Yunan Mitolojisi - Kitap Önerileri

Yunan Mitolojisi - Kitap Önerileri
  • 16
    0
    0
    2
  • Merhabalar herkese, Yunan mitolojisi için kitap önerileri ve bilgi köşesi oluşturmak istedim. Yunan mitolojisini anlamak için nasıl bir başlangıç yaptım ve neler okuduğuma dair kapsamlı bir yazı oldu. Ayrıca okumalarımda bana destek olan yardımcı kaynakları da göreceğiz. Klasiklerde mitolojinin yeri ve önemine de değindim. Sizlerinde bu alanda okuduğunuz kitaplar varsa yorumlarda buluşabiliriz. 

    sdfgh

     

    ’‘Yunanistan: Efsanevi yaşamların bulunduğu topraklar. Misafirperverlik ruhunun sizi modern bir Tanrı gibi karşıladığı ve siren şarkılarının seni derin, mavi sularına doğru çektiği yer. Eski harabelerin arasından esen hafif bir rüzgarın adını fısıldadığı ve seni Dionysos dünyasına götürecek olan, sabahın ilk ışıklarına kadar dansların edildiği bir yer. Yunanistan’da, mitler hala çok canlıdır. Ve onların arasında sen yer almaktasın… Sabırla senin onun yaşamını bekliyor. Kendi efsaneni Yunanistan’da yaşa…’'

    Stephen P. Kershaw, Yunan Mitolojisi Rehber Kitabı

    -EDEBİ ROMANLAR

    PERCY JACKSON VE OLİMPOSLULAR: Harry Pottervari bir kurguya sahip olan Percy Jackson ve Olimposlular serisiyle bu alana ilgim başladı ve şu an geriye dönüp baktığımda bunun çok doğru bir seçim olduğunu görüyorum. Nedeni ise baş kahraman Percy’nin çocukluktan ergenliğe geçiş döneminde olması ve büyümesiydi. Büyüme süreciyle başlayan hikayeler her zaman ilgimi çekmiştir nedense. Bu süreci biraz karmaşık bir şekilde yaşayan Percy, önemli bir ayrıntının farkında değildir ve bu detay yüzünden başına büyük olaylar gelecektir. Yarı Tanrılık olgusunun Percy üzerinden anlatıldığı bu macera kitabı sayesinde modern dünyanın içindeyken Antik Yunan’ı yaşadım. Yunan mitleri dünyasının çok iyi anlatıldığı ve öğretici bulduğum bir seri oldu kısacası. Biraz çocuksu gelebilir size ama akıcı dili ve sürükleyici olayları sayesinde beş kitaplık seriyi hemen bitirmenize neden olacak.

     
     
    MADELİNE MİLLER RÜZGARI: Bu seriden sonra etkilendiğim diğer kitaplar ise Akhilleus’un Şarkısı ve Ben, Kirke oldu. Madeline Miller sayesinde edebiyat dünyamıza giren bu iki kitap da benim için çok değerli.

    Akhilleus’un Şarkısı , Troya Savaşı’nın herkesçe bilinmeyen yüzünü ve Akhilleus’un hem arkadaşı hem de sevgilisi olan Patroklos ile ilişkisini anlatıyor. Patroklos gözünden okuduğumuz bir hikaye bu arada, onun acı hayatını da sayfalara sığdırmış yazar. Akhilleus bir Yarı Tanrı ve kötü kaderi ölene kadar peşinde. Üne kavuştuğunda ölümüne de yaklaşmış olan bir kahraman. Babası Peleus ve bir ölümlü, annesi Thetis ise bir Deniz Tanrıçası ve ölümsüz. Savaşta yaşanan anlaşmazlıklar Akhilleus’un öfkelenmesine neden olurken Patroklos onu sakinleştirmeye çalışır ama olanlar olur… Akhilleus’un öfkesi ve savaşın dehşetli yüzünü Homeros’un İlyada’sında müthiş bir şekilde görüyoruz bu arada ama ona daha sonra geleceğim.

    "Ateşin ışığında Akhilleus’un gözleri parlaktı, titreşen gölgelerle çehresi keskin çizgilere bürünüyordu. Bu yüzü karanlıkta da, kılık değiştirmişken de tanırdım dedim kendi kendime. Deliliğin pençesindeyken bile tanırdım."

