Kayıp Zamanın İzinde serisinden sonra araya zaman girmeden bir Proust özlemi sardı benliğimi. Hazlar ve Günler özlemimi hafifletir diye hemen okumak istedim. Bitmesini istemediğimden de beş gün sürdü Proust tatilim. :) Tatil diyorum, çünkü onu okumak edebiyatta tatile çıkmaktır. Böyle bir şey varsa tabii.
Marcel Proust’un ünlü serisi hakkında hiçbir şey yazmadığımın da farkındayım, serinin içinde öyle kitaplar okudum ki bunları kelimelerle ifade edeceğime inanamadım, sadece onlarla yaşamak istedim bir süre. Proust hayranlığım bu kadar zor okunan bir seriyle sağlandığı için de aşırı mutluyum. Koskoca bir ay sadece Proust okumak… Mayıs bu yüzden daha da bir güzeldi, başkaydı. Bu seriyi bir gün ikinci kez okumak istiyorum ve bunu gerçekleştirirsem bu sefer birkaç şey yazacağımdan eminim. Seriden sonra arayı açmadan yazarın bu eserine dört elle sarılmam onu ne kadar sevdiğimi belli ediyor galiba. Hazlar ve Günler’e gelecek olursak, kitap Kayıp Zamanın İzinde’nin habercisiyim diye bağırıyor. Ama ben iyi ki bu haberciyi sonraya bırakmışım. İlk bu kitaptan başlasaydım Kayıp Zamanın İzinde’ye hemen bağlanamazdım diye düşünüyorum. Genel olarak çoğu okur bu kitapla çıkmış Proust seyahatine. Yedi kitaplık serimiz (Kayıp Zamanın İzinde) yazarın otobiyografik eserleri aslında, Proust’u anlamak için de bu seriyi yolculuğun ilk durağı olarak belirlemek bana daha doğru geliyor. Yine de size kalmış tabii, benim fikrim ise bu yönde :)
Kısa anlatılar, öyküler ve şiirler bulunuyor Hazlar ve Günler’de. Yirmili yaşlarında kaleme aldığı eserler bunlar. Proust düzyazıda şiiri yaşatan nadir yazarlardan. Şiir delisi bir insan olmadığım halde, her cümlesi bir şiirsellik barındırdığı için beni alıp başka yerlere götürüyor. Olay örgüsü ve kurgu asla yazılarının değişmez unsuru değil; doğa betimlemeleri olay ve sadece doğa da değil, her şeyin gözünüzde canlanması, ama her detayın… Özellikle karakterlerin duyguları, yaşayışları ve bilinçlerindeki değişimlerin yazıyla buluştuğu yerler… Gerçekten müthiş bir izlenim yaratıyor hepsi ben de. İnsana dair ne varsa, en çok da hazları baz alan metinlerden oluşan bu kitabı hemen bitirmek istemediğimden kendimi Fransız edebiyatının tutkulu sayfalarına bırakarak bir yolculuğa çıktım. Ve sonuna geldim maalesef. Her sayfasında ayrı bir etki uyandıran, hoş bir klasikti.
Hazlar ve Günler de bitince dedim ki ‘’Keşke Kayıp Zamanın İzinde’yi hiç okumamış olsam ya da başladığım ilk güne gitsem.’’ Ve böyle birkaç dakika geçirdim. Hayatınızda bambaşka bir şeyler arıyorsanız, şimdi Marcel Proust okumak için hazırsınızdır demektir. Yazarın hayatı ve kitapları ilginizi çekiyorsa mutlaka tavsiye ederim.
Kayıp Zamanın İzinde ile ilgili yine buralarda olacağım gibi. Başka bir Proust yazısında görüşmek üzere diyelim.
Yorum Bırakın