Zar zor uykuya dalabildiğiniz geceleri düşünün. Uyku size iyi gelecek, muhakemelerle yorduğunuz beyninizi dinlendirecektir. Gözlerinizi açtığınızda gece olup bitenler silinip gidiverecektir, ta ki bir dahaki geceye kadar. Bu kısır döngü uyumak ve uyanmak arasında devam eder. Hayatın içinde olduğunuzu, hayatınızı ne denli önemsediğinizin göstergesidir tüm bunlar. Lakin, günü geldiğinde öyle bir hayal kırıklığı yaşarsınız ki, rüya olması için dua edersiniz. Sabah uyandığınızda geçeçektir çünkü. Rüya olsa bile canınızı yakacaktır elbet, gözlerinizi açınca tesirinden kurtulacak ve teselliler bulacaksınız. Ne yazık ki rüya değil. Bunun farkındalığında olmak tren raylarında yüzü koyun yatmaktan farksız. Tam da bu yüzden, uyanmak istemeyeceksiniz. Yine zar zor dalacaksınız uykuya evet. Fakat sabah gözünüzü açtığınızda o tren sizi ezip geçecek. Bu yüzden zamanla uyumak bile istemeyeceksiniz, tekrar uyanmamak için. Fakat uyuduğunuzda da uyanmaktan korkacaksınız. Uyurken travmalarından kaçabiliyor insan değil mi? Hissetmiyor, düşünemiyor. Sonunu biliyoruz, yine uyanıyorsunuz ve o tren yine ezip geçiyor. Kemikleriniz, et yığını bedeniniz hücrelerine dek parçalanıyor. Peki kalbiniz? Kalbiniz ezildiğinde ortaya yalnızca travmalarınız ve hayal kırıklıklarınız çıkıyor. Bu sebeptendir uyanmak istemeyişiniz.
Yorum Bırakın