    Madeline Miller, Akhilleus’un Şarkısı

    Ben, Kirke’ye gelecek olursak da Kirke’nin gözünden baktığımız bir hikaye ve bir kadın ruhunu en iyi şekilde yansıtabilmiş başarılı eserlerden biri. Kirke, Güneş Tanrısı bir Titan olan Helios’un kızıdır ve ailesi Kirke’yi hep dışlamış ve sevimsiz bulmuştur. Kirke içi nefretle ve kıskançlıkla dolarken bir cadı olduğunu keşfeder ve bu durum onun bir adaya mahkum olmasını sağlar ne yazık ki. Kendini keşfetme süreci ve Tanrıların anlaşmazlıkları, kitap içinde en beğendiğim bölümlerdi. Antik Yunan dünyası üzerinden feministvari bir kurguya sahip bir kitap okumak farklı bir deneyim oldu diyebilirim. Kadınların hayatının geçmişten günümüze kadar olan süreçte azıcık değişebildiğini görmek de düşündürücüydü ayrıca. Bu nedenle mutlaka okunmalı ve okutulmalı.

    Ama yanılıyorlar, yanılıyorsunuz: Cadılık illa nefret, kıskançlık ya da başka türlü bir kötülükten doğmaz; ben ilk büyümü aşkımdan yapmıştım.

    Madeline Miller, Ben,Kirke

     

     

    KADIN GÖZÜNDEN: Kızların Suskunluğu yine mitolojik bir edebi roman olmakla beraber Troya Savaşı’nı bir kadın gözünden aktarıyor bizlere. Savaşta Akhilleus’un öfkesine neden olacak olan bu kadın Briseis’ten başkası değil tabii ki. Savaşın akışını ve stratejisini değiştiren bir durum ve yaşanmasının nedeni de Miken Kralı Agamemnon’un Akhilleus’un ganimetine göz koyması ve adil olmaması. Dili ve anlatımını kadınlar konusunda aşağılayıcı bulduğum için okuma yolculuğu çok keyifli olamadı benim için. Lakin kadınlar tarafından savaşın farklı bir yüzüne tanık olmak için okunabilir elbette.

     

    9786257913362

    Onlar erkekti ve özgürlerdi. Bense bir kadın ve bir köleydim.

    Pat Barker, Kızların Suskunluğu

    Percy Jackson Serisi, Akhilleus’un Öfkesi, Ben, Kirke ve Kızların Suskunluğu edebi romanlar olduğu için size mitolojiyi hem sevdirecek hem de öğretecek. Bu dörtlü beni bu anlamda tatmin etti ve doyurdu. Bu kitapların ortak özelliği ise hep bilinen mitoloji kahramanlarından değil de kıyıda köşede kalmış karakterlerden bahsetmesi ve onların hikayesini anlatması. Bu kitaplar mitolojiyi bizlere anlatırken farklı bakış açılarını da görmemizi sağlıyor ayrıca.

    Percy Jackson bir Yarı Tanrı ve onlar hiçbir zaman Tanrılar tarafından önemsenmediler hatta kullanıldılar.
    Patroklos ise Akhilleus’un her şeyiydi ama onun kadar şöhrete kavuşamadığı için arkada kalmış hep. Halbuki Patroklos, Akhilleus için kendini Hector’un önüne atmıştı!
    Kirke hep yalnız bir hayata mahkum olmuş, neden? Sırf aşık olduğunu anladığı zaman ve büyü gücünü aşk için kullanırken fark ettiği için mi? O ailesinde ki tüm bireyleri ve sevdiklerini kendinden üstün tutmuştu oysa.
    Briseis bir kadın olarak savaş sırasında oradan buraya savrulan bir ganimet mi sadece? Nerede onun kadınlığı hatta insanlığı? Bir köle, bir kadın, yatağı sıcak tutacak bir varlık mıydı sadece?

     

    -TARİHİ ROMANLAR VE KLASİKLER, TRAGEDYALAR

    HOMEROS EVRENİ: Yunan mitolojisi denince akla ilk gelen isimlerden biri Homeros’tur tabii ki. Homeros’un kıymetli eserleri İlyada ve Odysseiamutlaka okunmalıdır. Yalnız bu kitapları okumadan önce Azra Erhat’ın Homeros(Gül ile söyleşi) adlı eserine bir bakınız derim. Az sayfalı olup Troya Savaşı ve Homeros’a dair derin ama okunabilirliği kolay bilgilerle donatıyor bizleri.

