Salgın Manifestosu

Salgın Manifestosu
  • 5
    0
    0
    0
  •  Dünyada yolunda gitmeyen pek çok olumsuz konu var. Bunlardan biri de henüz yeni atlattığımız korona virüs salgını. Korona virüs ile 2 yıl süren ve şu ana kadar 6 milyon kişinin öldüğü bir salgın dönemi yaşandı. Şu an ise önlemlerin kalktığı ve pandemi sürecinin yavaş yavaş sona erdiği bir süreç yaşanmaktadır. Peki, bu virüs salgınından neler öğrenildi ya da öğrenilmeliydi? 

     Salgın dönemin boyunca, zaten mevcut olan sınıfsal eşitsizliklerin daha da derinleştiği görülmektedir. Birileri özel bakım hizmetleri alırken, birileri ise yaşam riskine rağmen zorla işe gitmek zorunda bırakıldı. Akademi ile halk arasında bir sınıf farkı her zaman vardı. Bu kez tekrar doktorlar, akademisyenler ve ekonomistler bir şeylerin ters gittiğini kendi dili ile anlattı. Halk yine bir şey anlayamadı ve asgari düzeyde hayatta kalmak için sadece işe gidip çalıştı ya da okula gitti. Anlayanlar ise ne yapılması gerektiğini anlayamadı. Böylece aynı kısır döngüler kendini tekrar etmektedir. 

     Bir şekilde salgın süreci yavaş yavaş atlatılmaktadır. Halkın çoğunluğu bu salgından; insan hayatının değersizliğini, devletlerin ihmalkârlığını ve bu olumsuzlukların ilk ve son olmayacağını öğrenmeliydi. Bu öğrenme ise kişilerin kendini gerçekleştirmesi ile bağlantılıdır. Böylece halkın çoğunluğunda kutuplaşmalar yerine empati duygusu gelişecektir. Kendi hakkını savunamayan kişi, bir başkasının ya da doğanın hakkını da savunamaz. Sadece kendini düşünen insanlar ise salgının kendisi hâline gelmektedir.

     Bana göre, birden fazla doğru olabilir ancak hakikât bir tanedir. Korona salgını belki de son salgın olmayacaktır. Zombi salgını dediğimiz şey, beyin hücrelerinin mutasyona uğraması iken onun da yakın gelecekte gerçekleşebileceği konuşulmaktadır. Bu tabloda her salgında, depremde ve felakette milyonlarca canlının ölümünü normalleştirmemeliyiz. Doğanın kendi gidişatına engel oldukça onun intikamı ile karşılaşılacaktır. Üstelik bu konuda devletler hiçbir tedbir almıyor iken halklar da devletlere hesap sormayı bırakmış durumdadır. Halklar, devletlerin ihtiyaçları için üreyen işlevini yerine getirdikten sonra ıskartaya çıkan ve çöpü oluşturan bir nesne hâline gelmiş gibidir. 

     Tükettikçe tüketilmek bırakılmalı, doğayla uyumlu yaşanmalıdır. Dünya halkları olarak birleşilmeli ve sunulan kötü şartlar kabul edilmemelidir. Halk olarak yapılan işler ve üretimler bu algı ile yapılmalıdır. Okulunuz ya da yaptığınız iş ne olursa olsun üretimi halk yapar, bu nedenle üretimin bir amacı olmalıdır. Örneğin, çizgi filmler ve masallar ile gelecek nesillere verilen mesajlara dikkat edilebilir. Günlük hayatlarda, sistem ve tüketim değil kendimiz ve doğa yeniden üretilmelidir. 


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.