Toplumsal Travmalarla Yüzleşme Biçimleri Üzerine

Toplumsal Travmalarla Yüzleşme Biçimleri Üzerine
  • 4
    0
    0
    0
  •  Toplumsal travmaların kaynağını anlamak ve çözüm yollarını sorgulamak oldukça önemlidir. Bireysel travma yaşayan bir birey için bunun çözülmesi zordur ama yapılması gerekenler bellidir. Psikoloji bilimi bu konu üzerinde çalışmakta ve çeşitli çözüm yolları geliştirmektedir. Bu çözüm yollarının çoğu, travmanın kendisi ile yüzleşmekten geçmektedir. Çözüm yolların farklı olması ise yüzleşmenin farklı çeşitleri olmasından kaynaklanmaktadır. 

     Bunun toplumsal yönüne baktığımızda ise toplumsal travmalar ile yüzleşmenin çok daha zor olduğunu görmekteyiz. Bireysel travmalarda, travmayı yaşayan kişi ile yaşatan kişi ya da yaşanan olaylar belirlidir. Toplumsal travmalarda ise taraflar net değildir. Toplumsal travmalarda genellikle taraflar, devlet ile halk olarak düşünülmektedir. Ancak, devletin kim olduğu, halkın kim olduğu, yaşanılan dönem ile yüzleşilen dönem arasında farklılıklar yaşanmaktadır. Ayrıca iki taraftan da olmayan sadece olaylardan çıkar elde eden üçüncü taraflarda bulunmaktadır. Bu taraflar genellikle bu toplumsal meseleleri kendileri için bir kimlik ve kazanç yolu haline getirmektedir. Bu nedenle üçüncü taraflar dolayısıyla, travmatik meseleler aşılamamakta ve yüzleşmek yerine kapatılmak istenmeyen döngüsel meseleler hâline getirilmektedir.

     Mikrodan makroya doğru düşünürken aslında toplumunda birey gibi organik bir yapı olduğu söylenebilir. Buradan hareketle bireyde bir hafıza olduğu gibi toplumsal bir hafızadan da söz etmek mümkündür. Bu hafızada yaşanan bazı unutmaların, kayıpların ve boşlukların ise travmalara yol açtığı söylenebilir. Burada diyalektik bir yapı da söz konusudur. Kayıpların travmaya yol açtığı gibi travma sonrasında da hafıza kayıpları yaşanmaktadır. Aynı zamanda travmanın üstünün örtülmesinin ve bastırılmasının da olumsuz sonuçları olduğu söylenebilir. Bu nedenle toplumsal unutmanın olumsuz, hatırlamanın ise olumlu sonuçlar doğuracağı çıkarımı yapılabilir. 

     Toplumsal travma olaylarına genel olarak baktığımızda, devlet ile halk arasında yaşanan olaylar olduğu görülmektedir. Devletlerin tarihinde savaş, soykırım, ihmalkârlık gibi pek çok travmatik olay bulunmaktadır. Travma, bireysel ve toplumsal olarak aşılamadığı durumda kendini sürekli tekrar eden bir yapıya sahiptir. Bu noktada toplumsal travmalarda yüzleşmenin önündeki engellerden biri de ‘devlet baba’ algısıdır. Toplum Sözleşmesi’ne göre, bireyler güvenlik ihtiyacından dolayı özgürlüklerinden vazgeçerek devlet yapısını ortaya çıkarmıştır. Ancak gelinen noktada devletlerin otoritesi giderek artmakta ve sorgulanamaz bir noktaya gelmektedir. Bu da sonunda devletin kendisinin eylemlerindeki güvenlik ve kötü işleyiş sorunlarının nasıl çözüleceği noktasına ulaşmıştır. 

     Bu noktada toplumun en küçük birimi olan aile içindeki baba figürünü, büyük ölçekte devlet figürü olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu da devleti sorgulanamaz bir noktaya taşımaktadır. Günümüzde ise bunun olumsuz tüm yanlarını travmatik ve kötü işleyen bir toplumsal sistem olarak görmekteyiz. Bu nedenle bu erk yapının değişmesi önemlidir. Bu yapıyı değiştirirken daha resmi, hesap verilebilir ve sistematik işleyen bir yapı olmasına dikkat etmek gereklidir. Bunun için yeni bir toplum sözleşmesi yapmak ve devleti erk konumundan alıp hesap verebilir, görevini yapmazsa görevinden alındığı, işlevsel bir noktaya taşımak önemlidir. Yeni toplumsal sözleşmeyi tasarlarken eski hikâyeyi hatırlamak ve devletin neden var olduğunu unutmamak gerekir.

     Travmanın atlatılabilmesinin en önemli yolu onunla yüzleşmektir. Bu nedenle travma yaşanılan durumlarda mağdur tarafların genellikle bir özür beklediği görülmektedir. Bu noktada özür, travma üzerinde bir katarsis etkisi yaratmaktadır. Özür, basit bir eylem gibi görünse de aslında özür dileyen taraf için otorite sarsıcı bir yönü olduğundan dolayı, yapılmak istenmeyen bir eylemdir. Bu noktada özür, toplumsal hatırlamanın bir parçasıdır. Görmezden gelinen, üstü örtülen ve bastırılan olayları hatırlamanın, özür dilemenin ve hesaplaşmanın önemli bir aşamasıdır. Hatırlamak aktif bir eylemdir bu nedenle özür, travmatik olay için çözüm odaklı bir harekete geçişi de temsil etmektedir. Toplumsal huzurun sağlanması için toplumsal hatırlama, yüzleşme ve travmatik olayların giderilmesi en önemli meseledir. 


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.