    Homeros(Gül ile söyleşi) hakkında ufak bir inceleme yazmıştım:
    Varlığından yeni haberim olan bu kitabı daha önce hiç görmediğim için çok şaşkınım. Okunma sayısı da oldukça az. Sevgili çevirmen ve editör Damla Göl sayesinde kitaplığıma eklenen Homeros’u hemen okumaya başladım bu nedenlerle. A. Kadir ile birlikte çok kıymetli İlyada ve Odysseia çevirilerini yapan Azra Erhat bu iki önemli eser hakkında da bir söyleşi kitabı hazırlamış. Gül’ün akıllı ve donanımlı sorularına Erhat’ın verdiği uzun cevaplar eşlik ederken destanları, Homeros’u, mitolojiyi ve tarihi neden sevdiğimi daha iyi anladım. Benim için bitmeyen bir ilgi alanı “mitoloji”. Kitap başından sonuna kadar bir şeyin üzerinde çok duruyor: Homeros’un Anadolu ile bağlantısı, Anadolu’yu yansıtması ve özümsemesi. Daha İlk Çağda Boğazlar’dan yani Hellespontos’tan başlayan sonra masallar ve destanlarla ilerleyen kitap bizleri Fatih Sultan Mehmet’e, İstanbul’un Fethi’ne, Mustafa Kemal Atatürk’e ve Troya’nın kaderine benzeyen Çanakkale Savaşı’na kadar götürüyor. İlyada ve Odysseia’yı özetlemeden önce bunları anlatıyor Erhat çünkü bu bağ konusunda oldukça ısrarlı. Ve sahadan da kesitler sunuyor bize. Troya’nın keşfi, müzeler derken ufak bir gezintiye de çıkıyoruz. Kapsamlı kurgusu var ama daha çok katmanlı aslında. Konu içinde konu açılıyor ve Erhat kendini kaptırmış giderken Gül’ün uyarısıyla tekrar öze dönüyor. Bir sohbet havası var ve okumaktan daha çok keyif aldım bu nedenle.

    İlyada ve Odysseia okumak için bekleyenlere, hazır olmayanlara ve benim gibi sevenlere, hatırlamak isteyenlere bu kitabı şiddetle tavsiye ediyorum çünkü 180 sayfalık olmasına rağmen her cümlesinin düşünerek yazıldığı bir açıklama kitabı. Bu sene içinde de bu iki değerli yapıtı okudum daha doğrusu yaşadım gibi. Mitoloji Sözlüğü, edebi mitolojik romanlar, izlediğim belgeseller ve filmler, tragedyalar… Mitoloji sevgimi anlatmaya yeter mi bilmiyorum ama Homeros delisi olduğumuz da aşikâr.

    Yaşar Kemal de okuyorum bugünlerde. Erhat’ın değerli yazarımızla Homeros üzerine sohbet etmeleri de çok hoşuma gitti. Çünkü Yaşar Kemal’in çağdaş bir Homeros anlatıcısı olduğunu düşünen tek ben değilmişim. Azra Erhat’ta böyle düşünüyormuş. Bu arada Erhat çok açıksözlü. Toplumu belli başlı sorunları göstererek eleştiriyor. Hepsine katıldım ve hak verdim. Daha birçok kitabı varmış onları da listeme ekledim. İleride İlyada ve Odysseia’yı tekrar okurken başka bir gözle değerlendireceğimden eminim.

     

     

    Şimdi gelelim en önemli kitaplara; İlyada ve Odysseia… Homeros hala bizim için bir gizem olsa da ortaya koyduğu bu dev eserlerle günümüze kadar gelmeyi başarabilmiş. Yazılanların arkeolojik çalışmalara ışık tutması ve kalıntıların, yapıların bulunması daha da ilgi çekici kılıyor bu kitapları. Troya Savaşı efsanesine tanık olduğumuz bu harika kitaplar dizelerden oluşuyor ve şiirsel bir anlatı sunuyor. Önsözlerinde çok değerli bilgiler var; başlamadan önce okumanızı tavsiye ederim mutlaka. 

     

