Yatak Odasında Felsefe'den Alıntılar

Yatak Odasında Felsefe'den Alıntılar
  • 7
    0
    1
    1
  • Marquis de Sade, gerçek adıyla Donatien Alphonse François de Sade, 1740 yılında Fransa'da doğdu. Sade'in çocukluğu başrahip olan amcasının yanında geçer. 1754 yılında askeri eğitimini tamamladıktan sonra hem askeri hem de dini eğitimlerini tamamlamış olur. 1757'de ise yaşamının dönüm noktası olarak görülebilecek Yedi Yıl Savaşları'na katılır. Savaşın ardından eve dönen Sade'i değiştirmiştir. O artık daha cesur, daha cüretkardır. Bu cüretkarlık Sade'in içindeki 'karanlık arzuları' gün yüzüne çıkarmıştır.

    Bugün 'Sadizm'e ismini veren yazar, 74 yıllık yaşamının 30 yılını kaleminin sivri ucu yüzünden hapishanede geçirmiştir. Topluma aykırı düşüncelere sahip olan Sade, insanların en derin arzularını saklandıkları yerden tutup çıkarmıştır. Yaşamı boyunca birçok suçlamaya maruz kalmıştır. Bunların başında ahlaksızlık, homoseksüel ilişki, zehir tacirliği ve kırbaçlama gelmektedir. Tüm bu suçlamalar onu için ölüm cezasına çarptırılmasına yeterli olmuştur. Yaşamı hapsolmak, yazmak ve kaçmak ile geçen Sade, 2 Aralık 1814'te yaşamını yitirdi. Marquis de Sade öldükten sonra yarım kalan ve bitmek üzere olan bütün eserleri yakıldı. Yatak Odasında Felsefe, pornografik bir olay örgüsüne rağmen Sade'in savunduğu düşünceleri öğrenmek için doğru bir kaynaktır. Toplumsal hiyerarşiyi, 'hastalıklı' iktidarların varlığını, özgürlüğü ve hazları cesurca dile getiren Sade'in kitabından birkaç alıntıyı paylaşalım. 

     

     

     

     

    Marquis de Sade, Yatak Odasında Felsefe'nin ilk sayfasını, kitabını kimlere armağan ettiğini yazarak başlar:

    ''LİBERTENLERE''

    ''Bilumum yaş ve cinsiyetten şehvetperestler; bu kitabı yalnızca sizlere armağan ediyorum: Bu kitaptaki ilkelerle beslenin, sizin tutkularınızın destekçisidir onlar. Sevimsiz, duygusuz, kişiliksiz ve dalkavuk ahlakçıların sizi korkuttukları bu tutkular, doğanın insanı eriştirmek istediği yere ulaştırmada kullandığı araçlardan başka bir şey değildir; tadına doyum olmaz bu tutkulardan başkasına kulak vermeyin; sizi mutluluğa yalnızca bu tutkuların sesleri götürebilir.
       Şehvetli kadınlar; şehvetperest Saint-Ange size örnek olsun! Onun tüm yaşamı boyunca bağlı kaldığı ilahi zevk yasalarına karşı duran ne varsa siz de onun gibi küçümseyin!
       Hayali bir erdemin ve tiksinti verici bir dinin tehlikeli ve saçma sapan bağları içinde uzun zaman kapalı tutulan genç kızlar; cesur Eugénie'yi taklit edin! Sersem ana babalarınızın kafalarınıza kazıdığı gülünç davranış kurallarının tümünü, tüm öğütleri siz de Eugénie gibi bir çırpıda yok edin, ayaklarınızın altına alıp çiğneyin!
       Ve sizler, pek kibar hovardalar; siz ki, gençliğinizden beri, kendi arzularınızdan başka fren, heveslerinizden başka yasa bilmediniz, kinik, hayasız Dolmancé size örnek olsun! Siz de onun gibi şehvetin sizin için hazırladığı çiçekli yolların tümünden geçmek istiyorsanız onun kadar ileri gidin; siz de onun ekolüne katılın ve bu hüzün dolu evrene kendisine rağmen fırlatılıp atılmış, insan denen bu zavallı yaratığın, ancak zevklerinin ve fantezilerinin alanını genişleterek, şehveti için her şeyi feda ederek yaşamın dikenleri üzerinden birkaç gül derlemeyi başarabileceğine inanın.''

     

    ''Çünkü insanoğlu korkutulup yıldırıldı, biri çok korktuğunda aklı çalışmaz olur. Her şeyden önce bu insanlara akıllarına güvenmemeleri öğütlendi: İnsanın aklı dengesi bozulduğunda, her şeye inanır ve hiçbir şeyi incelemez. “Cehalet ve korku”, deyin onlara, “işte tüm dinlerin başlıca iki unsuru!”. İnsanın Tanrı konusundaki kararsızlığı onu dine bağlayan etkendir. İnsan hem fiziksel hem de ruhsal olarak karanlıktan korkar. Korku bir alışkanlığa dönüşür ve yerini bir ihtiyaca bırakır: Ümit edeceği veya endişeleneceği bir şeyi kalmadığında kendisinde bir şeylerin eksik olduğunu düşünür.''

     

    ''Evreni baştan başa dolaştığımızda, kadınlardan hoşlanmayan ne çok halk görürüz! Öyleleri vardır ki, kadınları yalnızca kendi yerlerine geçecek çocuklara sahip olmak için kullanırlar.''

     

    ''Tek bir kişinin sizi esir etme isteğine özellikle güçlü bir biçimde karşı koymalısınız, çünkü bu kalıcı aşkın hedefi, sizi ona bağlayarak,  kendinizi bir başkasına vermenizi engellemektir, bu acımasız bencillik bir süre sonra zevklerinizi öldürür.''

     

    ''Minnete gelince Eugenie, bu kuşkusuz tüm bağların en zayıfıdır. İnsanlar bizi kendimiz için mi minnettar kılıyorlar? Buna asla inanmayalım sevgilim; gösteriştendir, kibirdendir. Başkalarının gururunun oyuncağı olmak aşağılayıcı olmaz mı? Minnettar kalmak daha da aşağılayıcı değil midir?''

     

    ''Hayal gücü düzenin düşmanıdır, düzensizliğe ve suçun renklerini taşıyan her şeye tapar.''

     

    ''Doğanın amacı insanın utanç duymasını sağlamak olsaydı o zaman hiç şüphesiz ki insanı çıplak yaratmazdı.''

     

    ''Tek bir kızlık zarının saçma bağıyla kadınları bağlamak, doğanın onlara buyurduğu hedefi açıkça ihlal etmektir.''

     

    ''Ailelerin kızları üzerlerindeki iktidarının tamamen kuruntu olduğu bir gerçektir. Böyle ilginç bir konuda Doğaya bakalım, Doğaya bizden daha yakın olan hayvan yasaları bizim için bir örnek olsun. Onlarda ebeveynlik görevleri, başlıca fiziksel ihtiyaçlardan daha mı önemlidir? Erin ve dişinin zevk meyveleri onların sahip olduğu özgürlüğe, onların haklarına sahip olmaz mı? Yürümeye ve tek başlarına beslenmeye başladıkları andan itibaren, aileleri onları tanır mı? Peki ya onlar, kendilerine hayat veren ailelerine borçlu olur mu? Şüphesiz ki hayır. Peki, ne hakla insan yavruları başka borçlarla yükümlü kılınıyor?''

     

     

     

     

     

     

     

     

     


    Yorumlar (1)
    • de Sade efsanesi, hayatımı değiştiren kitap. Emeğine sağlık.<3

      Yorum Bırakın

      Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.