Japon Klasikleri 9: Gölgeye Övgü, Cuniçiro Tanizaki

Japon Klasikleri 9: Gölgeye Övgü, Cuniçiro Tanizaki
  • 4
    0
    0
    0
  • Japon klasikleri dizisinde yer almasaydı belki hiç okumayacağım bir kitap olarak kalacaktı Gölgeye Övgü. Ve iyi ki diziye dahil etmişler de alıp okuma fırsatı bulabildim. Kurgu olmayan, düşünsem bile aklıma gelmeyecek konular üzerinde duran, farklı bir eser tatmış oldum bu sayede.

     

     

    Özellikle benim gibi deneme okumayı seviyorsanız mutlaka şans verin. Yaşadığımız dünya ile birlikte gelişen modernleşme sürecini karanlık ve ışık yönünden ele alan Tanizaki, günlük hayatımızda elimizin değdiği, gözümüzün gördüğü ve ihtiyacımız olduğu halde pek önemsemediğimiz birçok eşyayı da bu bağlamda inceleyerek estetik bir yapıt ortaya çıkarmış. 

    Japonya’nın bir Doğu toplumu olduğunu hepimiz biliyoruz. Tanizaki toplumun yavaştan Batı kültürüne kaymasına ve doğallıklarını kaybetmeye doğru gitmesine yakınıyor. En basitinden eşyalar üzerinden giderek eleştiriyor bu durumu. Doğu ve Batı karşılaştırmasını da sık sık görüyoruz sayfalarda ilerlerken. 

    Japon animelerini seviyorsanız yazarın anlatmak istediği huşuyu, gölgeyi, karanlığı ve sadeliği niye göklere çıkardığını anlayabilirsiniz. Minimal yaşam Doğu toplumu için önemli bir değer çünkü. Batı insanının her fırsatta aydınlığa doğru koşmasını Tanizaki yorumuyla beraber şaşırtıcı buldum ve ‘’karanlığa’’ olan bakışım bile değişti. 

    Fark etmediğimiz küçük detayları süslemeden, abartmadan, sade bir dil ve üslupla sunması kolay bir okuma yolculuğu sunuyor. Bir yazarla kurgu olmayan eseriyle tanışmayı çoğu okur önermez ama ben tavsiye edebilirim Gölgeye Övgü’yü. Dizide bir kitabı daha var; Bir Kedi, Bir Adam, İki Kadın… Onu da yakın bir zamanda okumayı düşünüyorum. 

     

     

    İlginizi çekebilecek birkaç alıntıyı da buraya bırakıyorum:


    Gün kararırken bir tren camından kırsalın manzarasına bakıldığında, saz çatılı çiftlik evlerine ait kâğıt sürgülü kapıların ardında, o eski moda abajurlara takılı ampullerin yalnız başlarına yandığı görülür ve ne kadar da zarif oldukları gelir insanın aklına. (sayfa 12)


    Soseki ustanın her sabah tuvalete gitmeyi zevklerinden biri olarak gördüğü, bunu “fizyolojik bir haz” olarak tanımladığı söylenir. Bu hazzı tatmak için de etrafı sessiz duvarlar ve hoş ahşaplarla çevrili, mavi gökyüzünün ve taze yaprakların görülebildiği bir Japon tuvaleti kadar uygun bir yer yoktur. (sayfa 15)


    Her şeyi şiire döken atalarımız, bir evde en pis olması gereken yeri, tam tersine zarafet dolu bir yere dönüştürerek onu doğanın güzellikleriyle harmanlanmış ve büyüleyici bir birliktelikle sarmalamıştır. Tuvaleti kirli olarak etiketleyen, insan içinde ağza dahi almaktan kaçınan Batılılara kıyasla bizler açık ara daha bilge ve zevk sahibiyiz. (sayfa 16)


    İster elektrikli aydınlatma, ister ısıtıcı, ister tuvalet olsun, modern hayatın kolaylıklarından faydalanmaya karşı değilim. Yalnız, neden biraz daha alışkanlıklarımıza ve zevklerimize saygı duyularak, onlara uyum sağlayacak şekilde tasarlanmıyorlar ki? (sayfa 18)


    Siz hiç Japon stili bir odaya girdiğinizde, odayı kaplayan ışığın sıradan bir ışıktan farklı olduğunu hissetmediniz mi? Kendine özgü kıymetli bir sükûneti olduğunu? Ya da hiç edebiyet karşısında bir tür korku, odaya girdiğinizde zaman kavramını yitireceğiniz, yılların su gibi akıp gideceği ve odadan çıktığınızda kendinizi beyaz saçlı ve yaşlanmış biri olarak bulacağınız türden bir korku duymadınız mı? (sayfa 41)


    Bana kalırsa biz Doğulular içinde bulunduğumuz hayatın koşullarından tatmin olmayı arzularız, elimizdekilerle hoşnut olmaya çalışırız. Bu nedenle de karanlıktan şikâyet etmeyiz, onunla savaşmak yerine onu kabul ederiz. Işık azsa azdır. Odamızı ışıktansa karanlığa çevirir, onun içindeki güzellikleri keşfederiz. Oysa girişken bir Batılı her daim daha iyisini talep eder, elindekiyle yetmez. Mum, mumun ardından fener, fenerin ardından gaz lambası, onun ardından elektrik... Durmaksızın aydınlık arayışındadır. (sayfa 56)


    Ben, çoktan kaybettiğimiz gölgeler dünyasını en azından edebiyat aracılığıyla tekrar hatırlatmak istiyorum. Edebiyat denen evin saçaklarını derinleştirmek, duvarlarını karartmak, görünürde neyi varsa gölgelere itmek ve gereksiz ev içi süslemelerini söküp atmak istiyorum. Her ev böyle olsun da demiyorum, bir tane bile olsa yeter. Neye benzeyeceğini görmek için ışıkları kapatın. (sayfa 69)

     

    Fotoğraf sanatçısı Matthieu Zellweger, Tanizaki'nin ‘Gölgeye Övgü’ kitabından ilhamla çektiği bu fotoğrafta, Japonya’daki estetiğin sırrının görünenin ardındaki gölgelerde olduğuna dikkat çekiyor.

     

     

    Kaynak

    Tanizaki, Cuniçiro (2022). Gölgeye Övgü (Çev. Burcu Erol). İthaki Yayınları

    İçerik kapak görseli


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.