    homeros-seti-1588764040

    İlyada incelemem:
    Homeros ile tanışma kitabımız oldu İlyada, ve Odysseia ile devam edecek… Çünkü ilk defa şiirsel dille yazılmış bir eser okumama rağmen çok sevdim. İlyon’a Şiirler olarak adı geçen bu eser Troya Efsanesi’ni anlatıyor aslında.
    Troya Savaşı dokuz yıl süren ve iki tarafı da birçok açıdan yıpratan ve yoran kanlı bir savaş. Savaş nedir? Acı, kan ve gözyaşı. Bazen cesaret bazen de korkaklık… Hiç unutulmayacak kahramanları hatırlatır hep bize.
    Homeros, savaşın her yüzünü çok doğal bir biçimde kullanmış sayfalarında. Savaşın son 51 günü 15600 dize ile anlatılıyor. Çok uzun bir serüvendi ama sonuna gelince bitmesini hiç istemediğim türdendi kesinlikle.
    Okuma yaparken sizlerden birçok mesaj geldi; zorlandın mı, nasıldı gibi… Akhilleus’un Şarkısı, Ben,Kirke, Kızların Suskunluğu ve Percy Jackson serisi sayesinde Yunan mitlerine hem alıştım hem de çok sevdim. Bu tür edebi mitolojik romanlar okumak İlyada okumamı kolaylaştırdı. Ayrıca geçen sene Yunan mitlerine dair bir rehber kitabı okumuştum; sade ve açıklamalı bir şekilde mitlere yer veren harika bir kitaptı. İlyada’yı okurken Mitoloji Sözlüğü’nden de epey bir yararlandım. İlyada’ya başlarken başka bir kitap da okudum ve çok verimli oldu. Oturup sadece şiirsel bir metinle baş başa kalmak istemiyorsanız araya başka ve farklı tür kitaplar da ekleyebilirsiniz bence.

    Agamemnon’un doymak bilmeyen iştahı yüzünden Akhilleus’un kadını elinden alınınca savaşın seyri bu olay yüzünden çok değişecektir. Çünkü Akhalar Akhilleus’un öfkesiyle karşılaşırlar ve onu kesinlikle ikna edemezler. Annesi deniz tanrıçası Thetis babası ise bir ölümlü olan Peleus’tur. Akhilleus bir Yarı Tanrı olarak dünyaya gelmiş ve bu nedenle çok güçlüdür. Ordunun böyle bir adamı kaybetmesi ağır bir kayıptır. Troya’nın kapılarını ise cesaretli bir şekilde koruyan ve Tanrıların sevdiği Hector vardır. Helene’yi Menelaos’tan kaçıran Paris’in ağabeyi ve Priamos’un oğlu Hector. Akhilleus ve Hector’un kaderi ortak bir olaya bağlıdır. O acı olay iki tarafı da mahvedecek kuşkusuz. Olimpos Tanrıları’nın savaşa müdahalesi ve savaş sahnelerinin acımasızlığı ise müthiş bir şekilde yansıtılmış. Tek kelimeyle MÜKEMMEL bir kitaptı.

    Odysseia incelemem:
    Odysseia bütünüyle İlyada’dan çok daha iyiydi. Çünkü Azra Erhat’ın önsözde belirttiği gibi bir roman havası vardı kitapta. Daha fantastik ve heyecanlıydı!

    Troya Savaşı yaşanmış ve bitmiş ve dokuz yıllık savaş her iki tarafı da yıpratmışken eve dönüşler başlar… Odysseia’da “dönüşler” ana temamız. Ama kimin dönüşü? Savaşın kilit karakterlerinden biri olan Odysseus’un tabii ki. Odysseus’un dönüş yolunda başına öyle şeyler gelir ki! Bir an hiç dönemeyecek galiba dersiniz içinizden. Aşık Veysel’in dediği gibi, “Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece…”. Odysseus’un başına gelenler de bu yol gibi belirsiz ve üzücü. Odysseus’un İthaki’ye gelmeden önce Phaiak’ta konuk edilmesi en sevdiğim bölüm oldu çünkü kendi ağzından başına gelen belaları anlatır… Bildiğim konular olduğu için bayıldım o bölümlere.

    Odysseia’da 24 bölümden oluşuyor ve okuması aşırı zevkli. Şiirsel bir dille ve zengin bir anlatımla harmanlanmış bu mitoloji eserine hayran kalmamak imkansız. Bana Yunan mitlerini daha da sevdirdi ve öğrendiklerime iyi bir kaynak oldu. Bilgilerimi tazeledim.

     

    İLYADA VE ODYSSEİA OKUNDUKTAN SONRA OKUNABİLECEK İKİ MODERN KLASİK:


