Biz; ihtişamlı yapılar inşa edip dünyamızı, zarif kıyafetlerle de bedenimizi donatırız. Zarafet ve çirkinliğin soğuk savaşına taraf oluruz. Çabalarımızın okları genelde zarafet’i hedef alır. Bu hususta, gözümüzden kaçırdığımız bir şey vardır. ‘Görece’ bir sır perdesinin ardına gizlenmişcesine pusuda bekler. O; orada sakince beklerken, biz ‘ihtişamı’ ve ‘zarafeti’ maddelere atfederiz. Görkemli yapılar, lüks arabalar veya pahalı kıyafetler yükümüzü çeker. Nadiren, ihtişamı ve zarafeti maddelerde aramayanlar da vardır elbette. Fakat onlar da sır perdesinin arkasında gizlenmiş olmalılar ki pek göz önünde değildirler. Göz önünde olan yalnızca maddelerdir. Adeta, biz buradayız diye haykırırlar. Bazıları, bu haykırışa kulak verir ve maddelerin göz alıcılığına aldanıp sürüklenirler. Hayat çeşmesinden akan suyun izlediği yolda, başarıları yalnızca maddelere bağlıymış ve onlarsız yaşayamaz gibi davranırlar. Avuntuları maddelerdir ve onlar kaybedildiğinde kaskatı kesilirler. Aynaya baktıklarında pek de memnun görünürlerken, sır perdesinin arkasından sırıtan görece sakince bekleyişine devam eder. Değmeyin keyfine, her şey çok güzel gözüküyordur fakat odaları darmadağın, misafirsiz ve resimsizdir. Camları perdesiz bir gitar gibi çıplaktır. Ne yazıktır ki, çirkinliklerimizi maddelerle örtmeye çalışır, korkularımızı görkemli yapılara hapseder, içlerinde beynimizi çürütürüz. Sürece son verecek olan düdüğü ‘görece’ çalar. Sifon çekilir ve tüm dünya artıkları gözden kaybolur. Sır perdesinin ardına gizlenmiş olanları koruyan maneviyattır. İyimser ve saf kalpleri, ince fikirleri ve davranışları, düşünceli tavırları onları kaskatı kesilmekten alıkoyar. Öncelikleri ya da amaçları maddeler değildir. Soğuk savaşın galibiyse manevi olanın zarafeti olur.
Yorum Bırakın