeus, oğlu demircilik ve ateş tanrısı Hephaestus’a bir kadın yaratmasını emreder. Hephaeustus, balçık ve suya şekil vererek ruh yerine de bir kıvılcım üfleyerek daha önce görülmemiş güzellikte bir kadın yaratır. Ona, ‘’tanrıların armağanı’’ anlamına gelen Pandora adı verilir. Pandora, Antik Yunan’da ilk kadın olarak kabul edilir (İslamiyet ve Hristiyanlıkta geçen Havva gibi). Tanrıçalar ona güzelliklerinden bahşederler, ona zarafet, cazibe ve çeşitli mücevherler armağan ederler. Afrodit’in dişiliğini, Athena’nın ileri görüşlülüğünü, Hermes’in inatçılığı ve meraklılığını alır. Zeus, Pandora’yı Epimetheus’a hediye olarak gönderir. Eline de bir kavanoz verir. Pandora, kavanozu da yeryüzüne götürmelidir ancak asla ama asla onu açmamalıdır. Epimetheus, Pandora’yı görür görmez onun güzelliğinden büyülenir, ona âşık olur ve onunla evlenmek ister. Kardeşi Prometheus, bunun Zeus’un bir oyunu olabileceğini ve ona güvenmemesini söylese de aşktan gözü kör olan Epimetheus, onu dinlemez ve evlenirler. Bir gün, Pandora merakına yenik düşer ve Zeus’un verdiği kavanozu açar. Açar açmaz kavanozun içinde saklı duran tüm kötülükler; hastalık, keder, kıskançlık, kibir, kıtlık, yalan, kin, nefret ve ölüm hepsi serbest kalır, dünyayı sarmaya başlar. Pandora durumu anlayıp kavanozu zorla kapatır ancak içeride sadece umut kalmıştır. Kapak kapandığı sırada Pandora, kutu tarafından esir alınır ve sonsuza kadar onun içerisine hapsolur. Zeus ise amacına ulaşmış, insanların büyük sıkıntılarla boğuşmalarını ama aynı zamanda da umuda tutunarak hayatta kalmalarını sağlamıştır. Zamanla bu hikâye anlatılırken kavanoz, kutu olarak söylenmeye başlamıştır. Pandora’nın kutusunu açmak ifadesini günlük hayatta, bir konuda gizli kalan şeylerin ortaya saçılacağı ve sonunun kötü olacağı anlamında kullanırız. Antik çağlardan kalma bir uyarı olarak dilimize yerleşmiştir.
"Pandora'nın kutusu açılıp, Zeus'un içinde sakladığı bütün kötülükler dünyaya saçıldığı zaman, orada son bir kötülük kaldığından kimsenin haberi olmamıştı: Ümit. O zamandan beri, yanlışlıkla kutuyu ve içindeki ümidi iyi şans olarak yorumladık. Fakat Zeus'un arzusunun, insanların kendilerini işkenceye teslim etmeleri olduğunu unuttuk. Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır."
Friedrich Nietzsche
Kaynakça:
mitolojik inciler podcast
bilgipedia.com.tr
antiktarih.com
mitolojiktanrilar.com
Yorum Bırakın