    Homeros’un Kızı ve Kassandra

    Robert Graves, 1955’te yazdığı Homeros’un Kızı’nda Odysseia’yı yeniden yorumlar. Bu kez destanın yazarı efsanelerdeki kör ve sakallı Homeros değil, kendisine Nausikaa diyen ve Sicilya’da yaşayan genç bir kadındır. Bu kadim destanın yeniden aktarımında, Elym halkından bir prenses olan Nausikaa yurdunda olan bitenleri, kendi hayatını ve bugün Homeros’a ait olarak bilinen epik destanı yazmasına ilham veren olayları anlatır. Hiçbir şey yapmadan bekleyip olacakları seyretmek yerine taliplerinin göz koyduğu kral tahtını, kendisinin ve hanesinin geleceğini kurtarmaya niyetlidir. Bu sırada yaşadıklarını da daha sert bir üslubu olan İlyada’nın aksine “bir kadın tarafından kadınlar için tasarlanmış olacak” dediği epik şiire döküp Homeros’un ulaştığı ölümsüzlüğe ulaşmak ister. Şehir şehir dolaşıp Homeros’un destanlarını anlatmayı görev bilen Homeros Oğulları’nın hüküm sürdüğü erkek egemen düzende o da kendini Homeros’un kızı olarak görür.
    (Homeros’un Kızı kitabının arka kapağından)

     

    Doğu Alman yazar Christa Wolf, 1980 yılında eşi Gerhard Wolf’la birlikte Yunanistan’ı ziyaret etmişti. Yazarın 1982’de Frankfurt’taki Johann Wolfgang von Goethe Üniversitesi’nde verdiği bir dizi konferans büyük ilgi çekmişti. Bu konferanslardan beşinci ve sonuncusu elinizdeki romanın taslağıydı. Yazar Yunanistan gezileri ve araştırmalarının sonucunda ortaya çıkan romanında, Troya’nın düşüşünü geleceği görme gücü hor görülüp küçümsenen bir kadının, kâhin Kassandra’nın bakış açısından yeniden anlatır. Bu talihsiz kadın etkileyici monoloğunda ataerkilliğe ve savaşın yol açtığı yıkıma odaklanır. Gelecekte uğranacak felaketleri önceden gören, ancak kehanetlerine kimseyi inandıramayan Kassandra’nın dramı, çağımızın uzak görüşlü ve bilinçli insanının yazgısını akla getirir.
    (Kassandra kitabının arka kapağından)

     

    ESKİ YUNAN DÜNYASINI CAPCANLI BİR ATMOSFERE BÜRÜNDÜREN KİTAP:


    Çatal Dil

     

    MÖ birinci yüzyılda kutsal Delphi şehrinin ünlü tapınağı zenginliğini ve dünyadaki nüfuzunu giderek yitirmektedir. Romalılar Yunan şehirlerine hâkim olmak üzeredir. Arieka adlı genç kız, Delphi’de Apollon adına kehanette bulunmak üzere Pythia olarak seçilir. Apollon’un yeryüzündeki sesi olarak, tanrının hizmetinde geçirdiği yıllar boyunca Delphi’nin çöküşüne ilk elden tanıklık edecektir. Yaşlılığında geçmişe dönerek, sevgisiz bir ailede geçen çocukluğunu, psişik güçlere sahip genç bir bakire olarak Yüksek Rahip İonides tarafından Delphi’de üstleneceği rol için seçilişini, tanrılara karşı ikircikli tavrını ve hayatının bilicilikle geçen altmış yılını gözden geçirir.

    Bu son romanını tamamlayamadan yaşama veda eden Golding, Çatal Dil’de bizi mazlum ama bağımsız ve olağanüstü sahici bir kadın karakterle tanıştırırken, eski Yunan dünyasını da capcanlı bir atmosfere büründürür.( Çatal Dil kitabının arka kapağından)

     

    THEBAİ ÜÇLEMESİ: Thebai üçlemesi ünlü Yunanlı tragedya yazarı Sophokles tarafından kaleme alınmıştır ve toplamda üç eserden oluşmaktadır;

    Kral Oidipus

    Oidipus Kolonos’ta

    Antigone

     

    Bu üç kitabı da İş Bankası Kültür Yayınları’nın HAY klasiklerinden tercih ettim. Eserlerin tanımlanması, önemleri, önsözleri ve yazarın hayatına dair öğretici bir hazine ayrıca çeviri çok başarılı.

     

     

    Kral Oidipus
    Üçlemenin ilk kitabı Thebai Sarayı’nın önünde başlar. Oidipus Thebai kralıdır bu sırada. Ve başına geleceklerden habersizdir. Kehanet ne yazık ki kaçınılmaz sona götürecek Oidipus’u.
    Kader üzerine ve trajedeyi en iyi yansıtan eserler arasında Kral Oidipus başı çekebilir bence. Çünkü bireyin kendisiyle ve toplumla olan çatışması ince bir şekilde işlenmiş.

