Geçtikçe zaman, eşleşir benliğimizle aksesuarlarımız. Yalnızca güzel gözüktüğü için ilgimizi çeker en başta. Bir anlık hevesle satın almış olabiliriz ki zamanla bir köşede unutursak bu şekilde satın aldığımız anlaşılacaktır. İkinci seçenek ise gerçekten kendimizden bir parça haline gelecek şekilde kararlılıkla satın almış olmamızdır. İlk sebebi günlük hayatımızda bir çok alanda tecrübe ederiz. Bir anlık hoşlanmayla insanlara yakınlaşabiliriz, bir an canımızın çekmesiyle aldığımız bir yemeğin tadına bakıp çöpe atabiliriz. Bunun gibi 'anlarda' hissettiklerimiz gelip geçicidir tıpkı güneşimizi anlık olarak kapatan bir bulut misali. İkinci sebebimizi ise ilkinin aksine çok nadir yaşarız. Birazcık düşününce insan, gerçekten değer verdiği eşyalarının, aksesuarlarının, hayatındaki insanların ne kadar azınlıkta olduğunu fark ediveriyor. Kendimizden bir parça haline getirdiğimiz aksesuarlarımızla belki yıllarca yaşarız. Ta ki bir gün bedenimiz sığmayıncaya dek. O gün geldiğinde ya o bizi terk eder ya da biz onu kıyıda köşede bırakır gideriz. Hayatımıza kararlılıkla aldığımız insanlar da böyledir işte, gün geldiğinde hayatımıza sığamayacaklar ve bizi terk edecekler ya da biz onları bir kıyıda köşede unutacağız. Sadık kalabilmişsek eğer elbet bir gün tekrardan kullanacağız o aksesuarı. Bu süre boyunca belki hiç aksesuarımız olmayacak. Belki hiçbir nesneyle ya da insanla bütünleşemeyeceğiz. Fakat elbet başa sarmayı deneyeceğiz aynı istek ve hevesle. Belki başaramayacağız evet, belki tekrardan asla bütünleşemeyeceğiz ama eminim ki içimizde uyanmış hisler hatırımızdan hiç silinmeyecek. Ne yazık ki çok üzülebiliriz, ne mutlu ki çok mutlu olabiliriz. Hayatımıza aldığımız aksesuarlar da insanlar gibi, yanlarında belkilerle geliyorlar ve gidiyorlar..
Yorum Bırakın