    Birinci kitap hem her şeyin başlangıcı hem de sonu gibi. Ama her son bir başlangıç klişesinin de gerçekleştiği bir bölüm Oidipus adına. Bu eserde üç kitapta adı sık geçen kişiler ve mekanlarla tanışacağız ve hafızalarımıza acı bir şekilde kazınan olaylara da şahit olacağız. Bir tragedya eseri olmasına rağmen tek bir bölümden oluşması ise hayret verici. Zevkli bir okuma yolculuğu sunacağından ise şüpheniz olmasın. Ayrıca mutluluktan mutsuzluğa doğru giden bir hikaye, bir efsane Kral Oidipus.

    Oidipus Kolonos’ta
    Evet ikinci kitapla devam ediyoruz. Oidipus’un yaşadıklarına şok olduktan ve bu süreci kendisiyle beraber atlattıktan sonra onun yaşlı ve talihsiz haliyle karşılaşıyoruz. Kendisi aç ve sefil bir halde kızı Antigone ile, yanında onu yalnız bırakmayan tek insan evladı ile, o kent senin bu dağ benim göçebe hayat yaşarlar.
    Lakin yaşlı Oidipus sonunun yaklaştığını hisseder ve Attika şehrinin Kolonos kentinde ölümü beklemek ister. Fakat Oidipus’un ölümüyle ilgili tüm ülkeleri saran önemli bir kehanet söz konusudur. Yani Oidipus’un nerede duracağı herkesçe mercek altına alınmış gibi bir şeydir.

    Attika kralı Theseus ile Oidipus’un anlaşması diğer ülkeleri ve Thebai’iyi nasıl bir duruma sokacak okuyup göreceğiz ama çok heyecanlı olaylar sizi bekliyor sevgili okurlar. Bu sefer kader, ölüm ve laneti daha yoğun hissedeceğiz.

    Antigone
    Gelelim son kitaba! Antigone Oidipus’un en sevdiği çocuğu, en hayırlı evladı. Antigone bu sefer tüm ailesiyle beraber bir çıkmazda buluyor kendini. Oidipus lanetliydi ama soyu da lanetli işte!
    İki erkek kardeşi birbirine girince zalim dayısı Kreon ve bir işe yaramayan İsmene ile tutuştuğu kavgalar, tartışmalar içinizi acıtacak cinsten.
    Oidipus kehaneti Thebai şehrini mahvedecekti zaten ve ne yaparlarsa yapsınlar kaçışı yoktu bu sonun. Sonları da kötü oldu ne yazık ki. Özellikle iki erkek kardeşi arasında yıpranan Antigone için.
    İyi olmak ve iyi bir insan olmaya çalışmak mutsuzluğun bir gün sizi bulmasını mı sağlıyor acaba diye düşünüyor insan bu eseri okurken.

    Thebai üçlemesini son kez bir değerlendirecek olursam;

    Kimse kazanmadı herkes kaybetti adlı bir çalışma. Çünkü kaderden, lanetten ve ölümden kaçamazsın dostum mesajı veriyor. Bireyin kendisiyle ve toplumla olan hesaplaşması muhteşem koro bölümleriyle yansıtılmış. Halkın sesidir koro. Cidden mantıklı ifadeleri var ama bir görseniz. Sophokles demek istediklerini ve mesajlarını koro ve koro başı üzerinden bizlere aktarıyor.

    ‘‘Geçmişte yapılan hatalar ve en önemlisi Tanrı’ya karşı gelmek’’ bedelini ağır bir şekilde ödetir, cümlesini de buraya bırakıyorum çünkü temeli bu. Sadece bir birey olarak nefes alıp vermeye devam edip yaşarken aslında tek değilsiniz. Bir zincire bağlısınız; aile, akrabalar, ülke, dünya, evren. Zincirin bir halkası koptuğunda bedeli döner dolaşır sizi bulur adlı bir çalışma daha çıkıyor buradan. Oidipus’un başına gelenler de bunun bir göstergesi.

    Yunan mitolojilerine ilginiz varsa ya da bir yerden başlamak istiyorsanız bu üçleme harika bir seçim olabilir çünkü yoğun mit öğeleri barındırmıyor. Olimpos tanrılarından çok insana, kadere değiniyor. Efsaneleşmesi de mite dayanması sadece. Bu nedenlerle harika bir seçenek olduğunu düşünüyorum bu üçlemenin.

    123 eserinden günümüze ulaşan eser sayısı yedi tanedir ne yazık ki. Keşke daha fazla olsaydı çünkü hem kendisine hem de oyunlarına bayıldığımı itiraf ediyorum.

    Thebai üçlemesi dışında bilinen oyunları;

    Troyalı kadınlar

    Aias

    Elektra

    Filokletes

     

    REHBER KİTAPLAR

    YUNAN MİTOLOJİSİ REHBER KİTABI
    Yunan Mitolojisi Rehber Kitabı tam olarak adını yansıtan ve yalın bir dille bize önemli olayların kaynaklarını doğru bir şekilde sunan bir köken kitabı. Tanrıların, canavarların, kahramanların ve efsanelerin kökenleri bunlar. Her bölüm sonunda o mit hakkında edebiyat ve sanat dünyasına sunulan eserlerden, bilimsel ve arkeolojik çalışmalardan ve müzelerden kesitler koymayı da ihmal etmemiş yazar. Öğretici bir araştırma kitabı olmuş ve büyük bir adım atmadan önce değerlendirilmesi gereken bir eser kesinlikle. Okurken sözlüklerden faydalanmanız mitlerin kafanızda daha iyi oturmasına destek olacaktır bu arada.

     

     

    MİTOLOJİ KİTABI- BÜYÜK FİKİRLERİ KOLAYCA ANLAYIN
    Antik Yunan bölümü, kitabın ilk sayfalarında karşımıza çıkıyor ve kitap içerisinde en geniş alana sahip olması Yunan mitolojilerinin ne kadar zengin ve ilginç olduğunu gösteriyor bize.
    91 sayfalık bu bölümde Antik Yunan’ın en önemli efsanelerine ve değerlerine ulaşıyoruz. Bir ansiklopedi gibi hazırlanmış olmasına rağmen kullanılan görseller ve tablolar sayesinde keyifli bir bilgi alma süzgecinden geçiyorsunuz. Diğer mitler hakkında da kapsamlı bir hazine ayrıca.

    9786051717791_22568

     

    EFSANELER VE MİTLER- PHİLİP WİLKİNSON
    Bu kitap da efsaneler ve mitler kıtalara göre bölünmüş ve en uzun bölüm Avrupa Kıtası olmuş. Yunan ve Roma mitlerinin zenginliği sayesinde bunun olması doğal artık.
    Kitap, Efsaneler ve Mitler’i kökenlerine ve anlamlarına dair görsel bir rehber olarak bizlere sunuyor. Yine tablolar ve görsellerle harika bir zemin hazırlamak için bu kitap da iyi bir kaynak mitlere ilgi duyanlar için.

    9786051061573

     

    YUNAN MİTOLOJİSİ- RİCHARD BUXTON
    “Yunan mitolojisi”, artık benim için vazgeçilmez ve özel diyorsanız mutlaka almanız gereken bir kitap bu. Ansiklopedi gibi olduğunu söyleyebilirim ama sonuçta bir roman olmadığı için arada bir açıp bakarak detaylı bir bilgiye sahip olmak için ideal bir eser bence.
    Yunan mitoloji dünyasının en yetkin resimli rehberi olarak da adlandırılan bir kitap ve Richard Buxton, Yunan mitolojisi ve kültürü konusunda önde gelen bir otorite olarak kabul edilmektedir. Hal böyleyken bunun gibi önemli bir eseri mitoloji severlere önermemek olmaz.

    0000000714729-1

     

    SÖZLÜKLER

    MİTOLOJİ SÖZLÜĞÜ- AZRA ERHAT
    Mitoloji Sözlüğü, Azra Erhat’ın geniş bilgi ve kültürünün son ürünü, ustaca yazarlığının en yüksek aşamasıdır. Titizlikle hazırlanan kitap, başka Anadolu efsaneleri olamak üzere, Yunan ve Latin mitolojisini açık seçik, tatlı bir dille okuyucuya sunmaktadır. Azra Erhat, efsaneleri hem bilimsel bir gözle incelemeye, hem de dünya yazın ve sanatındaki yerlerini, eşsiz bir eserin kaynağı olarak değerleriyle canlandırmaya çalışır. Bu yolda dilimizdeki çevirilerden de geniş çapta faydalanarak Mitoloji Sözlüğü’ne bir antoloji niteliği kazandırmıştır. Çabasın bugüne dek mitoloji alanında çalışmış Türk yazarlarını da ortak etmiştir. (arka kapaktan)

     

     

    YUNAN VE ROMA MİTOLOJİ SÖZLÜĞÜ- PİERRE GRİMAL
    Adı Yunan ve Roma olsa da Mitoloji Sözlüğü’nün hikâyeleri Anadolu’dan, Mısır’dan, Girit’ten yani Akdeniz’dendir. Bu ılıman ve verimli coğrafyada ilkçağ kentleri filozoflarıyla övünürdü. Birbirlerini daha iyi anlamak için ortak bir alfabe ile ortak bir dil bile oluşturmuşlardı. Hayatın her alanında her şey sorgulanır, göklere çıkarılır ya da yerlere serilirdi. Tanrılar da bu çatışmalardan payını alır, bazen azarlanır hatta aşağılanır bazen de övgülerle ve hediyelerle onurlandırılırdı. Kendisinden sonra gelen çağların bütün otoriter tek merkezli inanç yapıları bile bu çocuksu ama ibret dolu hikâyelerin günümüze kadar yaşamasını engelleyemediler.

    Fransız araştırmacı Pierre Grimal, Mitoloji Sözlüğü’nde bu antikçağ efsanelerinin yeni kuşaklarca anlaşılabilmesi hatta incelenebilmesi için en önemlilerini bir arada ve kapsamlı bir sözlük halinde sunmayı hedeflemiştir. Kitabın içerdiği çok zengin kaynakça ise antik dönem efsanelerinin daha kapsamlı bir takibine olanak verecektir.(arka kapaktan)

    mih_200

     

    YUNAN MİTOLOJİSİ NEDEN ÖNEMLİ VE OKUDUĞUMUZ KLASİK YAPITLARLA BİR İLİŞKİSİ VAR MI?

    Mitolojiler sanat ve edebiyat dünyasını her açıdan etkileyen bir araç haline gelmiş hep. Yazarlar, şairler, ressamlar ve heykeltıraşlar bu olanağı tüm fırsatlarıyla kullanmayı bilmişler. Başarıyla yansıttıkları bu çalışmalar o kadar hassas ki okurken altını çizmeden geçemiyorsunuz. Heykellere ve resimlere baktığınızda ise aklınıza İlyada’da ki Tanrı kavgaları geliyor… Bilmek ve görmek güzel bir şey oluyor böylece ve aldığınız o tat hiç uzaklaşamıyor sizden.

    Shakespeare nasıl klasikler için vazgeçilmezse mitolojiler de öyle. Her okuduğumuz bir klasik yapıtta mutlaka Yunan mitolojilerine rastlarız. Yazarın konuyu ve anlatılan o olayı zihnimize kazımak ve heyecanlandırmak için kullandığı mitoloji benzetmeleri, kitabı nedense ilgi çekici kılar gözümüzde.

    Mitolojiyle edebiyatın buluştuğu eserlerden bazıları;

    Herman Melville, Moby Dick

    Phidias’ın mermer Zeus’undan burnu çıkarın geriye ne kadar da zavallı bir şey kalır. Her neyse, Leviathan o kadar devasa bir şeydir ve her bir parçası o kadar görkemlidir ki Zeus’un heykelinde berbat görünen bir eksiklik balinada en ufak bir kusur olarak algılanmaz.

    Charles Dickens, İki Şehrin Hikayesi

    İntikam, korkunç çığlıklar eşliğinde ve kollarını furia’lar gibi havaya açmış bir halde kapı kapı dolaşarak kadınları ayaklandırıyordu.

    George Eliot, Middlemarch

    Farebrother, “Ne o; Odysseus gibi sen de gemi direğine bağlanacak, kulaklarını da tıkayacaksın, öyle mi? Eh, sirenlerin cazibesine yenik düşmek istemiyorsan, vaktinde birtakım önlemler almakta haklısın.” dedi.

    Alexandre Dumas, Üç Silahşörler

    D’Artagnan, kendisini büyüleriyle sarmış olan Kirke’sini bulmuştu yeniden.

    Mary Shelley, Son İnsan

    “…Deadalus bile Minotauros’un etrafına, deliliğin Adrian’ın hapsedilmemiş mantığına ördüğü kadar karmaşık bir labirent örmemiştir. Ne siz, ne de başka bir Theseus labirentte yol bulabilecek, çünkü labirente götüren ipin ucu acımasız başka bir Ariadne’nin elinde.”

     

    Eğer Yunan mitolojilerini biliyorsak ve anlıyorsak kitap içerisinde karşılaştığımız bu benzetmeler bizi sevindirecek ve okuma yolculuğumuzu daha da keyifli bir hale getirecektir. Bu nedenle çok irdeleyemiyorsak bile yüzeysel bilgiler yeterli olabilir. 

     

    Yunan mitolojisiyle ilgili öneri ve bilgi paylaşımı için: https://forum.kayiprihtim.com/t/yunan-mitolojisi/43141?u=sultiderler


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.